SEÇTİKLERİMİZ – Şiyar Bayır ve Yusuf Zihni Alan yazdı: “Referandumun sonucu Hayır olduğunda kazanmış olmayacağız. Art arda yediğimiz yumrukların sonunda ringin köşesinden kaçıp rakibe sıkı bir Sol kroşe vurmuş olacağız. Elbette sarsılmış ve şaşkına dönmüş olacaklar ama bu maçın yalnızca ilk raundu.”
ŞİYAR BAYIR – YUSUF ZİHNİ ALAN
Faşizm hiç gelmedi, geldi, geliyor sesleri altında malum konuya dair birçok şey yazıldı, çizildi.
Hayır’ı nasıl örgütleyeceğimizden ne yapmamız gerektiğine, kimlerle yan yana duracağımıza kadar her şeyi konuştuk.
Gayemiz ek görüşler sunmanın haricinde henüz hiç konuşulmamış “Referandum sonrasına” değinmektir.
1. Düşük bütçeli romantik-komedi korku filmine dönüyor
2002 yılında çeşitli sermayelerin çıkış yolu olarak gördüğü demokrasi, özgürlük ve barış söylemleriyle yola çıkıp faşizme doğru hareket edenler dün olduğu gibi bugün de yalancı. Dün ‘en büyük 10 ekonomi arasına gireceğiz’ diyenler bugün kur artışı altında eziliyorlar. Dün ‘başkanlık Amerika’nın oyunudur’ diyenler bugün tek çözümü başkanlıkla var olmakta buluyorlar.
IŞİD bayrağı kadar karanlık bir döneme girmek isteyenlerin zerre kadar ışığa tahammülü yok. Bundandır ki çözümü akademisyenlerin cübbelerinde değil, polis postallarında bulup karanlığa karşı yakılan her meşaleyi bu postallar altında çiğnemekte buluyorlar. Dün hikayenin mutlu sonunu anlatanlar bugün yaşananlarda sadece figüran olduklarını itiraf ediyorlar. Aslında bu filmin tek senaristi yönetmeni ve başrolü var. Daha önce aynı filmleri izleyenler kötü sonu biliyor; bilenler hep birlikte haykırıyor Hayır, bu filmi izlemeyin.
2. Şimdi iki adım geri bir adım ileri
Her yerimiz yara; kimimiz inancından, kimimiz cinsiyetinden, ırkından, düşüncesinden dolayı ortaçağın paslı metalleriyle yüzleştik. Her yerimiz kan; bundandır bu denli gür Hayır sesini çıkarışımız. Bundandır o paslı metalin bize her zarar verişinde kucaklaşma çabamız. Yine bundandır ki Hayır çalışmalarına yaralarımızın sızısıyla çıkmamız. Aynı bıçak bizi farklı yerlerden yaraladı. Birbirimizin acısını biliyor o acılara dermanı birbirimizde aramak için yan yana geliyor çözümler üretmeye çalışıyoruz.
Bizler uzun yıllardır kanamadık parçası kalmayanlar bir yandan tüm iktidarzedelerle yol yürüyebilmeli, acısını hafifletmeli, bir yandan da geçmiş deneyimlerimizden öğrenmeliyiz. Hayır’ın değil, hayır diyenlerin meşale olduğunu biliyoruz. O zaman en geniş Hayır’ı örgütlerken Hayır diyenleri yarına hazırlamak başlıca görevimiz.
Faşizm tehlikesi altında birkaç adım geri gelerek tüm ilerici unsurlarla ortaklaşmaya çalışırken aynı kesiklerimizin olmadığını bilmeli buna göre örgütlenmeye çalışmalıyız. Gezideki gibi kendi renklerimizden kısmi olarak arındığımız bileşimler değerli fakat tek başına çözüm değildir. Ortaçağın bıçak yarasını alanların yan yana gelip hareket etmesi yarının saldırılarına karşı koymanın ve zafer kazanmanın tek yoludur.
3. Olağan yaşamdan çıkalım
Devletin kendisi bile meseleye olağanüstü derken bizlerin olağan yaşaması, köşemize çekildiğimiz yerde celladımızı beklemekten farksızdır. Yangının daha yakına gelmesini beklemeden sorumluluk alarak yangına müdahale edelim. Aksi halde gelmekte olan İslami faşizm kadınlara, Alevilere, Kürtlere, işçilere yani her çeşit kimliğe zulümden başka bir şey getirmeyecek.
Bir golgotha yolcusu olmak bizi istediğimiz yere götürmez. Şimdi görünmez zincirleri kırmanın faşizme karşı aktif sorumluluk almanın zamanı. Annelerimizin “çok önlere çıkma” tercih şansını çoktan geçmiş durumdayız. Artık gerileyebileceğimiz son noktadayız. Arkamız uçurum, yıllarca okuduğumuz kitaplar filizlendi, örgütleyelim baharı.
4. Yoksa yaklaşan tehlike kalıcıdır
Bu topraklarda ezilenler iktidarı almadığı sürece faşizm tehlikesi kalıcıdır.
Dindar ve kindar olarak adlandırdığımız iktidarın medar-i iftiharı nesil 15 yıldır yanıbaşımızda bizden nefret ederek büyüdü. Dolayısıyla bugün önümüzde duran sorun sadece anayasa değişikliğine indirgenemez. Sorun aynı zamanda toplumun sınıfsal olmayan kutuplara bölünmesidir. Ayrıca bilimden sanata, spordan medyaya kadar birçok alanda kendi basiretsiz müfredatını dayatan ve en önemlisi koca bir nesli bu müfredata uygun yetiştirmiş iktidar sorunudur.
Sorun yıllardır anayasal sınırların dışına çıkıp fiili durum yaratan cumhurbaşkanı sorunudur. İşte tam bu sebeple aslında referandumun kendisi, içine itilmek istendiğimiz karanlığın sadece bir parçasıdır. Yani sonuç Evet olduğunda yenilmiş Hayır olduğunda kazanmış olmayacağız. Art arda yediğimiz yumrukların sonunda ringin köşesinden kaçıp rakibe sıkı bir Sol kroşe vurmuş olacağız. Elbette sarsılmış ve şaşkına dönmüş olacaklar ama bu maçın yalnızca ilk raundu.
İkinci raund yani referandumdan sonraki ilk sabah, asıl maçımız o zaman başlıyor.