ABD Başkanı Donald Trump’ın ilan ettiği sözde “Kurtuluş Günü” tam bir fiyaskoya dönüştü. Paralel evrende inşa edilmiş sözde alternatif hakikat, gökyüzünden yeryüzüne indirilince, palavra olduğunun anlaşılması bir hafta bile sürmedi. Güya tüm diğer ülkeler ABD’yi soyuyordu (!)… Trump gelince gümrük tarifeleriyle bunu bir çırpıda çözecekti! Bu gibi sayısız zırva ile ABD’nin işsiz, yoksul, aç insanlarının öfkesini dış dünyaya yöneltti Trump. Yıllarca insanları yalanla besledi. İş icraata gelince ise yalancının mumu ancak yatsıya kadar yandı.
ABD’nin dış ticaret açığı verdiği ülkelerin ABD’yi soyduğu(!) hatta sömürdüğü(!!) palavrası, Trump’ın 2 Nisan tarifelerinin temelini oluşturuyordu. Böylece, örneğin Bangladeş’in ABD’yi sömürdüğü iddia edildi! Trump, sözde ABD’yi soydukları iddiasıyla Kamboçya’ya %49, Laos’a %48, Vietnam’a %47, Bangladeş’e %37 gümrük vergisi koydu! Oysa bunlar, ABD sanayi sermayesinin ya tesis açarak ya da taşeron (sipariş) usulü iş yaptırarak ürün temin ettiği ülkelerdir. Bu ülkelerin ucuz işgücü, zengin yeraltı-yerüstü kaynakları ABD sermayesi tarafından vahşice sömürülmektedir. Ortaya çıkan ürünler ABD’ye nakledildiğinde ise, kâğıt üzerinde bu “ithalat” olarak görünse de, aslında çoğu durumda çokuluslu Amerikan şirketlerinin şubeleri arasında bir nakliyat işlemi söz konusundur. Ayrıca dış ticaret açığının ABD’ye hiçbir maliyeti de yoktur; zira bu gibi ülkeler, çok geniş ölçeklerde ABD hazine bonosu, dolar rezervi tutarak, yine altın rezervlerini ABD’de bulundurarak bu açığı finanse eder, hem de fazlasıyla! Örneğin ABD’nin 355 milyar dolar dış ticaret açığı verdiği Çin buna mukabil 3 trilyon dolarını (elde ettiği dış ticaret fazlasının 9 katını!) Amerikan hazine bonolarında tutar. Bu da bir tür haraçtır; zira hazine bonoları eksi faiz bile verse Çin o paraları oradan çekemez.
Yani gerçek dünyada, ABD tekellerinin dünyayı ne oranda sömürdüğünü ve soyduğunu gösteren ABD dış ticaret açığı, Trump’ın paralel evreninde güya bunun tam tersini göstermekteydi!
Ancak mitinglerde ucuz palavralarla insanları kandırmak başka bir şeydir; küresel kapitalizmin ekonomik yasaları başka. Trump tarifelerini ilan eder etmez, bundan en büyük zararı ABD tekelleri gördü. Amazon, Apple gibi Trump yanlısı tekeller büyük kayıplara uğradı. ABD borsası büyük kayıplara uğradı. Dünya borsalarında ciddi düşüşler buna eşlik etti. Keza Çin, Trump’ın hiç beklemediği bir tavırla tarifelere aynen karşılık verdi. Trump delirmişçesine Çin’in tarifesine her gün zam yaparken, Çin bir adım daha atarak, elindeki ABD hazine tahvillerinden küçük bir kısmını sattı. Bu adım ABD tahvillerinde ani bir faiz artışına yol açarak Amerikan tekellerinde panik yarattı. Ayrıca Almanya’nın ABD’de tuttuğu 113 milyar dolarlık* (1200 tonluk) altın rezervlerini geri çekmekten bahsetmesi de bu paniği büyüttü. Çin ve AB arasında küresel üretim ve ticaret statükosunun muhafazası temelinde ortaya çıkan yakınlaşma emareleri Trump’ın zaten kıt olan aklını tümüyle başından aldı. AB’nin Trump’ın tarifelerine yanıt vermesi, Çin’in nadir toprak elementlerinin ABD’ye ihracatını yasaklaması, bunun üstüne bindi.
Neticede Trump, ABD’nin “kurtuluş”undan (!) şimdilik vazgeçmeye, tarifeleri ertelemeye, sadece Çin’e tarife uygulamaya karar verdi. “People are scared” (insanlar korkuyor) diyordu, Amerikan tekellerine hakim olan panik havasını yansıtarak, Çin’le de müzakere etme amacını ifade etti.
Bütün bu kızılca kıyametin ortasında, AB liderleri, Trump’ın iğrenç hakaretlerine rağmen yalvar-yakar olurken, Çin’den hiçbir müzakere talebi gelmemişti. Elbette ki Trump’ın hayali, Şi Jingpin ile birebir görüşüp, ona kendi koşullarını dayatmaktır. Bilgisayar ve telefon parçaları için tarifeler ise daha şimdiden kaldırılmıştır.
Kısacası, Trump’ın palavraları çökmüştür. Trump en büyük zararı bizzat kendi sınıfına, Amerikan tekelci burjuvazisine vererek tam anlamıyla çuvallamıştır. Bunun yanı sıra Trump’ın dayandığı oy tabanı da çözülmeye başlamıştır. ABD’nin 50 eyaletinde milyonların katıldığı “Hands Off” (Elinizi Çekin) sloganıyla düzenlenen gösterilerle toplumsal muhalefet adeta küllerinden yeniden doğmuştur. Elon Musk faşistine ve onun DOGE’una (Hükümet Verimliliği Departmanına) duyulan öfke, gösterilerin başlıca tetikleyicisidir. Nazi Elon Musk’ın üstün çabaları(!) sonucunda şimdilik 18 bin kişi kamu kurumlarından atıldı. Federal mahkemelerin engellediği bu işten atmalar, Trump’ın güdümündeki Yüksek Mahkeme tarafından onaylandı. Musk’ın DOGE çeteleri federal kamu kurumlarında dolaşıp, sözde “lüzumsuz” (sermayeye kâr getirmeyen) ne kadar program varsa kapatıp çalışanlarını işten atıyor. ABD’de çalışan kitlelerin yaşam ve iş koşulları Trump altında giderek kötüleşiyor. Buna karşılık, Elon Musk görülmedik bir kitle nefretinin hedefi oluyor. Dahası onun ürettiği Tesla arabaları hem Trump’ın benzinli otomobil yanlısı politikalarının hem de ülke genelinde giderek güçlenen “Tesla’ya boykot” çağrılarının etkisiyle zarar ediyor. Ayrıca Çin’e yönelik tarifeler, Musk’ın da ekonomik çıkarlarını zedeledi. Bunların sonucu olarak, Musk’ın DOGE’daki resmi görevinden ayrılacağını iddia edildi. Daha altı ay önce Trump’a seçimi kazandıran kilit bir müttefik Trump’la yollarını ayırıyor mu? “Demokratik sosyalist” senatör Bernie Sanders’ın “oligarşiye hayır” çağrısı, kitlelerde çok geniş yankılar uyandırıyor. Bernie Sanders, geçtiğimiz haftalarda, kendisi gibi “demokratik sosyalist” çizgideki Kongre üyesi Alexandria Ocasio – Cortez ile birlikte cumhuriyetçi ve salıncak** eyaletlerde “Oligarşiyle Mücadele” turuna çıktı. Bu parola ile yapılan salon toplantıları Atlanta, Wisconsin, Greeley, Colarado, Las Vegas, Nevada, Denver gibi merkezlerde yapıldı. Sadece Denver’daki toplantıya 30 bin kişi katıldı. Demokrat Parti’nin Sanders’ı kenara iterek Trump’ın karşısına Hillary Clinton, Joe Biden, Kamala Harris gibi neoliberalleri çıkartması, Trump’ın seçim zaferlerinin başlıca sebebiydi. Dün Trump’a oy verenler, bugün Sanders’ın toplantılarına katılıyor. Cumhuriyetçi Kongre üyesi Mike Flood, Colombus şehrindeki bir kitle toplantısında Musk ve DOGE’un icraatlarını savununca, katılanlarca yuhalandı. (Ki bu tek örnek de değildi.) Bahsettiğimiz “Elini Çek!” eylemlerinin cumhuriyetçi eyaletlerde de demokrat eyaletler kadar güçlü geçmesi, Trump-Musk politikalarının çalışan sınıflara verdiği zararın boyutu hakkında bir fikir veriyor.
Hülasa, hem dış hem de iç politikada çuvallayan, cennet vaat edip cehennemi getiren Trump, belki de bu dönemi bile tamamlayamadan (geçmişte Nixon’ın başına geldiği gibi) azledilme olasılığıyla karşı karşıya. Gerek dayandığı sınıfta (tekelci burjuvazide) yol açtığı panik, gerekse oy aldığı sınıfta (işçiler ve işsizler, yoksullar) uyandırdığı öfke, henüz iktidarda bir yılını bile dolduramamışken Trump’ın boşlukta sallanan bir başkan haline gelmesine yol açmıştır.
* Tüm AB’nin ABD’den elde ettiği dış ticaret fazlası 241 milyar dolardır.
** Kimi seçimlerde demokratları, kimisinde cumhuriyetçileri seçen; ortadaki eyaletlere verilen bir isim.