Karl Marx, Londra’da yaşadığı yerde 1871 baharında Paris sokaklarında olup bitenlere ilişkin raporları okuduğunda, hayatında ilk kez sıradan emekçilerin ücretli köleler olarak değil de kendi yaşamlarının sahibi olarak davrandıklarında neye benzeyeceklerini tahayyül etmeye başlar.
Fransa’da İç Savaş‘ta Marx, Komünarların yasama alanındaki başarılarını hakkıyla kaydeder. Ancak dikkatini çeken ve hayatının son on yılında kendi araştırma ve yazılarının rotasını değiştirecek olan şey, yaşamlarının aldığı form, günlük yaşamlarının sanatı ve yönetimidir.
Daha sonraki yıllarda ele aldığı konular, seçtiği materyaller ve kendisi için çizdiği daha geniş entelektüel, siyasi ve coğrafi manzaraların tümü, komün formuyla karşılaşması nedeniyle önemli değişikliklere uğramıştır. 1871’deki Komünar idealleri, ne kadar yüce olurlarsa olsunlar, onu ilgilendirmiyordu. Daha ziyade Komünar pratikleri – onun deyimiyle Komün’ün kendi “fiili çalışma varlığı” – önemliydi.
Komün Formu
Marx’ın merakı ve şaşkınlığı sıradan insanlar tarafından “en sonunda” bir formun keşfedilmesine ve uygulanmasına ayrılmıştı: “Emeğin ekonomik kurtuluşunu gerçekleştirecek siyasi forma.” Emeğin ekonomik özgürleşmesinin, arzulanan bir hedef ya da iyi davranış karşılığında bir ödül olmadığı ortaya çıkmıştı. İşbirliği ve birlikteliğe dayalı doğaçlama yaşamlar süren insanların canlı, nefes alan biçiminde, onların “tutkulu işbirliğinde” – bu ifade Charles Fourier’e aittir – bu özgürleşme maddi olarak zaten başlamıştı.
İşçiler kendi toplumsal yaşamlarını birlik ve ortaklık ilkelerine göre düzenlemek istiyorlardı. Bu arzuya “komün” adını vererek İkinci İmparatorluğun sonunda şehrin dört bir yanındaki işçi toplantılarında ve kulüplerinde yankılanmaya başlayan sloganı yinelediler. Paris Komünü, şimdi ve burada olana pragmatik bir müdahaleydi.
Komün formu her şeyden önce farklı yaşayan ve mevcut koşullar içinde çalışarak durumlarını değiştiren insanlarla ilgilidir. Bu anlamda [söz konusu] form, form olarak, hayatlarını değiştiren, farklı yaşayan belirli insanlardan ve zamanın o anında bunu yaptıkları uzamdan – mahallelerden – ayırt edilemezdi.
Marx, çokça alıntılanan formülasyonlarından bir diğerinde Komünarların “Devleti parçaladığını” yazar. Yine de Komünarların günlük faaliyetlerinde, benim gördüğüm kadarıyla, parçalamadan ziyade bir tür adım adım lağvetme söz konusuydu. Bu, bir dizi devlet hiyerarşisinin ve işlevinin lağvedilmesi, devam ediyordu ve en önemlisi de siyaseti kapalı kapılar ardında faaliyet gösteren birkaç kişi için izole ve özel bir faaliyet haline getiren hiyerarşinin lağvedilmesiydi.
Keşif ve Yeniden Keşif
Marx’ın 1871 Paris Komünü’nde bir formun önemli keşfini gördüğü yerde Peter Kropotkin, öyle görünüyor ki, daha ziyade formun yeniden keşfini gördü. Bu nedenle, Kropotkin’in komün formu üzerine birçok düşüncesi arasında en ilginç olanlardan biri, 1871 ayaklanması üzerine yazılarında değil, başka bir Fransız ayaklanmasının uzun tarihi sırasında ortaya çıktı – kitabının başlığını La Grande Révolution: 1789-1793 ya da Büyük Fransız Devrimi: 1789-1793 olarak adlandırdığı büyük ayaklanmada.
Ona göre 1789 Fransız Devrimi’nin ruhu, onun yegâne zindeliği, doğrudan halk hareketlerinden doğan ve kendilerini halktan ayırmayan altmış küsur bölgeden, Paris şehrini büyük bir ayaklanmacı Komün haline getiren bölgelerden oluşuyordu: “[Fransız halkı tarafından] Fransa’nın hayatına sokulan yeni şey halk Komünü’ydü. Hükümetin merkezileşmesi daha sonra geldi ama Devrim Komün’ü yaratarak başladı.”
Kropotkin’in açıkça belirttiği gibi başkentin komşu bölgeleri kadar önemli olan bir diğer bölge de kırsaldaki köylü komünleriydi. Birbirini izleyen köylü ayaklanmaları, 1789 ile 1794 yılları arasında devrimci sürecin radikalleşmesinde genellikle küçümsenen ama belirleyici bir rol oynadı.
Feodal hakların kaldırılmasını ve on yedinci yüzyıldan itibaren lordların ve din adamlarının köylerden gasp ettiği feodal toprakların geri verilmesini talep edenler, kırsal kesimden gelen bu son güçlerdi. Sonuçta, Kropotkin’in bize hatırlattığı gibi, o dönemde insan emeğinin sömürülmesinin başlıca aracı, neredeyse hiç var olmayan fabrika değil, topraktı.
On sekizinci yüzyıl devrimci düşüncesinin odak noktası ortak toprak mülkiyeti üzerineydi (Aynı şeyin bizim zamanımız için de söylenebileceğini ekleyebilirim). Kırsal kesimdeki köy komünlerinin ayaklanması, “büyük Devrim’in özü, temelidir” diye yazar. Aynı zamanda, Paris “kendini büyük bir isyancı komün olarak örgütlemeyi tercih etti ve bu komün, Orta Çağ’daki bir komün gibi, Kral’a karşı gerekli tüm savunma önlemlerini aldı.”
Kralı deviren, kraliyete ve komploculara karşı baldırıçıplakların silahı haline gelen ve servetlerin yerle bir edilmesini üstlenen, Komün olarak Paris’ti. Paris bölgeleri yaklaşık iki yıl boyunca devrimci inisiyatifi ellerinde tutacaktı. Bölgeler sadece “Devrim’in gerçek merkezi ve gerçek gücü” olmakla kalmadı, aynı zamanda onlar öldüğünde, merkezi bir hükümet pekişmeye başladığından, devrimin kendisi de sona erdi.
Doğrudan Demokrasi
Hem Marx hem de Kropotkin için devrim, komün formunun doğrudan demokrasisinden farksızdır ve bu demokrasi, halihazırda yürürlükte olan siyasi formları aşan bir ayaklanmadır. Marx’ın Paris Komünü’nden “bütünüyle genişleyen bir siyasi form” olarak söz ederken kastettiği de buydu. Hem Marx hem de Kropotkin için komün formu aynı anda hem devrimin bağlamı hem de içeriğidir, ya da Kropotkin’in sözleriyle, “devrim için gerekli ortam ve onu gerçekleştirmenin aracıdır.”
“Komün” adı, Kropotkin’in (ve çoğu tarihçinin) Fransız Devrimi’nde faaliyet gösteren en radikal demokratik güç olarak anladığı şeyi temsil eder ve kapsar. Ancak Kropotkin bundan daha fazlasını söyler. Ona göre devrim, bir yanda devlet ile diğer yanda komünler arasındaki çatışmadan başka bir şey değildir.
Çelişki devlet ile anarşi arasında değil, devlet ile siyasi yaşamın başka bir örgütlenmesi, alternatif bir siyasi zeka, farklı bir topluluk türü arasındadır. Devlet geri çekildiği ölçüde, komünler ve onların yaşam biçimleri gelişir.
Eğer devletin rolü aslında toplumlara hükmederken ve onları daimi kılarken onların tüm yönlerini yönetmekse, o zaman belki de devlet formunu nihai, tamamlanmış bir şey olarak görmemek bizim için daha iyi olacaktır. Onu bir eğilim, bir yönelim olarak görmemiz daha iyi olabilir. O halde aynı şey komün formu için de geçerli olacaktır: onu tamamlanmış bir şey olarak değil, bir eğilim, bir yönelim olarak düşünmek daha iyi olacaktır.
Marx ve Kropotkin’in Fransız devrimci tarihindeki komün formu hakkında yaptıkları gözlemler, söz konusu siyasi formun bazı tekrarlayan, tanınabilir konularını veya bileşenlerini ayırmamıza yardımcı olabilir. Komün formunun uzam-zamanı, gündelik yaşamın sanatına ve örgütlenmesine ve geçim araçları için alınan kolektif ve bireysel sorumluluğa bağlıdır.
Dolayısıyla, burada ve şimdi’ye son derece pragmatik bir müdahaleyi ve şimdiki anın bileşenleriyle çalışma taahhüdünü zorunlu kılar. Yerel, mahalle temelli veya sınırlandırılmış bir ortamı varsayar. Komün formunun farklı mekânsal boyutları ve zamansallığı, uzak, lağvedilmiş ya da dağılmakta olan bir devletin ya da kendi kaygılarının yönetimini bizzat üstlenen bir grup insan tarafından hizmetleri artık gereksiz hale getirilmiş bir devletin yanında – ya da bağlamında – ortaya çıkar.
Mücadeleleri Tanımlamak
Bu kısa değerlendirmelerdeki amacım, olumsallığı, soyutlama eksikliği ve süregelen, tamamlanmamış doğası itibariyle böyle bir göreve [tanımlanmaya – SH’nin notu] pek uygun olmayan bir formun tanımını yapmak değildir. Komün formu, bir form olarak, zaman içinde değişmeyen statik bir tanıma elverişli değildir; dünyanın her yerinde aynı şekilde ortaya çıkmaz.
Esasında çeşitli tarihsel örneklerinden, Marx’ın çeşitli “çalışan varoluşlar” olarak adlandırabileceği, her biri şimdiki zamanın belirli koşullarıyla, belirli bir durumla meşgul olan şeylerden ayrılamaz. Dolayısıyla bu tür alternatif yaratım anlarını bulmak ve elimizden geldiğince kendi zamanımızdaki ilgili girişimler ve deneylerle, yalnızca kendi özel “çalışma varoluşlarını” değil, aynı zamanda sahip oldukları karmaşık yankıları da yeniden canlandırmak için tarihe, gerçek maddi mücadelelerin tarihine bakmalıyız.
Bunlar, yerelci bir şovenizm tarafından tanımlanmayı reddeden yerel deneyimlerdir. Sadece geçmiş durumları yeniden yaratarak – aslında mekâna özgü savaşları yeniden konumlandırarak – bunların [başka] zamandaki ve coğrafi olarak başka yerlerdeki diğer deneyimlerle olan ilişkilerini algılamaya başlayabiliriz.
Son birkaç yılda, Fransa’nın batısındaki kırsal Notre-Dame-des-Landes köyü yakınlarındaki ZAD1 (“Savunulacak Bölge” anlamına gelir) veya Kuzey Amerika’daki boru hattı işgalleri gibi dinamik bölgesel mücadeleler, komün formunun yönlerini yeniden canlandırdı ve kendilerine ait hale getirdi. Atlanta’daki Weelaunee Ormanı’nın savunulması (Stop Cop City) gibi hareketler, çevremizdeki her yerde yaşanan çevrenin giderek hızlanan tahribatına güçlü müdahaleler yaratıyor.
Bugün bu hareketlerin varlığının -bizzat bu hareketlerin varlığının- ikincil ama bence daha az dramatik olmayan bir etkisi de var: yakın geçmişe, özellikle de 1960’lar ve 70’lere dair algılanabilir olanı değiştiriyorlar. Günümüzün ekolojik kaygıları yakın geçmişten yeni yankılar uyandırıyor ve bu da şu anda neyin önemli olduğuna dair anlayışımızı değiştiriyor.
Günümüzdeki toprak temelli mücadeleler, yirminci yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadarki ana çatışma hatlarını yeniden anlamamıza yardımcı olmaktadır. O zaman neyin önemli olduğuna ve şimdi neyin önemli (ya da bizim için neyin yararlı) olduğuna dair anlayışımızı değiştiriyorlar. 1970’lerde Güney Fransa’da ve Tokyo’nun dışında çiftçiler ve müttefikleri tarafından topraklarına altyapı gelişimi ya da ordu için el konulmasını önlemek amacıyla verilen uzun vadeli mücadeleler, şimdi görebildiğimiz gibi, dönemin belirleyici mücadeleleri olarak görünür hale geliyor.
Çağdaş hareketlerin ışığında, son dönem teorik manzara da kendini yeniden yapılandırılmış buluyor. Henri Lefebvre gibi bir düşünürün 1970’lerdeki üretimcilik karşıtı Marksizmi, o zamanlar Fransa’da (Amerika’da olmasa da) büyük ölçüde görmezden gelinmiş olsa da Lefebvre’nin gündelik yaşamın komün formu için çok merkezi olan soruyla meşgul olması nedeniyle yeni bir yankı buluyor: hoşnutsuzlukları ve alternatifleri. Onun ve 1970’lerin diğer metinleri, yaşanan zaman ve uzamın yeniden fethi yoluyla şimdi ve burada kapitalist mantığın üstesinden gelme çabalarımızda kullanabileceğimiz yeni bir kaynak haline geliyor.
- Fr. zone à défendre – SH ↩︎
SH’nin notu: Bu yazının İngilizce orijinali Jacobin‘de 26 Eylül 2024 tarihinde yayımlanmış. Yener Çıracı’nın çevirisi ise halihazırda Bir Dünya Çeviri sitesinde bulunuyor.