Koma Berxwedan’ın “Kızıl Güller Açınca” marşıyla büyüyen bir direniş, bugün barışla taçlanıyor.
Kızıl güller bu bahar Kürdistan dağlarında barış için açıyor. 1980’lerin kavganın, haykırışın ve suskunluklara meydan okumanın türküsü olan o marş, bugün başka bir dilde, başka bir dirençle söyleniyor. Silahların sesi değil, barışın sesi yükseliyor artık. Kürt halkı, yarım asırlık bir mücadelenin ardından, yeni bir dönemin eşiğinde.
PKK’nin 12. Kongresi’nde aldığı silah bırakma ve kendini feshetme kararı, sadece örgütsel bir sonu değil, aynı zamanda tarihsel bir başlangıcı da işaret ediyor. Bu karar, ne direnişin inkarıdır ne de unutulması gereken bir geçmişin silinmesidir. Tam tersine, bu karar, direnişin en olgun ve en sorumlu haliyle halkın önüne çıkmasıdır. Bugün direniş artık barış için. Türküler barış için söyleniyor. Kızıl güller artık barışın çiçekleri.
PKK, 1970’lerde yoksul köylerin, inkar edilmiş kimliklerin, yasaklı dillerin içinden doğdu. Kürt halkının varoluş mücadelesi, sistematik baskılara, yok saymalara ve katliamlara karşı bir haykırıştı. Bu haykırış, yarım yüzyıl boyunca dağlarda, zindanlarda, sokaklarda sürdü. On binlerce can, bu uğurda toprağa düştü. Bugün bu mücadele, silahı değil sözü, çatışmayı değil çözümü seçiyor. Bugün siyasal birikimini demokratik siyasete taşıma günüdür.
Elbette direniş bitmedi! Direniş her zaman sürecek. Fakat artık bu, barış için bir direniş olacak. Eşit yurttaşlık için, ana dili için, onurlu bir barış için verilecek bir mücadele olacak.
PKK’nin yürüttüğü mücadelenin bizlere gösterdiği bir gerçek varsa, o da şudur; Barış halkların zaferidir. Barış, geçmişi unutmadan geleceği birlikte kurmaktır.
Biji aşitî!
Yaşasın barış!