‘90’lı yıllarda Kürt illerinde aydın ve siyasetçilere yönelik faili meçhul cinayetlerle tanınan ve devlet tarafından desteklendiği için Hizbul-Kontra olarak anılan Hizbullah Örgütü’nün partisi olarak bilinen HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu “Diğer partilerle bir ittifak olabilir ancak HDP ile zor” dedi.
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, HDP ile ittifak yapmalarının mümkün olmadığını söyledi. Yapıcıoğlu, HDP’nin ittifak konusunda irade sahibi olmadığını savundu. Partisinin Diyarbakır İl Başkanlığında siyasetçi Mesut Tek ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, siyasetin sorunlara çözüm bulma sanatı olduğu söyleyen Yapıcıoğlu, “Sadece sorunların büyümesinden beslenenler ve kendi siyasi ikbalini düşünüp ortaya çözüm koymayanlar çözümsüzlüğe oynuyorlar. Onlar bizim gündemimizde değil. Onlar kendi sokuldukları yolda belki onun doğru olduğunu düşünüyorlar ama o yolun sonu yoktur” diye konuştu.
“Ülkenin en acil, yakıcı ve mutlaka çözülmesi gereken sorunlarından birisi de Kürt meselesidir. Bu meselenin bir an önce adalet temelinde çözülmesi gerekiyor. Bunun çözümü için de meşru talepler hiçbir şarta bağlanmaksızın ve ertelenmeksizin karşılanmalıdır. Temel haklar herhangi bir şekilde pazarlık konusu yapılmamalıdır.” şeklinde konuşan Yapıcıoğlu Türkiye’nin bir anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğunu belirterek “Türkiye halen 12 Eylül askeri cuntasının anayasası ile yönetiliyor. Uzun süredir bu ayıp yaşanılıyor. Artık bu ayıptan kurtulmak gerekir.” diye konuştu.
Bir gazetecinin “HDP ile ittifak yapmalarının mümkün olup olmadığı” yönündeki sorusu üzerine Yapıcıoğlu şunları söyledi:
“Kanaatimce HDP bu konuda irade sahibi değildir, kendi iradesi yoktur. Bundan dolayı HDP hangi parti ile ittifak yaparsa yapsın inanıyorum ki bu ittifak uzun soluklu olmayacaktır. 2018 seçimlerinde onlarla hareket eden kişi ve kurumlar bir hafta içerisinde HDP’nin tavrının nasıl değiştiğini gördüler. Kendi iradesi olmadığından dolayı HDP ile ittifak yapmamız mümkün değildir. Bugün o zemin yoktur. Diğer taraftan öbür partilerle bir ittifakın olması ihtimali de vardır. Bu mümkündür, birbirimizi ziyaret edeceğiz. Diğer partilerle bir ittifak olabilir ancak HDP ile zor görünüyor.”
Geçmişte Hizbullah Örgütü üyelerinin davalarında avukatlık yapan HÜDA Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, yüzlerce faili meçhul cinayet işleyen Hizbullah Örgütü’nü terör örgütü olarak değerlendirmiyor. Yapıcıoğlu bir soru üzerine “Türkiye Cumhuriyeti’ne göre Hizbullah bir terör örgütü olabilir ama bana göre bir terör örgütü değil” cevabını vermişti.
Kontra terör örgütü: Hizbullah
Örgüt, 1979-1980 yıllarında Diyarbakır’daki Vahdet kitapçısındaki gerçekleştirilen toplantılarla oluşmaya başladı. Toplantıları organize eden iki isim vardı: Fidan Güngör ve Hüseyin Velioğlu. 1981 yılında Fidan Güngör Menzil kitapçısını, 1982 yılında ise Hüseyin Velioğlu İlim kitapçısını kurdu. Hüseyin Velioğlu 1987 yılında İlim kitapçısını Batman’a taşıdı. Ardından örgüt fikir farklılıkları ve anlaşmazlıklar nedeniyle Menzil ve İlim olarak iki kola ayrıldı. Ardından iki grup arasında ayrılık kanlı çatışmalarla sonuçlandı.
1990’larla birlikte örgüt faili meçhul cinayetlerle birlikte anılır oldu, Kürt aydın ve siyasetçilerini hedef olarak seçerek sistematik olarak cinayetler işlemeye başladı. Kürt hareketine yönelik saldırısını bir dönem sonra yaşam tarzını tartışmalı bulduğu insanlara da (alkol içinler, mini etek giyenler) yönlendirmeye başladı.
1990’lı yıllarla birlikte Milli Güvenlik Kurulu’nun yönlendirmesiyle Hizbullah terör örgütü TSK tarafından Kürt hareketine, Kürt aydınlarına ve siyasetçilerine karşı kullanılmaya başlandı.
Haftalık 2000’e Doğru dergisi, 16 Şubat 1992’de görgü tanıklarının ve Hizbullah sempatizanlarının verdiği bilgiler doğrultusunda, örgüt üyelerinin Diyarbakır’daki çevik kuvvet merkezinde eğitim gördüklerini haberleştirdi. Bu konuyla ilgili makalenin yayımlanmasından iki gün sonra bu makalenin yazarı Halit Güngen, faili meçhul bir cinayete kurban gitti.
Devlet ve Hizbullah ilişkilerinden bahseden haftalık Gerçek dergisinin Diyarbakır temsilcisi Namık Tarancı, 20 Kasım 1992’de iş yerine giderken vurularak öldürüldü.
Hizbullah basını susturmak için böyle bir dizi cinayet işledi. Devlet bu cinayetleri görmezden geldi ya da üstünü örttü.
Kamuoyunun gündemini fazlasıyla meşgul eden bu gelişmelerden dolayı TBMM sorunla ilgilenmek zorunda kaldı. Meclis Araştırma Komisyonu’nun 1993 yılında bir rapor yayımladı. Söz konusu raporda Hizbullah’ın devlet görevlileri ve TSK mensupları tarafından nasıl desteklendiği ayrıntısıyla anlatılıyor ve Batman ilinde güvenlik güçleri tarafından siyasi ve askerî eğitim verildiğine işaret ediliyor devlet görevlilerinden destek aldıkları anlatılıyordu.
JİTEM’in kurucusu olduğunu iddia eden Türk Kara Kuvvetleri’nden Emekli Albay Arif Doğan, 17 Ocak 2011’de Ergenekon davaları kapsamında mahkemede ifade verirken; Hizbullah’ın camii manipülasyonlarına karşı fikirsel olarak savaşması için, Hizbul-Kontr (“Kontralar Partisi”) isimli bir oluşum kurduğunu beyan etti. Ancak Arif Doğan’ın akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle ifadesi inandırıcı bulunmadı.
Ayhan Çarkın’ın Hizbullah’a ilişkin çok açık itirafları da incelenmeye/araştırılmaya değer görülmedi.
Devlet tarafından kontra bir örgüt olarak desteklendiği dönemde militan sayısının 20.000’e ulaştığı düşünülen örgütün silahlı militan sayısının da 1000 civarında olduğu düşünülmektedir.
Örgüt devlet tarafından kullanıldıktan sonra gerek kamuoyunda oluşan tepkiler gerek konjonktürün değişmesi dolayısıyla elverişli bir enstrüman olmaktan çıktığı için adım adım gözden düştü. Ardından örgütün gözden çıkarılmasına karar verildi. İstanbul’da birkaç iş adamının kaçırılması ve arkasından gelen Beykoz’daki bir ev baskınından sonra yurt genelinde Hizbullah taraftarlarına karşı aramalar ve operasyonlar başladı. 17 Ocak 2000’de Beykoz’daki bir operasyon sırasında Hüseyin Velioğlu öldürüldü.
Bunu takip eden zaman içerisinde başlıca Diyarbakır’da, Hizbullah üyesi olduğu ileri sürülen pek çok kişi mahkemeye sevk edildi.
Hizbullah mahkemesi Aralık 2009’da sonuçlandı. Zanlılar çeşitli sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı, Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 16 kişiye müebbet hapis cezası verildi.
Militan faaliyetler yaptıkları öne sürülerek tutuklanan Hizbullah’ın 23 üyesi, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan, mahkeme kararı olmaksızın tutuklu kalma süresini 10 yıl ile sınırlayan tasarı değişikliği doğrultusunda, 4 Ocak 2011’de tahliye edildi.