SiyasiHaber – Esra Üşüdür’ün haberi: 2012-2018 yılları arasında kayıtlara geçen sağlıkta şiddet vakası 68 bin 375. Şiddetin nedenleri olarak sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, sağlık hizmetlerinde yaşanan dönüşümler gösteriliyor. İstanbul Tabipler Odası Genel Yönetmeni Eyüp Ozan Toraman, ‘Sağlık Torba Yasası’nın mantığında şiddet var.’
SiyasiHaber – Esra Üşüdür
Şiddet her alanda artıyor ve meşrulaşıyor. Şiddetin vücut bulmuş olduğu alanlardan biri de sağlık alanı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin Sağlık Bakanlığı’ndan edinip Meclis’e sunmuş olduğu istatistik verilerine göre; 2018 yılı Nisan ayı itibarı ile Bakanlığa bağlı doktor, hemşire ve diğer sağlık personeli sayısı 405 bin olarak açıklandı. 14 Mayıs 2012 – 01 Nisan 2018 tarihleri arasında kayıtlara geçen şiddet vakası sayısı 68 bin 375.
Sağlıkta şiddetin nedenleri olarak “Toplumsal şiddetin geldiği düzey, hükümetin kutuplaştırıcı ve hekimlere karşı saldırgan tutumu, sağlıkta dönüşüm-etkileri ve çalışan güvenliği” gösteriliyor. Bu zincir doğal olarak sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti yaratıyor ve körüklüyor.
AKP’nin hazırlamış olduğu sağlıkta farklı düzenlemeleri içeren “Sağlık Torba Yasası” geçtiğimiz haftalarda kabul edildi. Sağlık meslek örgütleri düzenleyemeye itiraz etmiş ve sağlıkta şiddete ilişkin bölümün şiddeti önlemeyeceğini ifade etmişti.
Hükümetin düzenlemiş olduğu tasarı yaşanan ölümleri önlemek yerine “Sağlıkta şiddet” adı altında, KHK ile görevinden ihraç edilen sağlık çalışanlarının çalışmasını yasaklayan düzenlemeleri içeriyor.
Sağlıkta şiddetin nedenleri, Sağlık Bakanlığı’nın ve Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) bu konudaki çalışmaları hakkında bilgi almak için İstanbul Tabipler Odası Genel Yönetmeni Eyüp Ozan Toraman ile konuştuk: “Sağlık Torba Yasa’nın mantığında şiddeti önleme değil, şiddet var” diyen Toraman şöyle devam ediyor: “Sağlık Bakanlığı verileri düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmıyor. Düzenli paylaşılması konusunda çağrımız var. Biz sürekli görüşmeler yapıyor muhatap kabul edilmeyi bekliyoruz ama yeni bir ölüm gelene kadar sağlık Bakanlığı’ndan konuya dair bir adım gelmiyor.”
'Sağlık Bakanlığı istatistik verileri düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmıyor'
Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin boyutları nedir. Bunu belirleyen istatistik çalışmalarınız var mı?
''Sağlık çalışanlarının ‘Sağlık Çalışma Grubu’ adında bir çalışması var. 2016-2018 yılları arasında biraz duralamış fakat şimdi tekrardan aktive edildi. Ayrıca bir ‘Şiddet Çalışma Grubu’muz var. Hastanelerden gelen verileri topluyoruz. Sağlık Bakanlığı istatistik verilerini kullanıyoruz. Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı bu verileri düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmıyor. Düzenli paylaşılması konusunda çağrımız var. Şu an elimizdeki verilerin büyük çoğunluğu Meclis’e verilen soru önergelerinden elde ettiğimiz veriler. Bunlarla çalışma yürütüyoruz. Yeni bir kazanım elde ettik. Sağlıkta şiddetin bir iş güvenliği, iş kazası olarak kabul edilmesi ve sağlıkta şiddet vakalarının bir iş kazası olarak bildiriminin zorunlu tutulması. Sağlık Bakanlığı bizim baskımızla gereken adımları attı ama burada da kritik noktalardan birisi, tutanak tutulması. Hastanelerde yaşanan önceden kabul edilmiş (iğne batması vs gibi) iş kazaları rapor edilmezken sözel şiddet, fiziksel şiddet vakalarının kayıt altına alınması oldukça zor.
'Birçok sağlık çalışanı adli sıkıntılar nedeniyle şikayetçi olmuyor'
Birçok sağlık çalışanı şiddete uğruyor ancak ardından gelecek adli sürecin sıkıntıları nedeniyle şikayetçi olmak istemiyor. Şu an çıkan yasalara bakıldığında bu işin zaten hükümet yetkilileri tarafından otomatik olarak takip edilmesi gerekiyor, daha önceki olaylarda mağdurun kendisi şikayetçi oluyordu, bu da ek bir travmatik vakayı getiriyordu. Sağlık Bakanlığı avukatlarının ilgilenmesi gerekiyor. Ama Sağlık Bakanlığının avukat kadrosu bu durumla başa çıkacak genişlikte değil.''
'Yeni bir ölüm gelene kadar Sağlık Bakanlığı’ndan konuya dair bir adım gelmiyor'
Türk Tabipler Birliği’nin 2007 yılından beri üzerinde durduğu ‘Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı’ mevcut. Geçtiğimiz günlerde AKP’nin sunmuş olduğu Sağlıkta Şiddet Yasası Tasarısı Meclis’ten geçti. Bu süreçte görüşmeleriniz oldu mu?
''Tüm dünyada sağlıkta şiddet özellikle sağlığın ticarileştirilmesi ile artan bir gündem. Sağlık çalışanlarına şiddete dönük TTB’nin çalışmaları Göksel Kalaycı’nın cinayetinin öncesinde başlıyor. TTB bu konuda çalışmalara başlayarak, ‘Şiddet Çalışma Grubu’nu kuruyor. O dönemde zaten yayınlarda görebilirsiniz hem mevzuatta yapılması gerekenler hem de hastanede yapılması gerekenler diye ayrı ayrı işlenmiş vaziyettedir. Ardından Çapa Tıp Fakültesi’nde Göksel Kalaycı hocamızın öldürülmesiyle birlikte bu konuya dair bir duyarlılık oluşuyor. Sağlık Bakanlığı bizim oluşturduğumuz mevzuatın bir kısmını ‘Sağlıkta Sıfır Tolerans’ olarak kısmen kendi mevzuatına katıyor. Afişler, görseller, kampanyalar olarak hastanelerde yer bulsa da fiiliyatta birçoğu uygulamaya geçmiyor. Örneğin bu mevzuatın önemli bir kısmı ’Çalışan güvenliği ve işçi sağlığı güvenliği’ kısmıdır. Ancak mevzuatın maddeleri doğru dürüst uygulanmıyor.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı, Prof. Dr. Necip Göksel Kalaycı 2005 yılında 66 yaşında hastanenin otoparkında uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Ersin Arslan’ın ölümünün ardından TTB’nin çok ciddi eylemleri oldu. O dönemde tüm hekimler olarak tepkimizi ortaya koyduk. Göksel Kalaycı’nın ardından görseller olarak ’Sağlıkta Sıfır Tolerans’ı gördük. Ersin Arslan’ın ölümünün ardından ‘Çalışan Güvenliği Genelgesi’ni yayınladılar. Ne yazık ki tablo şöyle: Biz de sürekli bir faaliyet yürütüyor, sürekli görüşmeler yapıyor, muhatap kabul edilmeyi bekliyoruz ama yeni bir ölüm gelene kadar Sağlık Bakanlığı’ndan konuya dair bir adım gelmiyor.
Dr. Ersin Arslan, Gaziantep’te 2012 yılında 17 yaşındaki Murat Geceken tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.
Örneğin mobbing konulu eğitimlerin mevzuata girmesi için ise Melike Erdem’in ölmesi gerekmişti.
İstanbul (Samatya) Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil tıp asistanı Dr. Melike Erdem 2012 yılında Sağlık Bakanlığı’nın Alo 184 SABİM hattına yapılan bir şikayetin ardından ifadesi alındıktan sonra çalıştığı hastanenin altıncı katından atlayarak intihar etti.
Dr. Fikret Hacıosman’ın ölümünden önce, yaklaşık 1 ay önce bir meslektaşımızın kafasına kaldırım taşı ile vuruldu. Biz gene eylemler yaptık. Sağlık Bakanlığı’ndan görüşme talep ettik. Görüşme taleplerimiz Fikret Hacıosman’ın ölümünden sonra da devam etti. Ne yazık ki Meclis’te muhatap bulamadık. Bir tek muhalefet partileri bizimle görüştü. İyi Parti, CHP ve HDP. Ancak AKP ve MHP’nin temsilcilerinden herhangi biriyle görüşme yapamadık.''
İstanbul Bahçelievler’de özel bir hastanede görevli Psikiyatri Uzmanı Dr. Fikret Hacıosman, 18 yaşındaki hastası Serhat T. tarafından silahla vurularak öldürüldü.
'Türk Tabipler Birliği anayasal bir kuruluştur'
Bu yasanın içeriği nedir? Sağlık çalışanlarını ne kadar koruyor?
''Türk Tabipleri Birliği anayasal bir kuruluştur. Kendi yasasıyla kurulmuş, bir sosyal devletin parçası olarak devleti desteklemek aynı zamanda denetlemekle yükümlü kamusal niteliğe sahip bir kuruluştur. Sağlık politikaları konusunda görüş belirtir, sağlık politikalarını eleştirir. Sağlık çalışanlarının, hekimlerin toplumsal hakları konusunda söz sahibidir. Ama ne yazık ki bu görevimizi biz yerine getirmeye çalışırken bu statümüz Hükümet yetkilileri tarafından göz ardı edilmektedir.
'Torba yasada çok büyük bir değişiklik yok'
TTB’nin yasa tasarısı bundan 2 yıl önce gündeme geldi. Hekim kitlesinden destek oluşması ve hükümetin dikkate alması için çağrılarda bulunduk. Ne yazık ki buna bir karşılık gelmedi. Buna karşılık olarak gelen yasa birkaç yıl önce çıkan genelgenin içeriği ile hemen hemen aynı. Savcılıklara sevk, ifadenin alınma sürecine mağdurun karıştırılmaması, doğrudan kamu davası olarak görülmesi gibi ifadeleri içeriyor. Ama tutukluluk süresine dair bizim yasa maddemizde olan hükümleri içermiyor. Ek olarak gelen memurlara dönük saldırılardaki statü mevzusu. Polis, jandarma ve çeşitli kamu görevlilerine dönük saldırılar özel statüdedir. Sağlık çalışanları da bir kademe bu statüye yükseltildi. Savcı görmeden serbest bırakılmayacak gibi ifadeleri içeriyor. Ancak buna benzer ifadeler bir önceki genelgedeki ifadelere çok yakın. Bundan dolayı çok büyük bir değişikliği beraberinde getirmiyor.
‘Torba yasanın mantığında da şiddeti önleme değil, şiddet var’
Torba yasanın mantığında da şiddeti önleme değil, şiddet uygulamayı görüyoruz. İnsanları mesleklerinden uzaklaştırma, işini yapamaz hale getirme, kendini savunma hakkından mahrum bırakma… Bütün bunlara bakacak olursak kişinin özgürlüğünün kısıtlanması zaten şiddetin en geniş tanımıdır. Siz kişiyi hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakırsanız ona şiddet uygulamış olursunuz. Sağlık hakkına erişme imkanının kısıtlanması bir şiddettir. Ama çalışma hakkının elinden alınması, savunma hakkının elinden alınması, adil yargılanma hakkının elinden alınması şiddetin en büyüğüdür. Hak ve özgürlükler hakkında hiyerarşi yapmaya kalkacak değilim ama şu an Hükümet birçok torba yasada yaptığı gibi iyi bir şey yaptığı izlenimi vermek için yenilik getirmeyen bir madde ortaya atıp onu propaganda yapıp geri kalanına istediği maddeleri koymuş oldu. En son TTB Merkez Konsey Üyesi Yaşar Uluşat aile hekimliğinden alındı, sözleşmesi feshedildi. Neye dayandığına dair ortada doğru dürüst veri yok.Bütün bu şiddeti ve şiddet kültürünü reddetmemiz gerekiyor’