Bir süredir Aralık ayı asgari ücret tartışmalarıyla geçiyor. Bu yılın önemli konusu Asgari Ücret Komisyonu’nda Türk-İş’in yer almamasıydı. 12 Aralık’ta yapılan toplantıya Türk-İş katılmadı, Çalışma Bakanı ile TİSK Başkanı’na rapor sunmakla yetindiler. Komisyonda birtakım değişiklikler yapılmasını istemişler, yapılmayınca toplantıya katılmama kararı almışlardı. Komisyonun yapısının değişmesi gerektiğini vurgulayan bir başka konfederasyon başkanı, Hak-İş Başkanı Mahmut Aslan, bir model sunuyor; Almanya’da olduğu gibi hükümetin asgari ücret komisyonunda yer almaması gerektiğini savunuyordu. Memleketin işçi haklarını savunma konusunda karnesi pek de iyi olmayan iki konfederasyonunun da komisyonun yapısının değişmesi gerektiğini söylemesi, asgari ücret konusunda artık bir şeylerin eskisi gibi götürülemeyeceğinin açık göstergesi. Mesele elbette komisyonun yapısı değildi. Ortalama ücret haline geldiği herkes tarafından kabul edilen asgari ücret, açlık sınırının bile altına inmiş, düşük sendikalaşma oranında bile toplu sözleşmelerde zam alamayan sendikalar için de asgari ücret hayati bir konu olmuştu artık. 1970’li yılların ikinci yarısında asgari ücretin sendikalar açısından önemli bir mesele olmadığını hatırlatalım…
DİSK’in de bu konuda fikirleri vardı. 2026 Asgari Ücret Raporu’nda,* asgari ücretin tespitinde hangi yolların kullanıldığına dair ülke örneklerinden hareketle bir döküm bulunuyor. Yıllardır tek konfederasyonla işçi tarafının temsil edildiği Türkiye’deki asgari ücret komisyonunun anti-demokratik yapısını anlamak için bu örneklere şöyle bir göz gezdirmek yeterli. DİSK raporda meselenin komisyonun bileşimi olmadığını ama birkaç yıldır keyfi biçimde yürütülen bu sürecin kurallara bağlanması gerektiğini vurguluyor. İki temel kural sıralıyordu:
1-Evrensel standartlara uygun olarak asgari ücret sadece işçinin kendisi için değil bakmakla yükümlü olduklarının asgari ihtiyaçları dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Bu hüküm mevzuata eklenmelidir.
2-Asgari ücret, genel ücret düzeyi ve ülke ekonomisindeki büyümeyle bağlı olarak toplu pazarlık ile saptanmalıdır.
Kuralsızlığın ve keyfiliğin kural olduğu bir ülkede ve dönemde bazı şeylerin kurala bağlanması ilk bakışta insana iyi geliyor. DİSK’in önerisi bu bakımdan dikkate değer. Fakat feministler patriyarkal bir toplumda kural koyucuların tümünün erkek olduğunu ve yasalar dahil her türlü kuralın erkekler arası bir düzenin pürüzlerini gidermede sadece onlara yardımcı olduğunu söylerler. Bu yerinde bir tespittir. Dolayısıyla yukarıda sıralanan asgari ücrete temel alınması gerekli aile ücretinin de, toplu pazarlık yoluyla elde edilebilecek olan bir düzeyin de temel olarak erkek ücreti olduğunu unutmamak gerekir. Mesela DİSK’in kadın erkek arasındaki ücret ayrımcılığını ortadan kaldırdığını sandığı için bu yıl sıkça gündeme getirdiği “eşit işe eşit ücret” sloganı da iki farklı iş yapan erkekler arasındaki ücretleri eşitler, kadınlarla alakası yoktur.
Cinsiyet faktörü işin içine girince…
Ama biz asgari ücret meselesine işin içine cinsiyet faktörünü katarak geri dönelim. Asgari ücrete toplumsal cinsiyet perspektifi ile yaklaşıldığında iki temel tartışmanın ön plana çıktığı görülür.
İlki, ücrete temel alınan geçim indeksini oluşturan ürünlerin erkek işçinin ihtiyaçlarının gözetilerek hazırlanması, daha önce de yazmıştık, belki tekrar olacak, ama süpermarketlerde kasiyer olarak çalışan kadınlarla, kabin memuru kadınlardan devamlı bakımlı olmaları istenir. Ped başta olmak üzere ince çorap ve ruj, rimel vs… gibi ürünler sıralanan harcama kategorileri içinde yer almaz…DİSK’in raporunda farklı bir endeksleme türü olarak Belçika’daki Sağlık Endeksi’nden bahsedilmiş. Bu örnek bize toplumsal cinsiyet hassasiyeti gözeten, cinsiyetçi olmayan bir endeksleme yapmanın ya da böyle bir endekslemeyi savunmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
İkincisi ise ülke çapında tek ve bir asgari ücretin tabanda eşitlik sağlayarak kadın-erkek ücretlerini birbirine yaklaştırdığı, dolayısıyla bir eşitlik mekanizması olarak da kullanılabileceği, bu uygulamanın kadın- erkek arasındaki ücret uçurumunu azaltacağı şeklindeki tez. Özellikle sendikalaşmanın yüzde 80-90’larda olduğu ve toplu sözleşme düzeninin iyi işlediği, kayıtlı kadın istihdamının yüksek ve asgari ücretli sayısının az olduğu ülkelerde bu tezin doğruluk payının epey yüksek olduğu söyleyebilir.
Almanya komisyonun bileşimi açısından değil ama bu açıdan iyi bir örnek. Bilindiği üzere orada 2015 yılında asgari ücret uygulanmaya başlandı. 2000’li yılların başından itibaren bu ücret düzenine geçilmesinden, düşük ücretli ve mini işlerde yoğunlaşan kadın emeğinin yararlanacağı, kadın- erkek arasındaki ücret makasının bu yolla daraltılabileceği söyleniyordu. Hatta Alman Sendikalar Birliği (DGB) o yıllarda ülke çapında bir asgari ücretin gerektiğini savunurken, kadın işçilerin bundan nasıl yararlanacağını madde madde ele alarak, o zaman yüzde 22 civarında olan kadın- erkek arasındaki ücret farkının yüzde 2,5 civarında düşebileceğini de ileri sürmüştü. Aynı şekilde kadın üye sayısı açısından zengin olan Alman Hizmet Sendikası (ver.di) de düşük ücret seviyesinde asgari ücretin yararlarını sıralarken, kadın ücretlerini temel alıyordu.
Üzerinden 10 yıl geçtikten sonra uygulamayı toplumsal cinsiyet perspektifi ile değerlendiren iktisatçılar, kadın sektörlerinde asgari ücretin getirdiği gelir artışlarını ve bunun kadın-erkek arasındaki ücret dengesini, istihdamı, çalışma saatlerini nasıl etkilediğini araştırmaya başladılar. Bu konuda çok sayıda çalışma bulunuyor. Araştırma sonuçları sendikaların öngörülerini destekliyor.
2015 yılında getirilen asgari ücret uygulamasından etkilenen çalışan nüfusunun yaklaşık yüzde 62’si kadınken, yüzde 38’i erkekti.
2022 yılında ise asgari ücretin 12 Euro’ya yükseltilmesinden etkilenen çalışanların yüzde 57’si kadın, yüzde 43’ü ise erkekti. Elbette bazı içerilmeyen gruplar var. Bunlardan biri de saat ücreti asgari ücretten düşük ücret seviyesinde marjinal işler yapan kadınlar.
Ücret makası kolay kapanmaz
Peki kadın ücretlerinde meydana gelen bu artışlar cinsiyetler arası ücret farkını etkiledi mi? Ne kadar etkiledi? Çalışmalar etkilediğini gösteriyor. Araştırmacı Clemens Ohlert1 2023 yılında yaptığı bir araştırmada asgari ücret uygulamasından etkilenen şirketlerdeki kadınların saat ücretlerindeki ortalama artışı, etkilenmeyen şirketlerdeki ücret artışı ile karşılaştırdı.
Buna göre asgari ücret uygulamasından etkilenen şirketlerde kadınların saatlik ücretleri, etkilenmeyen şirketlerdeki kadınlara kıyasla ortalama yüzde 8,6 daha fazla artarken, bu şekilde belirlenen saatlik ücret etkisi erkekler için sadece yüzde 5,0’dır. Buradan cinsiyetler arası ortalama ücret farkının, asgari ücret uygulamasından etkilenen şirketlerdeki çalışanlar için diğer şirketlerdeki çalışanlara göre yüzde 3,6 oranında daha fazla azaldığı görülüyor. Bu da düşük bir rakam değil.
İstatistiklere boğmak istemiyorum. Ama bir örnek de 1999 yılında asgari ücrete geçen İngiltere’den verilebilir. Birleşik Krallık’ta da 1999 yılında ülke çapında yasal asgari ücret uygulamasının ardından erkekler ve kadınlar arasındaki ücret farkının azaldığı görülüyor. 1997 yılında tam zamanlı çalışan kadınlar erkeklerin sadece yüzde 83,9’u kadar kazanırken, 2006 yılında kadınların ortalama ücretleri yüzde 89,2’ye yükseldi. Böylece cinsiyete dayalı gelir farkı (Gender Pay Gap) sadece dokuz yıl içinde yüzde 16,1’den yüzde 10,8’e indi. Elbette farkın inmesini etkileyen başka faktörler vardır, fakat konuyu bilenler büyük bölümünü asgari ücret uygulamasına bağlıyorlar.2
Almanya ve İngiltere asgari ücret uygulamasına nispeten geç tarihlerde geçmiş iki ülke ve ücret gibi nötr sanılan bir konuda iki ülkede de feminist hareketin deneyimi ve bilgi birikimi, cinsiyet parametresinin sürece etkisini tartışmaya imkân veriyor. Asgari ücret uygulamasına daha önce geçen ülkelerde feminist hareket bu seviyede değildi.
Türkiye’de işler biraz daha farklı. 1974 yılında CHP ve MSP Koalisyon hükümeti döneminde ulusal bazda tek bir asgari ücret uygulamasına geçildi. Bu uygulamanın kadın ve erkek ücretlerini nasıl etkilediğine dair bir araştırma yok elimizde. Son yıllarda kadın-erkeklere dair hiçbir konuda doğru düzgün kayıt tutulmadığı, kadın istihdamının önemli bir bölümünü kayıt-dışı teşkil ettiği için rakamlara güvenerek böyle tespit yapma imkânı neredeyse yok denecek kadar az. Dolayısıyla asgari ücretin cinsiyete dayalı ücret farkını azaltıp azaltmadığını verili rakamlara bakarak anlayamıyoruz. Zammın yüksek olması elbette asgari ücretin altında kayıtsız çalışan kadınların ücret seviyesini de arttırır. Bu dolaylı bir etkidir fakat bu ücretteki her artış kadınların yararınadır.
Bitirirken, toplu sözleşme düzeninin oturmasının ve kapsamının genişlemesinin asgari ücret zammından daha önemli olduğu öne sürülüyor. Bunun kadın ücretleri üzerinde asgari ücretin artırılmasından daha önemli bir etkisi olabileceğini düşünmediğimi söylemek isterim. Çünkü kadınların çoğu kayıtlı bile olsa sendikasız işyerlerinde çalıştıkları gibi aynı şekilde iyi diyebileceğimiz toplu sözleşmeler de yüksek ücretli erkek sektörlerinde bağlanıyor. Teşmilin ya da genişlemenin hangi cinsiyeti kapsadığı meselesi burada önemli.
“Asgari ücret feminist bir meseledir” demiştik. Sahiden öyle; sendikaların erkek uzmanları 100 yıl daha yaşasalar ve milyonuncu raporu da hazırlasalar, işin içine toplumsal cinsiyet unsurunu katma ihtimalleri sıfıra yakın neredeyse. Sorunların ve tartışmaların bugün vardığı düzey itibarıyla feministlerin de “Asgari ücret bir kadın ücretidir” demenin ötesine geçmesi, bu konuda teorik olarak da, siyaseten de bir şeyler üretmeleri gerekiyor.
- Clemens Ohlert, “Gesetzlicher Mindestlohn: Auswirkungen auf Frauen und Männer”, Wirtschaftsdienst, 104. 2/2024, s. 117–122 ↩︎
- Gerhard Bosch ve Claudia Weinkopf, “Wechselwirkungen zwischen Mindest- und Tariflöhnen”, WSI Mitteilungen 6/2013, s. 393-404, https://www.wsi.de/data/wsimit_2013_06_bosch.pdf ↩︎
* SH’nin notu: DİSK’in Asgari Ücret 2026 raporuna ve raporu açiklamak uzere yapilan basin toplantisinin haberine erismek için bkz: https://arastirma.disk.orhttps://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2025/12/ASGARI-UCRET-2026-FINAL-rev.pdfg.tr/?p=13396 ve https://disk.org.tr/2025/12/asgari-degil-insanca-yasanacak-ucret/
