Dink ailesi, gazeteci Hrant Dink Cinayeti Davası kararı hakkında, “Yargılamanın bizi de kamuoyunu da ikna etmesi mümkün değil” dedi.
Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlilerinin yargılandığı davanın bugünkü 131’inci duruşmasında rütbeli kamu görevlisi sanıklardan Engin Dinç, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve Reşat Altay hakkında düşme ve beraat kararı verilmişti.
Dink ailesinin yazılı açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Hrant Dink 19 Ocak 2007’de, İstanbul’un göbeğinde, gazetesi Agos’un önünde arkasından sıkılan iki kurşunla kalleşçe öldürüldü.
Cinayet; Genelkurmay’ın, siyasilerin, yargının, medyanın ve bazı devlet güdümlü sözde sivil toplum kuruluşlarının dâhil olduğu üç yıl süren bir hedef gösterme ve tehdit sürecinin sonunda gerçekleşti.
Öldürülmeden bir hafta önce, öldürülen kişi yazdığı ‘Neden hedef seçildim?’ yazısıyla hepimize bir not bıraktı ve yaptığı son konuşmalarında ‘Bu devletin derinliğinin bana haddimi bildirme operasyonudur’ sözleriyle açıkladı. Hrant Dink’in bu son yazısında bahsettiği hiçbir olay, kişi veya ilişki 14 yıldır soruşturmaya dâhil edilmedi. Üstelik de yazısında tanıklığı ve sezgileriyle bahsettiği birçok şey, sonrasında belgelerle de ispat edilmişken…”
‘Kötülüğün kendisi değil sızması cezalandırılmış izlenimi veriyor‘
‘Operasyonun öldürmeyle son bulmadığı; ihmal, örtbas, delil karartma ve yanlış yönlendirmelerle devam ettiği’ aktarılan açıklama şöyle devam etti: “Bugün verilen karar bu hakikatten oldukça uzak. Kendi içinde dahi orantısız bazı beraat ve ceza hükümlerini anlamak da anlatmak da oldukça güç.
Hele bazı kararlar var ki; sanki kötülüğün kendisi değil adeta sızması cezalandırılmış izlenimi veriyor.
Yargılamanın geldiği noktada, 15 Temmuz 2016’da alçakça bir harekatla yüzlerce insanımızın ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına sebep olan, ‘FETÖ’ olarak tanımlanan odakların 2007’de Hrant’ımızı da öldürmüş olduğu söyleniyor.
Eğer bu doğruysa, başından beri olması için gayret gösterdiğimiz, talep ettiğimiz etkili soruşturma zamanında yapılsaydı, neredeyse 10 yıl sonra bu kadar canımızı yitirmeyecektik. Bu durumda, Hrant Dink cinayetinin zamanında soruşturulmuş olmamasının hesabının yüzlerce insanın ailesine, yakınlarına verilmesi gerekmez mi?”
‘Bu ortam elbette suçlular için rahatlatıcıdır‘
“Yargının itibarının yerlerde gezindiği bugünkü ortamda hangi mahkemeden adil bir karar çıkabilir ki” ifadelerini kullanan Dink ailesi şunları kaydetti: “Bu ortam elbette suçlular için rahatlatıcıdır… Maalesef, bugün de Hrant Dink’in hedef gösterildiği ve cinayetin işlendiği yıllarda hakim olan iklim ve ideolojinin benzeri hakim. Böyle bir ortamda hangi hakikat ve adaletten bahsedilebilir? Bugün herhangi biri çıkıp ‘Hrant Dink’in öldürülmesinde Ermeni olmasının etkisi yok’ diyebilir mi? Bu mekanizmanın kılcal damarlarına kadar işlemiş ırkçılık nasıl inkar edilebilir?
Bu dava bu haliyle kapatılıp, yılların derin devlet mekanizmasına FETÖ deyip geçilir ve etkili bir soruşturma yürütülmezse, bundan sonraki yıllarda kaybedilecek başka canların sorumluluğu kimin olacaktır? Katil nasıl bir çocuktuysa, FETÖ de Ergenekon da çocuk. Mekanizma ise çok daha yaşlı. Bu mekanizmanın başka canlar almaya devam etmesine müsaade edilmemeli.“
‘Hukuk mücadelemizi asla bırakmayacağız‘
Bir an önce şeffaflık, demokrasi ve hukuk ikliminin tesis edilmesi hepimiz için hava gibi, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç. Nihayetinde umulan şey bir yüzleşme: Toplumun bu suçla yüzleşmesi, suçlunun suçuyla yüzleşmesi ve kurumların gerekli dersi çıkarması.
Biz ailesi olarak, arkadaşları ve avukatlarıyla, Hrant Dink’in tabutuna omuz vermiş dostlarımızın da gücüyle; anlama, anlatma çabamızı ve hukuk mücadelemizi asla bırakmayacağız. Ta ki tüm mekanizma açığa çıkarılıp bir daha kullanılmayacak hale getirilene kadar.”
Avukatlar: Karar hatalar içeriyor, itiraz edeceğiz
Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da, “Karar hatalar içeriyor, itiraz edeceğiz” dedi.
‘İstanbul başsavcılığı tarafından bu cinayete iştirak eden, bu cinayette sorumluluğu olan devlet görevlilerinin önemli bir kısmı hakkında iddianame düzenlenmediğini’ aktaran Bakırcıoğlu, soruşturmada esas olarak da cinayet kararını kimlerin verdiği, hangi süreçlerden geçirilerek bu cinayetin gerçekleştirildiği somut olarak açığa çıkartılmadığını kaydetti.
“Sınırları ve kapsamları belirlenmiş olan bu davada bugün verilen karar önemli ölçüde ciddi hatalar içeren bir karardır” ifadelerini kullanan avukat, şöyle devam etti: “2012 yılında da o dönemde de 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir karar olmuştu. Ve bu karar Yargıtay tarafından 2013 yılında bozulmuştu. Bugün verilen kararda Hrant Dink cinayetini bütün yönleriyle açığa çıkarmayan ve sorumlular hakkında hüküm kurmayan bir karardır.
Elbette ki biz bu kararın müdahil tarafı olarak bu karara itiraz edeceğiz. İstinaf Mahkemesi’ne Yargıtay’a taşıyacağız. Ve bu kararın bozulması, yargılanmanın hakkıyla yapılması için sonuna değin bu süreci zorlayacağız. Bu karar hatalı bir karardır. Bu karar cinayette sorumluluğu olan ve delilleri açığa çıkmış olan birçok kişinin hatalı bir şekilde beraatiyle sonuçlanmış bir karardır.”
Sınır Tanımayan Gazeteciler( RSF) Temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Bugünkü karar bize devlet içinde bu cinayette rol alan bazı kişilerin dahil edilmediği ve siyasi hesapları karşılama için manipüle edildi” diye konuştu.