Y kuşağı tartışması Gezi direnişi ile AKP hükümetinin tekçiliği ve tetikçiliği ile iyice gündeme oturmuştu.
İnternet ile büyümüş kendisine münhasır alanı olan ve o alan ihlâl edildiğinde büyük bir kendiliğindenlik sonrası ortaya çıkmış spontane bir halk kalkışması olarak özetlenegeldi Gezi direnişi. Gezi direnişini, örgütsüzlüğü ve kendiliğindeliği nedeniyle kısa, ama etkisini on yıllar sonrası bile sürdürecek bir halk kalkışması olarak not edecek tarihçiler.
Türkiyenin batı yakasında uzmanların ‘Y kuşağı’ yani 1990 ve sonrasında doğan gençlerin durumu böyleyken, Kürdistan’da Y kuşağı gençlerinin durumu nedir peki?
***
Y kuşağı Kürtlerinin toplumsal çağrışım hafızasını bilmekle işe başlanmalı,
Bu toplumsal çağrışım hafızasında devleti onların gözünde ve nazarında aklayacak örnek teşkil eden tek bir mevzuya rastlanmaz.
En yakın zamandan geçmişe doğru;
Roboski katliamı, sokakta megafonla Mehter Marşı çalan, panzerden halka küfreden polisler, faili mechuller, köy yakmaları, ‘havaya açılan ateş’ sonucu hemen hergün öldürülen Kürt gençleri, Tv’lere çıkartılan Kürt siyasetçilerine ‘PKK’ye terörist deyin, Kürdistan yoktur deyin!’ dayatmalarını parmaklarını büyük bır hınçla ısırarak izlemiş bir nesil…
***
Demirtaş’ın Kobanê direnişi ile sistemli ve bilinçli bir şekle AKP hükümeti tarafından itıbarsızlaştırılmaya çalışılması…
Demirtaş’ın Y kuşağı Kürtlerin nazarında gözardı edilemeyecek karşılığı olduğu için, Demirtaş üzerinden Kürt gençlerine de bir nevi, büyük bir saldırı düzenlendiği ve rencide olduğu duygusu hakim.
***
Y kuşağı Kürtler hakkında devletin hesap edemedikleri,
-Ana dili yasaklı halde büyüyen gençlere, lisede Osmanlıca dersini zorunlu ders olarak okutursanız, ‘madem bu iş bu kadar kolay da, benim anadil hakkım ne olacak?’ diyerek, sonrasında oluşacak öfkeyi ve kırılmayı hesaplayamazsınız.
-Rahmetli Şerafettin ELÇİ’nin dediğini unutuyor devlet ‘bizler barışı sağlayabilecek son nesiliz!’
AKP hükümeti, barışı sağlayabilecek son nesli hunharca ve kurnazca öteliyor, ama mikrofonun önüne geçtiğinde bambaşka bir havaya bürünüyor.
-Ekonomik sosyal ve siyasal etkilerin son derece sert ve yıkıcı olduğu bir coğrafyada devlet eliyle muazzam bir haksızlık duygusuyla büyümüş ‘öfkeli ve cüretli’ bir kuşak; devleti de, AKP’yi de HDP’yi de sel gibi önüne katıp götürebileceğini unutuyor devlet.
Dün Gever’de polisin katlettiği Rojhat ÖZDEL’in cenazesini apar topar Malatya’ya kaçıran devlet belki farkında değil, ama Hakkâri milletvekili Esat CANAN ‘mecliste kalmanın bir anlamı kalmadı, istifa etmek en doğrusu ‘ dediğinde HDP nin Y kuşağı Kürtlerinin öfkesinin farkında olduğunun göstergesidir.
***
Devletin yapacağı şey,
Demirtaş’ı, diğer Kürt siyasetçilerini ve HDP’yi itibarsızlaştırma gayretleri ortaya koymak,darbe kırıntısı %10 seçim barajının ‘ama biz getirmedik’ deyip, sonra bütün nimetlerinden lezzetlice faydalanmak değil, bugünün Selahattinlerinin kıymetini bilip, üstenci dilden acilen vazgeçmektir.
Tersi durumunda, yarının Selahattinleri öfkeli ve cüretli büyüyor.
Devlet, Kürdistan’da Rojhatları sokak ortasında vurmaya devam ettiği takdirde de, yarının Selahattinleriyle barış yapmak için oturacak bir barış masası bulamayacaktır.