Erdal Erzican’ın “Alevilik, 72 milleti içine alan kadim bir gelenektir. ‘Kürt Alevi’ ya da ‘Türk Alevi’ diye bir tabir yoktur; Kürtçe konuşan Alevi, Türkçe konuşan Alevi veya Zazaca konuşan Alevi vardır. Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçedir. Gelenek bize bunu böyle aktarıyor.” paylaşımı sonrasında sosyal medya üzerinde Alevilerin etnik kökeni üzerine bir tartışma silsilesi başladı. Bir zamanların söylemi “Gerçek Aleviler Türk’tür” idi. Daha sonra bunu yine benzer temelsiz bir noktadan “Alevilik bir Kürt inancıdır” söylemi sürdürdü. Bu iddialar, bugün Erzincan’ın paylaşımı üzerine bilinen Alevi ozanlarının ırksal kökenini tartıştırmaya kadar vardı. Şah İsmail Kürt’müş, ulu ozanlar Türkmüş…
Oysa Bugün “Alevilik” diye tanımladığımız inanç sistemi bu tabirlerden oldukça eskidir. Alevilik varoluşçu bir inançtır, yaratılmaz, yaratmaz. Tarihsel süreçte belki onlarca isim almıştır. Çok zaman isimsiz kalmıştır… Aleviler kendilerine çoğunlukla ad koymamışlardır. İsimsizlik sınırsızlıktır, ölçütsüzlük ve özgürlüktür.
Bu bağlamda, örneğin Dersim Alevilerinin kendi dillerini “zone ma” yani “bizim dilimiz” olarak tanımlamaları oldukça anlamlıdır. “Biz” vurgusu, tüm Aleviler için kimlik belirten ortak bir ifadedir. Alevi olmayan biri için “bizden değil” denmesi de bu aidiyetin bir yansımasıdır. Bu ifadeler, basit kelimeler değildir, Alevilerde etnik kimliğin değil, inanç kimliğinin üst belirleyici olduğunu gösterir.
Alevilik “tekçiliğe” kapalıdır
“Alevilikte ibadet dili Türkçedir” ifadesi bir dayatma ve yok saymadır. Kim söylemiş olursa olsun, iyi niyetli bir söylem değildir. Böyle bir söylem, yüzyıllardır var olan diğer tüm dilleri “lal” saymak anlamına gelir. Maraş’ta, Adıyaman’da, Hatay’da, Arnavutluk’ta ve daha nice Alevi nüfusunun olduğu yerde yapılan Cemlere kulak tıkamak demektir. Alevilikte “ibadet dili” gibi sabit bir kural yoktur, olamaz da.
Bunu bir de Cemevleri açısından inceleyelim. Eğer Erzincan’ın ve onu destekleyenlerin kastettiği yer Cemevleri ise, evet, bugün birçok Cemevinde ibadetler ağırlıklı olarak Türkçe yapılmaktadır. Ancak bunu “gelenek” olarak sunmak yanıltıcı olur. Çünkü Cemevleri henüz 35-40 yıllık bir geçmişe sahip. Cemevleri dünkü meseledir. Oysa Alevi inancı ve ritüelleri çok daha kadim, çok daha çeşitli dillerde ve coğrafyalarda yaşamıştır. Bu yüzden, Alevilikte tek bir dili, tek bir biçimi dayatmak, bu inancın çoğulcu ve kapsayıcı ruhuna aykırıdır.
Kaldı ki Cemevlerinde yapılan erkânların ve ibadet içeriklerinin Aleviliği ne ölçüde temsil ettiği de ayrı bir tartışma konusudur. Bugün birçok cem ibadetinde Arapça Kur’an duaları okunmakta, Türkçe namaz kılınmakta, cenazelerde devriye yerine ahiret anlatılmaktadır. Dolayısıyla Cemevlerini referans alarak Alevilikte “ibadet dili” tanımlamak hem eksik hem de yanıltıcı olur.
“72 dil bizdedir”
Bir de meseleyi inanç felsefesi açısından ele alırsak, Alevilikte “72 millete bir nazarla bakmak” ve “72 dil bizdedir” anlayışı, bu inancın köklü felsefelerindendir. Bu bakış açısı, Aleviliğin evrensel ve kapsayıcı doğasını yansıtır. Hal böyleyken, Erdal Erzincan’ın paylaşımıyla başlayan tartışmalar Aleviliğin özüne oldukça ters düşmektedir. Alevilik, hiçbir etnik kimliğe indirgenemez. Türk Alevi de vardır, Kürt Alevi de, Arap Alevi de, Kırmanc da, Arnavut da… “Hangi halk daha önce Alevi oldu?” ya da “Hangi topluluk daha kalabalık?” gibi sorular, Aleviliğin değer dünyasında bir anlam taşımaz. Ne yazık ki bu tartışmalar, Aleviliğin bir inanç ve yaşam felsefesi olduğunu göz ardı ederek; kimlik ve ideoloji mücadelesine indirgenmiştir. Herkes kendi politik veya etnik perspektifinden kelam söyledi durdu. Oysa Alevilik, bu tür ayrımlardan azade bir yoldur.
Bu bağlamda, “gelenek böyle” diyerek ibadet dilini tek bir dile indirgemeye çalışmak; yukarıda belirttiğim gibi, Aleviliğin çoğulcu, kapsayıcı ve evrensel doğasına aykırıdır. Bu yaklaşım, Alevi diline sınır koymak, inancı tek tipleştirmek ve “72 millete bir nazarla bakmak” ilkesini göz ardı etmektir.
Alevilik, farklı dillerle, farklı coğrafyalarda yaşamış bir inanç yoludur; ona tek bir dil, etnisite atfetmek, o yolu daraltmak olur.
Mekansız, sınırsız ve de sınıfsız
Erdal Erzincan’ın Alevi müziğine katkısı, emeği saygıdeğerdir; kendisi tartışmalardan sonra özür diledi ancak fikri savunanlar hala var. Bu tartışmalar esnasında çok fazla tökezleyen oldu. Alevilik adına konuşan profesörler, üstatlar, başkanlar, sanatçılar… Kiminin içinden Türk kimindense Kürt milliyetçiliği döküldü bir anda. İlkel milliyetçilik belası geldi Alevi toplumunu da buldu. Oysa Aleviliğin üzerinde geliştiği zemin bu tekçi, birbirini inkar eden, kimi politik eksenlerden etkilenen yaklaşımlarla taban tabana zıttır.
Bir Alevi, 72 milleti kendi içinde barındıramıyorsa; Alevice beyit söylemenin, Alevilik üzerine kelam etmenin bir anlamı kalmaz. Ne kadar dağ bayır dolaşılsa, Alevi köyleri gezilse, kâmil insanlarla sohbet edilse, deyişler kayıt altına alınsa da faydasızdır. Gözü görmeyene renkleri anlatamazsınız. Dersim’deki Kırmanc, Balıkesir’deki Tahtacı’yı tanısa ne olur, tanımasa ne… Bunlar devlet onaylı araştırma kitaplarında yazmaz, anlatılmaz. Kendini tekçi, üstünlükçü ideolojilerde zincirleyenlerde de bulamaz.
Ezcümle, Alevi inancının tek bir şekli, ırkı, dili yoktur; içine sığdığı binası, şeklini verdiği heykeli, ikrarını verdiği kastı bulunmaz. Mekansız, sınırsız ve de sınıfsızdır.
Aşk ile.