Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    “Darbe mekaniği”

    4 Aralık 2025

    MEB Zirvesi protestolarında öğretmenler ve TİP’li öğrenciler gözaltına alındı: 16 öğrenci tutuklandı

    4 Aralık 2025

    İSİG: Kasım ayında 216 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

    4 Aralık 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Barışa cephe alanlar

      4 Aralık 2025

      Karanlıkta bırakılan koridor ve görünmeyen kadınların sessiz çığlığı

      3 Aralık 2025

      İstiklal Mahkemeleri ve Bektaşiler

      2 Aralık 2025

      Süreç nereye?

      1 Aralık 2025

      Sermayenin manik düzenlemeleri: Bütçe ve asgari ücret

      1 Aralık 2025
    • Seçtiklerimiz

      “Darbe mekaniği”

      4 Aralık 2025

      Türkiye’nin tüm vatandaşları Türk müdür?

      3 Aralık 2025

      İmralı Şam’daki kilidi açabilir mi?

      1 Aralık 2025

      Son 1 yılda en az 1093 işçi zehirlendi​​​​​​​: İşçi zehirlenmelerinin ekonomi-politik arka planı

      29 Kasım 2025

      CHP ve DEM

      29 Kasım 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Feray Mertoğlu: Müzakere sürdürülürken faşizme karşı mücadele yükseltilmelidir

      2 Aralık 2025

      Amed Dicle: Suriye’de de Türkiye’de de Kürtler statüsüzlüğü kabul etmeyecek

      2 Aralık 2025

      Heval Sen Daha Özgürleşmedin mi?

      27 Kasım 2025

      “Umudumuz mücadelede, gücümüz dayanışmada”

      25 Kasım 2025

      Naci Görür: “Önemli olan kentleri depreme dirençli yapmaktır”

      12 Kasım 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Üniversite hareketi üzerine 1 – Gökay Işık

    Üniversite hareketi üzerine 1 – Gökay Işık

    Siyasi Haber15 Eylül 2015
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Üniversite örgütü üzerine yazıları benim ve bir grup insanın tartışmalarının bir sentezi olarak ortaya çıkmıştı. Şimdi ise üniversite örgütünden üniversite mücadelesine geçiş yapalım. Bugün üniversite mücadelesinin dinamikleri neler, her şey “tıkır tıkır” mı gidiyor, üniversite gençliğinin bütününde yeni bir yaşam kurma umudunu yeşerten bir canlılık söz konusu mu, üniversite gençliğinin sorunları neler gibi çoğaltabileceğimiz soruların yanıtlarını bir önceki yazılarda olduğu gibi bir “belirlenim” yapmadan “bugünün eleştirisi” dahilinde genel ve ilkesel hatlar ortaya koyarak yanıtlamamız gerekiyor.

    Üniversite mücadelesinin dinamikleri nelerdir? Bu soruya sınırlayıcı bir cevap vermek mümkün değil. Üniversite mücadelesinin dinamikleri üniversitenin öznelerini kapsar; bu özneler öğrencilerden, akademik personeli ve işçilerdir. Ancak bu öznelerin kendi içinde hem sınıfsal hem de yaşam pratiklerince birçok farklılık söz konusudur. Bu anlamda bu mücadeleyi bütünsel bir şekilde götürmek farklı disiplinleri ve politikleşme alanlarını bir bedende toplamayı gerektirir.  Bu yazının konusunu ve sınırını üniversite mücadelesinin en önemli dinamiği olan öğrenciler oluşturuyor.

    Öğrenciler, Türkiye tarihinin geneline bakıldığında Üniversite hareketinin öncülüğünü yapan kitledir. Genel olarak Turan Emeksiz’lerden başlayan 68’ ile birlikte bizleri Deniz, Mahir ve İbrahim’lerle devam eden öğrenci mücadelesi özellikle 70’lerde üniversite alanından taşıp işçi sınıfıyla da temas içine giren bir pozisyona gelecek kadar güçlenmiştir. Fakat 80’ darbesi ve sonrasında Türkiye Devletinin gençler üzerinde kurduğu hegemonya, gençleri politik alanın dışında tutmaya zorlamıştır. Bugün dahi bu süreç devam etmektedir. Fakat elbette ki bu süreçler her yerde aynı şekilde devam etmemiştir. 90’lar Kürdistan için bir kalkışma(serhildan) yılları olmuş ve Kürt hareketi kendisini politik bir hareket olarak ortaya çıkartmıştır. Türkiye’de ise durum bir kalkışma halini almamış; her ne kadar üniversite hareketi içinde büyük bileşenler oluştursa da bu 70’lerdeki gibi tarihsel bir kopuş ve gelenek yaratamamış ve 2000’lere gelindiğinde ise etkisini bir hayli yitirmiş ve parçalara ayrılmıştır. Bugün üniversite hareketine baktığımızda bu parçalanmışlığın devam ettiğini ve üniversitenin tamamını kapsayan bir “öz örgütün” üniversitelerde olmadığını; Gezi isyanıyla beraber de örgütsel “patlamaların” yaşanmadığını tabiri caizse insanların örgütlü bir hayat akmadığını görüyoruz. Bunun nedenlerini ikili bir analizle inceleyelim: devlete bağlı nedenler ve üniversite hareketine bağlı nedenler.

    Devlete Bağlı Nedenler

    Türkiye Devleti, kurulduğu aşamadan itibaren katliamcı bir devlet geleneğine sahiptir. Bu katliamcı geleneğini bir ulus devlet inşasında diğer bütün halklara uygulamıştır. Zulüm çekmeyen, asimilasyon tehdidi içinde olmayan hiçbir Kürt, Ermeni, Rum, Çerkez, Arap yoktur bu coğrafyalarda… Sadece halklara nasip olan katliamcı bir gelenek değildir bu gelenek öğrencileri de içine almış ve katletmiştir. Deniz, Yusuf ve Hüseyinleri; onları kurtarmak isteyen Mahir’leri, 10’ları da katletmiştir; İbrahim’i de katletmiştir. İşçileri “kaza” adındaki cinayetlerde kaybetmek yetmezmiş gibi hak arama sahasında Taksim meydanında katletmiştir. Kadınları her gün her saniye bir erkeğin iktidarı altında katletmiştir. Ancak biraz daha Gramscian terimlere doğru yönelirsek devlet bu katliamcı geleneğini her zaman “zor” ile sürdürmemiştir. Özellikle “mevzi savaşları”nda pozisyonunu genişletmeyi ideolojik aygıtları yoluyla hegemonya kurarak -halkın “rıza”sını alarak- ilerletmiştir. Bugün AKP iktidarıyla gelinen nokta budur; AKP iktidarının halk üzerinde kurduğu hegemonya kırılamamaktadır. Bu elbette öğrenciler için de böyledir. Gezi İsyanından sonra üniversite örgütlerinde örgütsel bir “patlayış” olmamış ve stabil durum devam etmiştir. Bunun devlete bağlı nedenleri ideolojik araçlarını çok etkin kullanması ve mevzi savaşında konumunu kemikleştirerek ilerlemeye çalışmasından ileri gelmektedir. Burada öğrencilerin üniversite hareketi içine devlete bağlı nedenlerden dolayı girmemesi “güçlü bir devlet”, “yenilmez bir polis ordusu”, “astığı astık kestiği kestik bir başbakan”, “öğrenciliğinin yanmaması”, “etliye sütlüye bulaşmadan para kazanma isteği”, “hayata bir kere geliyor ne gerek var bunca uğraşa, değişmez ne de olsa” görünümüdür. Korku üreterek; güç üreterek, değişmezlik üreterek toplumun ve dolayısıyla öğrencilerin örgütlenme kanalları “rıza” yoluyla kapatılmaktadır.

    Üniversite Hareketine Bağlı Nedenler

    Türkiye Üniversite hareketinin çok genel bir tarihçesini yukarıda verdik. Üniversite hareketi en önemli sınavını 68 ve 78 yıllarında verdi ve toplumsal hareketlerin ön açıcılığını yapmaya çalıştı. Bunda her ne kadar “yenilse” de bir geleceğe dair bir miras bırakmasını bildi. Bu miras “somut durumun somut tahlili” diye adlandırabileceğimiz bir ilkenin stratejik ve taktiksel anlamda Türkiye koşullarına uyarlanmasından başkası değildir. Bugünün somut durumun somut tahliline girişmek ise üniversite hareketi için bir “amaç” ve bir “programatik” hiç olmadı. Üniversite hareketi “geleneğin” üstüne koyarak onu zenginleştireceğine “cepten yemeye” devam etti. İdeolojinin yerini, öğrenci önderleri üzerinden yapılan “ajitasyon” aldı ve öğrenci hareketi bir ajitasyon sınırının ve bu ajitasyon sınırının oluşturduğu “ahlaksallığın” içerisinde kaldı. “Aydın” bir üniversiteli kimliğiyle halka bilgi “taşıyarak” halka gitmeyi denedi. Halkın zaten içinde olduğunu unuttu. Halkı aydınlattığı “bilgilerin” ne kadar “iktidar” eksenli olduğunu sorgulamadı. Bilimsel bir üniversite dedi ama “bilimcilik” ve “bilim” ayrımını tartışmadı. Anadilde eğitim dedi belki ancak bunu stratejik bir program dahilinde kullanmadı, bunun için çalışmalar yürütmedi ve bu kısmı “sloganlara” bıraktı. Eşit dedi ancak “neyin eşitliği” sorusuna cevap vermedi. Parasız bir eğitim talebini piyasacılıkla ilişkilendirdi ancak bunun mümkünlüğüne dair aydınlanmacı kampanyalar haricinde bir program yürütmedi. Fakültelere inmek gerek dedi ancak derse girmedi; derse girmeyince bu alandaki akademik tartışmalardan ve bu tartışmalara yapılacak olan katkılardan uzaklaştı; “mekan”ın politik bir “özne” olduğunu unuttu ve belki de akademik ve demokratik mücadelenin en mikro alanı olan “sınıf”ı dışladı ve dışarıda bir masada otururken buldu kendini. Bu masada oturuşlar ise “tecrübeli” takımları oluşturdu. Böylelikle bir “tecrübeli” ekip ile tecrübeli olmayan yeniler arasında sosyal ilişkiler ağı, hayatın içinde var olan hiyerarşileri oluşturdu: “abiler/(söylemsel olmasa da davranışsal)ablalar”

    Yukarıdaki iki sebebi ilişkilendirirsek, devletin uyguladığı hegemonyaya karşı çıkarılan ses “militanlık” adı altında, içi boşaltımış bir “karşı çıkış” olarak politikleşemedi. Eylem üretti ancak söz üretemedi. bir’i beş etti; beş’i ise bir fakat hayattaki karşılık bir birdi; beş ise beş… Böylelikle devletin hegemonyasına karşı bu hegemonyayı kırıcı bir hamle yapamadı ve mevzi savaşında ise hep geriledi.

    Sonuç yerine

    Gezi’nin yıldönümüne geldiğimiz şu günlerde üniversite hareketinin yerinde saydığını göstermektedir. Bu yerinde saymayı emekleme pozisyonuna geçirecek olan; bu hegemonyayı kıracak olan öğrencilerin yerelini, sınıfını, bölümünü, arkadaşlarını tanıyarak; akademik ve demokratik taleplerinin neler olduğunun ve ne anlama geldiğini bilerek; yıkmak ve kurmak istediği yaşamın tüm ayrıntılarını politik bir netlik içinde kavrayarak, mekanın bir özne olarak konumlandığını ve politik olduğunu unutmadan ve bunun da üniversitelerde en mikro alanının sınıf olduğunun bilincine vararak aktif bir karşı hegemonya üretebilecek özneler haline gelmekten başkası değildir. Bugün üniversite hareketi bir kitle hareketi olarak “kitlenin politika ürettiği” bir yerdir; küçük bir “tecrübeliler” grubunun politika ürettiği bir yer değildir. Gezi’den sonra görülmüştür ki, üniversite gençliğinin kalbi örgütlenme anlamında aşkla çarpmamaktadır. Üniversitelerin böylesine piyasaya açıldığı, eğitimin “bilimsel” niteliklerinin yok edildiği bir durum hüküm sürerken, gün geçtikçe zamlanan ulaşım, barınma, beslenme, kültür ve sanat aktivitelerine; bir arkadaşıyla bir yerde sohbet edecek, maddi imkansızlık durumlarına kadar “öğrencilik hayatına” bulaşmış bu bedenlerin; Gezi’de sen benim hayatıma, yeşilime, nefes alış verişime karışamazsın Tayyip, “kes sesini” diyen bedenlerin bu kalp ritimsizliğini doğru okumalıyız. Belki de “örgütlenme nedir” sorusunu tartışmalı ve tartıştırmalıyız.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Amed Dicle: Suriye’de de Türkiye’de de Kürtler statüsüzlüğü kabul etmeyecek

    2 Aralık 2025

    SYKP’den Colani yönetimine sert tepki: “Alevilere yönelik saldırılar soykırım düzeyinde”

    26 Kasım 2025

    Bir Çağrının Çok Katmanlı Yankısı: Öcalan, YPG ve Kürt Siyasetinin Kesiştiği Yol

    24 Kasım 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Ercan Jan Aktaş

    Barışa cephe alanlar

    Elif Gamze Bozo

    Karanlıkta bırakılan koridor ve görünmeyen kadınların sessiz çığlığı

    Mahsuni Gül

    İstiklal Mahkemeleri ve Bektaşiler

    Muhsin Dalfidan

    Süreç nereye?

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ertuğrul Kürkçü

    “Darbe mekaniği”

    Alp Altınörs

    Türkiye’nin tüm vatandaşları Türk müdür?

    Fehim Taştekin

    İmralı Şam’daki kilidi açabilir mi?

    Kansu Yıldırım

    Son 1 yılda en az 1093 işçi zehirlendi​​​​​​​: İşçi zehirlenmelerinin ekonomi-politik arka planı

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İSİG: Kasım ayında 216 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

    4 Aralık 2025

    Bini aşkın Amazon çalışanından CEO Andy Jassy’ye açık mektup

    3 Aralık 2025

    Dargeçit’teki Ilısu Barajı’nda işçi ölümü: 25 metreden düşerek hayatını kaybetti

    2 Aralık 2025
    KADIN

    EŞİK’ten 11. Yargı paketi uyarısı: “Kadınlara, çocuklara ve topluma şiddeti artıracak aflar kabul edilemez”

    4 Aralık 2025

    Türkiye’nin dört bir yanında 25 Kasım: Kadınlar 7 yıl sonra yeniden İstiklal’de

    25 Kasım 2025

    Taksim’de 25 Kasım eylemi için kadınlar toplanıyor

    25 Kasım 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.