Gezi Direnişi döneminde Başbakan olan Erdoğan sosyal medyayı ‘Toplumun baş belası’ olarak nitelendiriyordu. 2014 yılında çıkarılan Yeni İnternet Yasası’na karşı ülkenin birçok ilinde sokaklara çıkılmıştı. ‘İnternetime Dokunma’ eylemlerinin yıl dönümünde SiyasiHaber, Erdoğan’ın internet ve sosyal medya ile ‘mücadelesini’ derledi.
SiyasiHaber
Haber/Feyaz Çanak – Video/OrhanKoç
Türkiye'de internet, ilk kez 12 Nisan 1993 tarihinde kullanılmaya başlandı. We Are Social'ın 2020 yılı raporuna göre ise Ocak 2020 itibarıyla Türkiye nüfusunun %74'ünü oluşturan 62,7 milyon kişi internet kullanıyor. Kullanıcılar 7 saat 29 dakikayı ise herhangi bir cihazla internete bağlanarak geçirirken, bu sürenin ortalama 4 saati mobil bir cihazla internete bağlanılıyor.
Covid-19 pandemisinin milyonları eve kapattığı bugünlerde internet hayatımızda geçmişte olduğundan daha fazla yer ediyor. Türkiye’nin ise Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanması ardından başlayan protestoları konuştuğu bugünlerde sosyal medya platformları özellikle öğrenciler tarafından seslerini duyurma aracı olarak kullanılıyor. AKP iktidarı uzun yıllar boyunca çıkardığı yasalar ile interneti ‘dizginlemeye’ veya yasaklamaya çalışmıştı. Bu yasalardan biri ise Gezi Direnişi ardından 2014 Şubat ayında Meclis'e getirilen Yeni İnternet Yasası’ydı. Yasa, Telekominikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) geniş yetkiler veriyor ve sitelerin 4 saat içerisinde kapatılmasını öngörüyordu. 7 yıl önce 8 Şubat 2014’te bu yasaya karşı sokaklarda kitlesel eylemler gerçekleşmişti. Eylemlerin yıl dönümünde SiyasiHaber olarak Erdoğan’ın internet ve sosyal medya ile ‘mücadelesini’ derledik.
2007- En kapsamlı düzenleme
Türkiye'de internet ile ilgili en kapsamlı düzenleme 2007 yılında 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" ile yapılmıştır. 6 Mart 2007 yılında ise Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret içeren video olduğu gerekçesi ile Youtube’a erişim engeli getirildi. Youtube’a ilk kez verilen erişim engeli videonun kaldırılması ile aynı gün kaldırıldı.
2007 yılındaki bu düzenleme sonraki düzenlemelerin alt yapısı sayılacak ve her yeni düzenleme ile erişim engeli nedeni genişletilecekti. Erişim engeline neden olacak suçlar şöyle belirtilmişti:
“5651 sayılı Kanununun 8 inci maddesinde erişimi engellenebilecek suçları katalog halinde saymıştır. İnternet ortamında yapılan ve içeriği aşağıdaki suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine karar verilir. Bunlar:
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
İntihara yönlendirme (madde 84), Çocukların cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra), Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190), Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194), Müstehcenlik (madde 226), Fuhuş (madde 227), Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228), suçları ve 25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar.”
2011-İnternetime Dokunma!
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nca (BTK) hazırlanan "İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar" internet kullanımına müdahaleyi yeni bir boyuta taşıyordu. Uygulamaya göre BTK tarafından belirlenen 4 internet filtresinden birini seçmek zorunlu hale getirilecekti. Filtreyi aşmak ise suç sayılacaktı. Düzenlemeye göre Aile, çocuk, yurtiçi ve standart paket olmak üzere 4 tip filtre uygulanacak. Bu uygulamanın Çin ve İran gibi ‘yasakçı’ ülkelerde uygulanıyor oluşu ise tepkileri daha da arttırdı. 22 Ağustos 2011’de yürürlüğe girecek olan düzenlemeye birçok sosyal medya kullanıcısı #22agustos hashtagi ile tepki gösterdi. #22agustos hashtagi Twitter’da dünya trendleri arasına girdi.
15 Mayıs 2011- Sosyal medyadan sokağa
Düzenlemenin ardından sosyal medya üzerinden örgütlenen binlerce kişi 15 Mayıs günü aynı anda 49 farklı ilde sokaklara çıkarak düzenlemeyi protesto etti. Sosyal medya üzerinden farklı gruplar altında 600 bin kullanıcı düzenlemeye karşı organize oldu. ‘İnternetime Dokunma’ eylemleri, kitlesel sokak gösterilerinin sosyal medyadan örgütlenmesinin ilk örneklerinden oldu. Gençlerin ağırlıkta olduğu eylemlerin en kitleseli ise yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı Taksim Meydanı’nda başlayıp Taksim Tünel’de son bulan yürüyüştü.
2014- Gezi Direnişi ve 17-25 Aralık etkisi
Sosyal medyanın Gezi Direnişi esnasında aktif şekilde kullanılması üzerine dönemim Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ı “Twitter bir baş belası. Sosyal medya denen şey toplumun, toplumların baş belasıdır.” açıklamasını yapmıştı. 17-25 Aralık operasyonları ardından ise internet kullanımını düzenleyecek maddeler Torba Yasa Teklifi içerisine yerleştirildi. 2014 yılının Şubat ayında 5651 sayılı yasada yapılan değişiklik, içeriklerin engellenmesi ve yayından kaldırma kararları için inanılmaz bir keyfiyet getirdi. Herhangi bir suç kapsamına girmese bile internetteki yayınlar için, “gerçek ve tüzel kişilere, kişilik haklarının ihlal edildiği” gerekçesiyle doğrudan mahkemeye gitme yetkisi verdi. Mahkemeler, bu oldukça muğlak ve geniş yetkiler veren madde ile (içeriğin sahibinin savunmasını almaksızın, 24 saat içinde duruşmasız olarak) internette şikayet konusu olan içerikleri kaldırma hakkına sahip oldu.
8 Şubat'ta İnternet ortamını yasaklara boğan yasa tasarısını protesto eden binlerce yurttaş, önce dağınık halde Taksim'den İstiklal caddesine yönelmiş, ancak polis İstiklal Caddesi’nin Taksim girişine barikat kurarak ve göstericilerin Taksim'e girmesine izin vermemişti. Ancak daha sonra ara sokaklardan ilerleyen göstericiler İstiklal Caddesi'nde buluşmuş, polis'in eyleme müdahalesi ise oldukça sert olmuştu. TOMA, gaz bombası, biber gazı ve plastik mermilerin kullanıldığı polis müdahalesinde çok sayıda yurttaş yaralanmıştı. Göstericiler polisin müdahalesinden önce ellerinde “Sansüre karşı direnişteyiz” yazılı pankartlar taşıyorlardı. Gösteri boyunca sık sık “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk!” sloganları atılmıştı.
Çıkarılacak olan yasayı eleştiren muhalefete cevabı ise Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “porno” üzerinden vermişti: “Onlar iktidara geldiklerinde pornoyu serbest bırakırlar…” Star Gazetesi de, 9 Şubat 2014 tarihli nüshasında, yasayı eleştirenleri gazetenin iç sayfalarından birinde şu başlıkla eleştiriyordu: “Porno lobisi baskı yapıyor.”
Yasa tasarısının hazırlandığı günlerde sosyal medya üzerinden #internetimedokunma ve #18Ocak18DeSokaklara etiketleriyle birçok il için eylem çağrıları yapılmıştı. Taksim'de yapılmak istenen eyleme polis saldırmış ve çatışmalar gün boyu ara sokaklarda devam etmişti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yeni düzenleme ile ilgili Anayasa Mahkemesine dava açtı. Dava sonucunda tartışmalı maddelerin birçoğu anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.
5661 sayılı Kanun'un 5. madde 3. fıkra "Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini 1 yıldan az ve 2 yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür" iptal edildi. Yine tartışmalara neden olan "Erişim sağlayıcının yükümlülükleri" başlıklı 6. maddeye eklenen "Erişimi engelleme kararı verilen yayınlarla ilgili olarak alternatif erişim yollarını engelleyici tedbirleri almakla" ve "Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla, yükümlüdür" hükümleri de iptal edildi.
Twitter ve Youtube’a erişim engeli
2014 yılının 27 Mart günü Youtube’a erişim engeli getirildi. Akıllara “i Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgenaral Yaşar Güler'e ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarının internette yayınlanmasının ardından, TİB, video paylaşım sitesi Youtube'un idari kararla aşamalı olarak erişime kapattı. Suriye ve Süleyman Şah Türbesi gündemli yapılan toplantıda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen ses kaydında, "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırığ savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine'de saldırtırız" sözleri gündeme bomba gibi düşmüştü. Ses kayıtlarının Youtube ortamından silinmesi ile erişim yasağı kaldırılmıştı.
20 Mart 2014 tarihinde ise Twitter, dönemim Başbakanı Erdoğan’ın ''Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız'' sözlerinin ardından kapatıldı. Twitter’ın kapatılmasının ardından birçok kullanıcı DNS ayarlarını değiştirerek Twitter’a giriş yaparken dönemim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de Twitter yasağını delenler arasındaydı. Gül, “Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez.” paylaşımını yaptı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Twitter’ın tamamen kapatılmasının hak ihlali olduğuna karar vermesinden sonra erişim engeli kaldırıldı.
2020 – Dislike öfkesi
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'ndan (YKS) önce sosyal medya üzerinden gençlerle video konferans buluşması gerçekleştirdi. Yayın esnasında yorumlara ‘oy moy yok’ yorumları atılmış yorumların kapatılmasının ardından saatler içerisinde videoya binlerce Disslike atılmıştı. Ardından tepkilerini Twitter’a taşıyan gençler #OyMoyYok hashtagi ile Twitter gündemine girmişti. Bu olayın ardından açıklama yapan Erdoğan, “Bu tür sosyal medya mecralarının kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz. Erişim engeli, adli ve mali yaptırımları devreye sokacağız.” İfadelerini kullanarak sosyal medya yasası çıkarılmasını istemişti.
Kısa süre sonra hazırlanan kanun tasarısında sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilik açmasını zorunlu hale getirmeyi öngörüyordu. AKP ve MHP oyları ile parlamentodan geçen ‘İnternet ortamında yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ Yeni düzenlemeye göre, Türkiye'den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan dış kaynaklı her sosyal ağ sağlayıcı Türkiye'de temsilci bulundurmak zorunluluğu getiriyor. Geniş kitleler tarafından kullanılan WhatsApp, Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya araçları bu yasa ile kontrol edilmek isteniyor. Birinci aşamada Türkiye'de temsilci bulundurmayan sosyal ağ sağlayıcılarına aşamalı olarak idari para cezası kesilmesi, reklam alma yasağı ve son olarak temsilci atamayan platformlara yüzde 95’e varacak bant daraltılması öngörüyor. Şu an birçok platform Türkiye temsilciliği atarken başta Twitter olmak üzere kitlesel kullanılan platformlar temsilcilik atamayacaklarını açıkladılar.
2020 yılının Aralık ayında belirtilen sürenin aşılması ile BTK tarafından temsilci bildiriminde bulunmayan başta Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, YouTube ve TikTok olmak üzere sosyal ağ sağlayıcılarına ise 10'ar milyon lira ceza verildi. Düzenlemenin ardından farklı zamanlarda Youtube, Spotify, Netflix ve Amazon Prime Video da RTÜK'ten lisans aldı ve Türkiye'de temsilcilik açmaya karar verdi.
19 Nisan’da bant daraltılacak
Resmi Gazete'nin 19 Ocak 2021 sayısında yayımlanan ilanlara göre, Twitter, Periscope ve Pinperest platformlarına Türkiye'de yerleşik vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişiler tarafından yeni reklam verilmesinin yasaklandı. Bu kapsamda ilgili sosyal ağ sağlayıcılarına reklam verilmesi amacına yönelik olarak yeni sözleşme kurulamayacak ve buna ilişkin para transferi yapılamayacak. Twitter, Periscope ve Pinterest platformları 19 Nisan 2021’ye kadar temsilci atamaz ise bant daralması ile karşı karşıya gelecekler.
Teklifte yer alan düzenlemelerden öne çıkanlar şöyle:
► Türkiye'den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, en az 1 kişiyi Türkiye'de temsilci olarak belirleyecek. Sosyal ağ sağlayıcı, bu kişinin kimlik ve iletişim bilgilerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) bildirecek. Temsilcinin gerçek kişi olması halinde Türkiye yurttaşı olması zorunlu olacak.
► Hakim tarafından verilen kararlar erişim sağlayıcılara bildirilmek üzere BTK'ye gönderilecek. Kararların gereği, bildirimden itibaren derhal ve en geç 4 saat içinde erişim sağlayıcıları tarafından yerine getirilecek.
► Kullanıcıların kişilik haklarının ihlali durumunda ise 48 saat kuralı uygulanacak. Sosyal ağ sağlayıcıdan 48 saat içinde bir cevap gelmezse o sosyal ağ merkezine 5 milyon TL ceza kesilecek. Bu yerine getirilmezse 10 milyon idari ceza uygulanacak.
► BTK Başkanı tarafından, sosyal ağ sağlayıcıya 'içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi' ile 'özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi' başvurusuna 48 saat içinde cevap vermemesi halinde 5 milyon lira, içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararlarını uygulamaması halinde ise 10 milyon lira idari para cezası verilecek.
► Sosyal ağ sağlayıcı, kendisine bildirilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararlarını uygulayacak. Ayrıca 'içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi' ile 'özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi' başvurularına ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgileri içeren Türkçe raporları 6 aylık dönemlerle BTK'ye bildirecek. Sosyal ağ sağlayıcı, Türkiye'deki kullanıcıların verilerini Türkiye'de barındırma yönünde gerekli tedbirleri alacak.
► Sosyal ağ sağlayıcılar ayrıca 'içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi' ile 'özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi' başvurusu uyarınca hazırlayacakları ilk raporlarını, 2021 yılının Haziran ayında BTK'ye bildirecek ve internet sitesinde yayınlayacak.
İnterneti kontrol etmenin bir yöntemi: Yalan
İktidarlar yıllar boyu yalanı kitle kontrolünde bir enstrüman olarak kullandılar. Nazi Almanyası'nın Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’e isnat edilen “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır. Yalan, ancak Devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve / veya askeri sonuçlarından koruyabileceği süre boyunca sürdürülebilir. Dolayısıyla, Devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır, çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, Devletin en büyük düşmanıdır.” sözleri Goebbels’in söyleyip söylememesinden bağımsız olarak kendisi dahil birçok devlet yetkilisi tarafından kullanılmıştır/kullanılmaktadır.
Bilgisayar Bilimleri profesörü Cem Say ise “Bilgi ağında yalan salgını” başlıklı makalesinde sınırsız bilgi akışına olanak veren internetin devletler tarafından yalanla nasıl boğulduğunu şöyle anlatıyor: “Fakat bilgi akışını engellemenin dikta düzeni gerektirmeyen başka yolları da var: Gerçeğin yayılmasını istemiyorsanız ille de onu söyleyenleri susturmanız gerekmiyor. Onu yalanla boğabilirsiniz. Gerçeği bulmak, öğrenmek, hatasız ifade etmek zahmetli işler. Oysa ki aşı karşıtlığı veya düz dünyacılık gibi fikir çöplerini hiçbir akıl ve mantık süzgecine takılmadan üretmek çok kolay. Halkın başına gelen her belanın dış güçler, muhalefet veya çokuluslu şirketler gibi “ötekiler”den oluşan bir “düşman” tarafın “biz”i çekemediği için çevirdiği oyunlardan kaynaklandığına inanması yöneticilerin işine gelirse bu palavralar devlet katında da desteklenebiliyor.”
18 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı da doğru bilginin yayılmasını engelleyecek birçok yöntem denedi/deniyor. Her zaman yasaklamanın ilk seçenek olmadığı durumlarda ‘yalan üretmek’ doğruyu boğmak için kullanılıyor.
AK Troller
AKP’nin sosyal medyadaki trol ağı, ilk olarak Haziran Direnişi günlerinde gündem olmuştu. O sırada halkın en önemli haber araçlarından biri haline gelen Twitter’da yuvalanan AKP’li hesaplar, direnişi hedef alan, manipülasyon amaçlı organize paylaşımlara başlamıştı.
2015 yılında Hafıza Kolektifi tarafından AKP’nin ilk trol ağı haritası ortaya çıkarılmış, bu ağın nasıl hareket ettiğine ilişkin dikkat çeken bilgiler paylaşılmıştı.
Bir trol hesabın bağları üzerinden hazırlanan haritada, bugünlerde Bakanlık görevinde bulunan Mustafa Varank’ın da yer aldığı ortaya konulmuştu.
AKP’nin sosyal medya organizasyonuna ilişkin zaman içinde ortaya çıkışına bilgilerin önemli bir bölümü de, parti içinde yaşanan kopmalarla ilgili. Zamanında bu organizasyonlarda yer alan isimler, buraların dışına düşünce kimi bilgileri servis etmeye başlamıştı.
Bu isimlerden biri olan Fırat Erez, dönemin AKP Gençlik Örgütü Başkanı Abdurrahim Boynukalın’a bir sosyal medya stratejisi önerdiğini, bu konuda Beşir Atalay ile 45 dakikalık bir görüşme yaptığını, sunumunun çok beğenildiğini aktarırken, sonra kendisine hiçbir dönüş yapılmadığını, 7 Haziran seçimleri öncesi ise Beşir Atalay’ın “AKP’nin 100 kişilik sosyal medya ekibini” tanıttığını açıkladı.
Sonrasında yaşanan süreçte Hilal Kaplan ve Süheyb Öğüt gibi isimlerin kendisiyle temas kurduğunu aktaran Erez, Pelikancılarla tanışmasının bu şekilde gerçekleştiğini ve daha sonra sosyal medya faaliyetlerine başladıkları Boğaz’daki yalıyı ve bu süreçte neler yaşandığını aktarırken, AKP’nin sosyal medya trol ağına ilişkin de önemli bilgileri paylaşıyordu:
“Tek soru şu; Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
İçinde sonradan kişi başına 4-5bin liralık olduğunu öğrendiğim ücretlendirmenin olduğu, 17 kadar insanın çalıştığı ve aylık 20 bin tl kirası olan bu yer nasıl finanse ediliyor?
Cevap; "Medipol sponsorumuz."