Türkiye basınında Kobanê’den yüz binler Türkiye’ye geçti, Qamişlo’dan yüz binler geçecek gibi haberler çıkmaktadır. Bu haberler hükümet politikasını ortaya koyuyor. Gazeteler MİT’in perspektifiyle yayın yapıyorlar. Anlaşılıyor ki Türk devleti sadece Kobanê’yi değil, tüm Rojava’yı insansızlaştırmak istiyor. Rojava Devrimi’ni önleyemeyen Türk devleti şimdi de IŞİD’i saldırtarak Rojava’yı boşaltmayı hedefliyor. Böylece Rojava Devrimi’ni zayıflatıp tasfiye etmek istiyor. Türkiye böylece Kürt düşmanı tutumunu bir daha ortaya koyuyor.
İki gün önce Başbakan “biz insani yaklaşım gösteriyoruz, hiçbir fark göstermeden Türkiye’ye gelenlere yardım ediyoruz” diyerek propaganda yapıyordu. Hatta bu tutumumuzu tarih yazacak diyordu. Bir gün sonra eşlerini ve çocuklarını bırakan Kobanêli genç erkekler Kobanê’ye dönmek isteyince engellenmiştir. Hatta geri Kobanê’ye dönmek isteyen gençlere saldırılmıştır. Sadece bu tutum bile Türk devletinin amacının ne olduğunu ortaya koymuştur.
Şu anda IŞİD’in Kobanê halkına yürüttüğü savaşın psikolojik ve özel savaş yanını Türk devleti yürütüyor. Kobanê direnişini boğmak, IŞİD’in kazanmasını sağlamak için Türk basını yırtınıyor. Türk basını daha Kobanê düşmeden, Kobanê direnirken Kobanê düştüğünde nasıl propaganda yapılacak, nasıl bir psikolojik savaş yürütülecek buna hazırlık yapmıştır. Tüm bunlar Türk devletinin ve niyetinin ne olduğunu ortaya koyuyor.
Türk devleti Kürtlerle komşu olmayı değil, IŞİD faşistleriyle komşu olmayı tercih ediyor. Bu nedenle Kobanê direnişinin kırılmasını ve Rojava’nın Kürtsüzleştirilmesini hedefliyor. Rojava’yı Kürtsüzleştirme Türk devletinin amacı ve planı oluyor. Türk basınının göç haberleriyle dolu olması da bu planın gerçekleşmesini sağlayacak psikolojik savaş oluyor.
Türk devleti artık işini gücünü bırakmış Rojava’yı Kürtsüzleştirme işiyle uğraşıyor. Tampon bölge de bu amaçla gündemleştirilmiş durumda. Tayyip Erdoğan “Suriye içinde tampon bölge kurulacak” diyor. Anlaşılıyor ki ilk tampon bölge de Kobanê ve çevresinde düşünülüyor. Böylece IŞİD’le daha iç içe Suriye politikası yürütecekler. Hatta IŞİD’le birlikte dört beş yıl önce Şam’da Baas rejimiyle yaptığı gibi ortak bakanlar kurulu bile toplayabilirler. İki devlet bir hükümet gibi bir formülle Suriye politikasını ortak yürütebilirler. Zaten şu anda IŞİD’in Suriye politikasını da Türkiye yürütüyor. IŞİD savaşıyor, politikayı Türkiye yapıyor. Türkiye ile IŞİD bu düzeyde ortaklar haline gelmiş bulunuyor.
Eğer Türk devleti IŞİD’le bu düzeyde ilişki kuruyorsa tabii ki Kürt halkı IŞİD’e bu kadar destek olan AKP hükümetine karşı mücadeleyi yükseltecektir. Kuzey Kürdistan da boydan boya mücadele alanı olacaktır. Kürt halkı AKP hükümetinin Kobanê halkına karşı düşmanlığını kabul etmeyecektir. Herhalde çatışmasızlığın kaderini de Kobanê’deki direniş belirleyecektir. AKP hükümeti Kobanê düşmanlığını bırakmadığı takdirde çatışmasızlığın bir anlamı kalmayacaktır. Bu nedenle çatışmasızlık kritik bir noktaya gelmiştir. Çünkü Kobanê’ye düşmanlık yapan bir AKP’nin hiçbir sözü ya da şunu yapacağım, bunu yapacağım demesinin bir değeri olmayacaktır.
Suruç’ta toplanan halka bu düzeyde saldırılardan sonra çatışmasızlık esas olarak anlamsız hale gelmiştir. Çünkü halka bu kadar saldırılan bir yerde kim çatışmasızlık durumundan söz edebilir?
Herhalde Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi Kobanê’ye düşmanlık yapılsın, halka düşmanlık yapılsın diye bu çatışmasızlık ortamını sağlamamıştır. Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü için çatışmasızlık sağlanmış, bugüne kadar sabredilmiştir. Ancak Kobanê’deki ve Suruç’taki saldırıdan sonra bu sabrın gösterilmesinin bir anlamı kalmamıştır.
Türk devletinin Rojava’yı insansızlaştırma politikasına karşı herkesin tutum alması gerekir. Bu oyun ancak mücadele ile bozulur. Rojava Devrimi ve Kobanê direnişine katılmakla bozulur. Kuşkusuz gelen kadın, çocuk ve yaşlılara sahip çıkılması gerekir. Ama esas görev herkesin kendi topraklarında özgür ve demokratik yaşamasıdır. Bunun için de Kobanê direnişinin başarıyla sonuçlanmasını sağlamak esas alınmalıdır. Bunun yolu, Türk devletinin IŞİD’le ittifakını boşa çıkarmak ve Kobanê direnişine destek vermek ve katılmaktır.
AKP açısından hiçbir zaman bir çözüm süreci olmadı; sadece toplumun desteğini almak için lafını etti. Şimdiye kadar Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi tek taraflı bir siyasal çözüm iradesini ortaya koydu. Gelinen aşamada bunun bir anlamı kalmamıştır. Kobanê direnişi başarılı olursa belki AKP hükümeti adım atmak zorunda kalacaktır. Yoksa Kürt halkına karşı savaşın açıldığı ortamda çatışmalar daha da şiddetlenecek ve Türkiye’ye doğru yayılacaktır.
(Özgür Gündem – 23 Eylül 2014 – Hüseyin Ali)