DTK kongresi gerçekleşti. Bu kongre, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin gerçekleştirdiği demokratik, ulusal, sosyal ve kültürel devrimin Kürdistan’da demokratik özerkliğe dayalı özyönetimi gerçekleştirme irade ve kararlılığını ifade etmektedir. Devlet ve hükümetin kabul edip etmemesine, tanıyıp tanımamasına bakmadan Kürt halkının kendini yönetmesini ifade eden demokratik özerklik inşa edilecektir. Bu kongre Kürt halkının böyle bir olgunluğa ve iradeye kavuştuğunu kanıtlamıştır.
DTK, her alandan ve her toplumsal kesimden gelen delegelerle kongresini gerçekleştirmiştir. Bu açıdan Kürdistanlıları temsil eden gerçek meclis DTK’dir. Kürt halkı açısından birinci dereceden meşru olan bu meclistir. Sadece bireylerin oylarına dayanmıyor. Kuşkusuz Kürdistanlı bireyleri de temsil ediyor, ama esas olarak tüm Kürdistanlıların örgütlü toplum gücüne dayanıyor. Bu durum aynı zamanda DTK’nin örgütlü topluma karşı sorumluluğunu da ifade ediyor. Zaten örgütlü topluma dayanmayan meclislerin halkları tam temsil edemediği defalarca ortaya çıkmıştır. Çünkü örgütlü devlet, egemen güçler ve bazı güç odakları her zaman örgütlü topluma dayanmayan meclisleri kendi çıkarları için yönlendirmektedir. Örgütlü topluma dayanmayan meclislerin bu duruma düşürüldüğünü herkes bilmektedir. Bu açıdan DTK böyle bir duruma düşmemek, halkların kongresi olmak için örgütlü topluma dayanacak, toplumun örgütlenmesine öncülük edecektir. Esas görevi, toplumun tabandan örgütlenmesi olacaktır. Bunu yaparak tarihsel rolünü yerine getirecektir. Çünkü tabandan örgütlenme yapmadan toplumun kendi işlerini kendisi yürüttüğü ve yönettiği demokratik özerklik gerçekleşemez. Devlet+Demokrasiyi ifade eden demokratik toplum inşa edilemez.
DTK siyasal yaşamda, sosyal yaşamda, ekonomik yaşamda, kültürel yaşamda demokratik komünalizmi esas alarak radikal demokratik bir sistem kuracaktır. Radikal demokratik sistem demokratik konfederalizm modeliyle kurumlaşmış demokratik toplumu ifade etmektedir. Bu demokratik toplum devletten beklemeden tüm işlerini kendisi yapacak ve demokratik özerkliği inşa edecektir. Demokratik özerklik, derinleşmiş ve kapsamlılaşmış demokrasiyi ifade etmektedir. Demokrasi örgütlü topluma dayanmışsa, böylece güç haline gelmişse devletler ve hükümetler ister kabul etsin, ister etmesin orada demokratik özerklik gerçekleşmiş ve yaşanıyor demektir. İşte DTK böyle bir gerçekliği pratikleştirmekle görevlidir.
Örgütlü demokratik toplum devlet karşısında da hükümet karşısında da, siyasi partiler karşısında da güçlü pozisyonda olur. Örgütlü toplum siyasi partileri de kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye zorlar. Örgütlü toplum karşısında bir siyasi partinin lideri, yöneticisi ya da belediye başkanı güçlü pozisyonda değildir. Siyasi parti lideri ya da belediye başkanı karşısında örgütlü toplum iradesi olan kurumlar güçlüdür. İşte DTK toplumu güçlendirmeyi esas alan radikal demokrasiyi gerçekleştirmeyi hedefliyor. Buna doğrudan demokrasi de diyoruz.
Radikal demokrasiye dayalı demokratik özerkliği inşa edecek olan DTK, Kürdistan’ın iradesini en üst düzeyde ifade eden en itibarlı kurumudur. Belki bazı çevreler DTK’nin anlamı ve önemini anlamasa da, DTK kongresine katılan delegeler bile bu oluşumun önemini göstermektedir. Çünkü bu kongre kırk yıllık mücadelenin gerçekleştirdiği devrimin halkın iradesi haline gelmesidir. Arkasında büyük bir devrim vardır. Bu nedenle otoritesi ve itibarı her türlü kişi ve kurumun üstündedir. Zaten böyle anlaşıldığında ve rolünü bu çerçevede oynadığında Kürdistan’da çok büyük gelişmeler yaratacaktır. Çünkü Kürdistan’da hiçbir devrimin gerçekleştiremediği kadar değişim yaratılmıştır. Demokrasi ve özgürlük bilinci çok yüksektir. Bugün dünyada bu düzeyde demokrasi ve özgürlük bilinci olan başka bir toplum yoktur. DTK işte böyle bir topluma dayandığı için güçlüdür. Böyle bir topluma dayanarak her türlü hedefine ulaşabilecek bir imkan ve fırsata sahiptir.
Seçilen eşbaşkanların profili bile DTK’nin nasıl bir siyasi mücadeleye, tarihi ve toplumsal temele dayandığını göstermektedir. Hatip Dicle, kırk yıllık bir siyasal mücadele tarihine sahiptir. On beş yıla yakın cezaevinde yatmıştır. Zaten 2011 seçimlerinde de Amed’te en yüksek oyla milletvekili seçilmiş, ama devlet zoruyla milletvekilliği başkasına verilmiştir. Selma Irmak ise kadın özgürlük mücadelesinde yer alarak büyük kadın devrimine dayanarak Türkiye meclisine girmiş, ama siyasi nedenlerle ve devlet zoruyla zindanlara atılmıştır. Bu iki eşbaşkan hem siyasi tarihlerine bağlılığın, hem de toplumun kendilerinden beklentilerin gereği, DTK’yi eski tecrübelerine dayanarak güçlendirecekler ve demokratik özerkliği dokuz boyutta inşa etmenin sorumluluğunu üstleneceklerdir. Devletten beklentili anlayışlar da böylece etkisizleştirilecektir.
Kürt Halk Önderi’nin başlattığı Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’ne en büyük güç böyle verilecektir. Yoksa AKP’nin sürekli demagojiyle beklenti yaratıp oyalamasını sona erdirmek mümkün olmaz. Kürt sorununu demokratik özerklik çözer. Devletten ve hükümetten beklemek yerine dokuz boyutta halkın gücüyle demokratik özerkliği inşa etmek tüm Kürt halkının önünde temel bir görev olarak durmaktadır. Kürt Halk Önderi’nin istediği de, yapılması gereken de budur.
(Özgür Gündem – 09 Eylül 2014 – Hüseyin Ali)