“Başkumandan” Tayyip Erdoğan’ın “Kaçaksaray”dan yönettiği gayrimeşru AKP savaş hükümeti, IŞİD’e yönelik diyerek PKK’yi hedeflediği hava operasyonları başlatılmasının ardından NATO Anlaşması’nın 4’üncü maddesine dayanarak NATO Konseyi’nin olağanüstü toplanmaya çağırdı.
Suruç’ta devrimcilere, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Kilis’te devlet güçlerine yönelik gerçekleştirilen saldırılar ardından başlattığı operasyonlara destek almak amacıyla topladığı NATO’dan istediği dayanışma mesajını aldı.
Brüksel’de yapılan toplantının ardından NATO Genel Konseyi ortak bir açıklama ile Türkiye ile dayanışma içinde olunduğu mesajı verirken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz ve Katar Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin kendini savunma hakkını desteklediklerini belirttiler.
Bu “şer ekseninin” açıklamalar bizi şaşırttı mı? ASLA! Bozacının şahidi elbette şıracı olacaktır. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren güçler TC’nin savaş politikalarıyla “dayanışma içerisinde” olmayacaklardı da ne yapacaklardı!
NATO emperyalizmin savaş örgütüdür
TC/AKP’nin savaşçıl politikalarına destek istediği NATO (North Atlantic Treaty Organization – Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) kapitalist, emperyalist güçlerin ABD güdümündeki savaş örgütüdür. Tek görevi emperyalistlerin çıkarlarını korumak olan NATO bugüne kadar hiçbir halkın yararına olacak bir kararın altına imza atmamıştır. Aldıkları tüm kararların, yaptıkları açıklamalardaki süslü lafların altında kapitalist, emperyalist, saldırgan devletlerin çıkarları ve yoksul, emekçi halkların perişanlıkları sırıtır.
NATO, kuruluşundan itibaren olduğu gibi, bugün de, yaşadığı topyekun kriz nedeni ile saldırganlık dışında kendisi için hiçbir çözüm bulamayan, çıkış yolu bilemeyen ABD’nin siyasi ve askeri komutanlığı altındaki bir savaş gücüdür. NATO dünya halklarının karşısındaki en önde gelen düşmanlık örgütüdür. AKP idaresindeki Türkiye’nin, Orta-Doğu’daki kan gölünün zaten sebebi olan bir savaş ve kışkırtma örgütünden destek beklemesi bizi şaşırtmasa da NATO’nun aldığı “operasyonlara destek” karar asla kabul edilemez.
NATO’nun verdiği bu destek, ABD komutasındaki Koalisyon Güçleri’nin amacının kesinlikle “IŞİD’i bitirmek” olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Derdi IŞİD’i bitirmek olan bir örgütlenmenin, IŞİD’e en büyük darbeyi vuran iradeyi kırmaya yönelik operasyonları desteklemesi söz konusu bile olmazdı. Sosyalistlerin ve gerçek halk dostlarının sürekli olarak dile getirdiği gibi IŞİD ve benzeri cihatçı çeteleri bölgeye musallat eden bizzat bu emperyalist odaklar olmuşlardır. Şimdi kurdukları koalisyonla IŞİD’e yönelik operasyonları destekliyor olsalar da asıl hedeflerinin IŞİD’i bitirmek değil, bölgeye nizam vermek için kontrol edilebilir bir güç haline getirmek olduğu bir kez daha açığa çıktı. IŞİD ve diğer Cihatçı çetelerin bölgemizdeki varlığı, ABD’nin “mezhepler göre idari bölünme” yaratarak bölgeyi dizayn etme konseptinin Suriye’de uygulanmasından başka bir şey değildir. Ortadoğu halkları ve demokratik güçleri, kendi toprakları üzerinde “sipariş üzerine” operasyon yapan Selefi-Tevhidçi güçlerin, emperyalistlerin bir Frankeştayn tasarımı/ yaratımı olduğunu ve bu talan şebekesinin her türden lojistik, finansman, organizasyon ihtiyaçlarının hala söz konusu “şer ekseni” tarafından sağlandığını bir an olsun unutamayacaklardır.
TC/AKP savaşta vites büyütmek istiyor
Türkiye’nin gayrimeşru hükümeti, ülke içindeki ve Ortadoğu’daki saldırganlığında vites büyütebilmek için NATO nezdinde arka aradı ve aradığı desteği de buldu.
İçeride ve dışarıda yükselttiği milliyetçi histerinin gölgesinde yeniden ABD’nin bölge politikalarına eklemlenme manevrası yapan TC/AKP hükümeti, içeride yargısız infazlara, dışarıda savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği bombardımanlara varan bir savaş konseptini devreye soktu. Bugün tüm bileşenleriyle HDP, PKK ve DHKC’yi hedef tahtasına koyan bu konseptin ileriki aşamalarında bütün emek, demokrasi ve özgürlük güçlerinin hedefleneceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Tayyip, şürekâsı, bunlara biat eden AKP’liler ve MHP’den oluşan bir “şer odağı” ülkenin ve bölgenin başına musallat olmuş durumda. Bu “şer odağı” sosyalistlere ve Kürtlere yönelik saldırılarla yetinmeyecek ezilenlerin ve emekçilerin tüm örgütlülükleri hedef haline getirecektir. Hâlihazırda çeşitli dolayımlarla saldırdıkları bu kurumları önümüzdeki süreçte açıktan hedef haline getireceklerdir. DİSK, TMMOB, TTB, Alevi örgütlülükleri, kadın örgütlülükleri, Ekoloji hareketleri “şer odağının” operasyon hedefi kapsamındadır.
İktidarını korumak için içeride ve dışarıda savaş politikalarına hız veren bu “şer odağı” şimdi emperyalist güçlerin de desteğini alarak savaş politikalarında vites yükseltmek istemektedir.
Tayyip ve şürekâsı siyasette “oyun kurucu” alandan çıkartılmadan bu süreç durulmayacaktır. Önümüzdeki süreçte tüm demokrasi güçlerinin odaklanması gerekli hedef de bu olmalıdır.
Bölge politikalarına eklemlenme karşılığında TC/AKP hükümetinin savaş konseptine destek vermiş görünen ABD güdümündeki NATO güçleri Ortadoğu’da barış ve huzur değil, savaş, kar ve iktidar hedeflemektedir.
Bu neden ile söz konusu “emperyalist şer güçleri“ Türkiye’nin “şer güçlerini” kolaylıkla desteklemiş, halklarımıza karşı arttırılan saldırganlığın arkasında durmuşlardır.
Bu yönü ile Türkiye’nin çağrısı üzerine toplanan NATO ne Türkiye halklarına ne de Ortadoğu halklarına en ufak bir olumlu katkı sağlamamıştır ve bundan sonra da sağlamayacaktır.
Ortadoğu’da, halkların kendi mücadele güçlerine dayanarak ilerlemesi ve dünyanın demokratik güçleri ile dayanışması haricinde başka bir yol meşru, mümkün ve makul değildir. NATO’cu savaş çetesine karşı halklarımızın eşit, özgür ve barış içerisinde geleceğini örmek bölgenin ilerici, demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerinden başkasının gerçekleştirebileceği bir hülya değildir.