Korkut AKIN yazdı: Birincisi, bir hedef belirleyin. İkincisi, değişim için kendinize zaman tanıyın. Üçüncüsü, hata yapmaktan korkmayın. Dördüncüsü, “hayır!” demekten korkmayın. Sonuncu olarak da olumlu düşünün.
Birleşmiş Milletler 2021 yılını, Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı ilan etti. Bizim ülkemizde bırakın çocuk işçiliğinin sona erdirilmesini, eğitimin ‘e’si bile hayata geçirilemediği için sorunlar katlanarak büyüyor her geçen gün. Pandemi gerekçesiyle iki yıla yakın kapalı kalan okullar açıldı, ama (ana akım medya pek üzerinde durmasa da) birçok sınıfta öğretmenlerin, öğrencilerin covid olduğu belirtiliyor. Herkes tedirgin, egemen erk dışında.
“İnsan yaratma işine eğitim diyoruz” sözü, çok eskiden beri benim için eğitimin tanımı… Yola nasıl çıktığınız, konuya nasıl baktığınız, neyi hedeflediğiniz önemli. Buna da bağlı olarak nasıl insanlar yetiştirmek istediğiniz görülüyor.
Eğitim sıfır…
Eğitimle öğretimi karıştırmadan, hemen bütün alanlarda, bütün kesimlerde eğitimin gelenek görenek, örf adet gibi bilimsel verilerden çok dini ve milli inançlarla yaşandığını bilmeyen/görmeyen yok.
Hem değil mi ki, “cahil insanları severim” diyen bir rektör vardı ve hiç yüksünmemişti bu sözü söylerken. Siyasi iktidarın pervasız yöneticilerinden buna benzer çok söz duyduk, duyuyoruz… Benzer uygulamalar (insan yetiştirmenin olmadığı, sadece kul yaratma kaygısı güdüldüğü) programlara da yansıyor.
Bu koşullarda “geleceğimizi emanet edeceğimiz” diye laf ettiğimiz çocuklarımızı sadece ‘yarış atı’ olarak yetiştiriyoruz. Siyasi iktidarın isteği de bu zaten. İlkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye, liseden üniversiteye, üniversiteden ihtisasa, ihtisastan sahaya hep bir yarış söz konusu. Oysa sosyal devlet diye mangalda kül bırakmayan devlet, onca açığına karşın atama bile yapmıyor, özellikle öğretmenler söz konusu olunca.
Kurtulmak için…
Hepimiz, illa anne baba olmamız gerekmiyor, “aman, çocuğum üniversite kazansın, iyi bir okulda okusun da kendisini kurtarsın” diye zorluyoruz çocuklarımızı. O okul iyi, bu okul yetersiz (bir Bakan ‘niteliksiz’ demişti okullar için, demek ki onlar da kabul ediyor ve buna rağmen devam ediyor), şunda istediğimiz bölüm yok, bunu hiç önermiyorlar (gecekondu üniversitelerle doldu her şehir; lise bile denemeyecek bu ‘bina’larda, dekanın akrabaları derslere giriyor zaten) diye konuşuyor, o genç arkadaşları yönlendirmeye çalışıyoruz. Doğal olarak da yanlış yapıyoruz ve mutsuz, umutsuz, gelecekten kaygılı gençler yetiştiriyoruz.
Ne yapmalı?
“Allah kerim, tek yol devrim” diyeceğim de, (işin şakası bir yana) o da olmayacak, olamayacak. Kendi yolumuzu kendimiz çizeceğiz, onca seçenek arasından kendimize en uygun bölümü seçeceğiz. Burada gençlerin yerine koydum kendimi, yoksa anne babanın, “çocuğum sen şu okula git, bak şu bölüm mezunları daha çok iş buluyor, daha çok para kazanıyor” gerekçeleriyle gençleri haksız ve mesnetsiz yönlendirmelerini benimsemiyorum.
… ama olan o. Çocuğun ayakları üstünde durmasını istemeyenler, aile kucağından ayrılmaması için, belki anne babanın işi kendilerine devredeceğini ileri sürerek zorlamayı sürdürüyorlar.
Üniversite yolu…
Bunca girizgâhı, Cihan Yeşilyurt’un “Küçük Adımlar Büyük Umutlar” kitabı için yaptım. Fen Bilimleri Eğitim Kurumları Rehberlik Birimi Koordinatörü, pek çok ilde sınav sistemi, öğrenci motivasyonu, planlı çalışma ve hedef oluşturma, tercihler ve meslek seçimi konferansları veren, gazetelerde, televizyonlarda anlatan Yeşilyurt, görüş ve düşüncelerini bir araya getirerek kitaplaştırmış. Dolayısıyla hangi gazetenin kaçıncı sayfasında, ne zaman ya da hangi televizyon (radyo da olabilir) kanalının neresinde gibi soruları bir çırpıda devre dışı bırakmış.
Cihan Yeşilyurt, ağırlıklı olarak öğrenciyi odaklamış, her ne kadar velilere de yönelik bir kitap olsa da… Gündelik yaşamın içinde karşı karşıya kaldığımız sorunlar nedeniyle de olabilir, iç huzursuzluğu gibi ruhsal bir gerekçe de bulunabilir… Büyüklerin işe gitmek istemediği veya bir şey yapmaya mecal bulamadığı gibi gençlerin de çalışmak istemediği (hava güzel, arkadaşımdan ayrıldım vb.) zamanlar olacaktır. Bu, iki yıla yakın ara verilen okula dönüş sürecinde herkesin karşı karşıya kaldığı bir durum. Peki, ne yapmalı? Ayrıntılarını kitaptan okumanızı isteyerek sıralıyorum. Birincisi, bir hedef belirleyin. İkincisi, değişim için kendinize zaman tanıyın. Üçüncüsü, hata yapmaktan korkmayın. Dördüncüsü, “hayır!” demekten korkmayın. Sonuncu olarak da olumlu düşünün. Şimdi buraya yazarken, gördüm ki, bu öneriler herkes için geçerli.
Yeşilyurt, o denli çok ipucu sıralamış ve okurunu motive etmeyi başarmış ki, hangi birini aktarayım bilemedim, her biri bir diğerinden önemli, değerli. Birini aktarayım: Her gün okulda/dershanede işlenen dersi evde gelip on dakika bile olsa gözden geçirmek, öğrenmek için en etkin yol. Bu yöntem, size gençliğinizin keyfini çıkaracak zaman da bırakacaktır.
Naçizane benim önerim de kültür sanat etkinliklerini asla aksatmayın, sevdiğiniz her şeyi yapın, başaracağınıza inanın. Ne diyordu şair? “İnanın çocuklar, inanın. Güzel günler göreceğiz, güneşli günler / Motorları maviliklere süreceğiz!”
Üniversite Yolu, Küçük Adımlar Büyük Düşler
Cihan Yeşilyurt
Babek Yayınları
2021, 59 s.