Çift başlı kartal; biri Mussolini, Hitler diğeri. Faşizm Avrupa, Afrika ve Sovyet halklarına kan kusturdu. Faşizm kapitalist sömürü sisteminin en barbar, en vahşi ve en kanlı siyasal yönetim biçimiydi.
Faşist ideoloji, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık üzerinden kitleleri etkiledi. Ekonomik buhrandan tek çıkış yolu vardı: Birleşmiş ırk/ulus ve tarihten/mitolojiden modern zamanlara çağrılan “kutsal savaş”! Faşist yayılma ve işgal engel tanımıyordu. Fransa erken düşmüştü. Britanya bombardıman altındaydı. Leningrad, Stalingrad ha düştü ha düşecek deniyordu.
Faşizm yenilmez mi?
Gemi azıya almış faşizm korkunç sonuçlar doğurur. Peki faşizm durdurulabilir mi? Faşizm karşısında zafer kazanmak ne kadar olanaklı?
Faşizm, mitleri ve bin yıllık imparatorluklar ruhunu çağırdı. Ama egemenliği sadece 23 yıl dayanabildi. 8 Mayıs 1945 yılı Berlin düştü. Aynı gün Nazi komutanları Sovyet heyetinin uzattığı teslimiyet antlaşmasını imzaladı. O günden beri 8 Mayıs “Faşizme karşı Zafer Günü” olarak kutlanır.
İkinci Dünya Savaşı başlarken, faşizm hiç de yenilecek bir görüntü vermemişti. Sadece askerî üstünlük değil, kitlelerin meydanlarda toplu kitap yakma ayinlerine katıldığı bir zafer sarhoşluğuydu faşizm. Linç dalgasından kaçan enetellektüeller, muhalifler mülteci durumuna düştüler çaresiz. Geride Gestapo’nun işkence merkezlerinde Nazi’lerin toplama kamplarında asrın en vahşi kıyımı yaşanıyordu. Sosyalist, Yahudi, çingene, antifaşist ya da Hristiyan demokrat olmak yok edilmek için yeterli gerekçelerdi.
Sınırı geçmeyi başaran isimlerden biri de Stefan Zweig idi. Faşizmi eleştiren yazıları, kitapları kırmızı listedeydi. Naif romantik, liberal kapitalist gönenç yıllarına olan özlemi, ölüm listesinden çıkmaya yetmiyordu. Umutsuzdu üstelik Zweig. Faşizmin kaybedeceğine inanmıyordu. Bu umutsuzluk, eşiyle birlikte hayatlarına son verme kararını getirdi. Zweig daha fazla kan görmek istemiyordu. Sadece iki yıl daha beklese, 8 Mayıs zaferini görecekti oysa.
Ve bugün, Arjantin, İtalya, Macaristan, Hindistan, Almanya, Fransa, ABD ve daha birçok ülkede aşırı sağ yükselişte. Faşizmin yeni türevleri boy veriyor. Avrupa ve dünya için ürkmeli miyiz? Evet, fakat her 8 Mayıs bize faşizmin yenilmez olmadığını gösteriyor.
Faşizm arkaik bir model midir?
Faşizm deneyi elbette 20. yüzyıla ait. Doğdu, yayıldı, ezdi, yenildi ve tarih sahnesinden çekildi. 21. yüzyılda kafasını mezarlıktan çıkaran bir deccal o. Ne hikmettir ki entelektüel kalemler, (çoğunlukla) ona ‘faşizm’ demekten intina ediyor. Günümüzde neofaşizm arayışları, ‘popülizm’, ‘otoriterizm’, ‘otokrasi’ ve benzeri kavramlarla ifade ediliyor. Fakat bu kavramların faşizmle bağı, (‘bilerek’ ya da ‘bilmeyerek’) göz ardı ediliyor.
Korkut Boratav, BirGün gazetesinde yayınlanan röportajda haklı olarak şu saptamayı yapıyor: “Faşizm kavramı, günümüzde dünya sisteminin çevresinde halk sınıflarını baskı altında tutarak, uluslararası ve yerel sermaye tahakkümünü yerleştiren ülkeler için kullanılabilir. Ancak, geleneksel İtalya-Almanya faşizminden farklılıklar gözetilerek. Demokratik bir öz taşıyan popülist rejimlerle faşizm kesinlikle karıştırılmamalıdır. Tarihsel bellekte haklı olarak kötü çağrışımları içerdiği için faşizm kavramı, en azından ‘neofaşizm’ olarak korunmalıdır.”
Gerçekten de faşizm, varlığını yeni koşullara dayandırarak yeniden inşa ediyor. Bunu yaparken bukalemun gibi renkten renge bürünüyor, kendine girift alanlar oluşturabiliyor. Bütün bunlar yapılırken, faşizm yanında – daha doğrusu karşısında – ‘demokrasi’ de ‘arkaik’ (denenmiş, bitmiş, miadını doldurmuş) bir sistem olarak tarif ediliyor. Böylece faşizmin tehdit düzeyi gizlenirken, ona karşı duracak demokratik değer ve güçlerin önemi de gözden ırak tutulmuş oluyor. Faşizme karşı mücadele, tekçiliğe karşı halkın gerçek demokratik yönetimi anlayışı umut olmaktan çıksın isteniyor. Oysa halk demokrasisi, sosyalist demokrasi, günün kendi koşullarında faşizmin panzehiri olmaya devam ediyor.
Putin’den Trump’a 8 Mayıs teklifi
Eski KGB ajanı Vladimir Putin, SSCB dağıldıktan sonra oligarşik tek adam rejimini pekiştirdi. Çarlık İmparatorluğu’na güzellemeler yaparken Lenin’in fikirlerini lanetledi. 8 Mayıs törenlerini (Rusya’da 9 Mayıs) emperyal emellerine alet etti. Kızıl Ordu mirasını militarizmi büyütmek için kullandı. Usta bir demagog.
Küresel emperyalist satranç tahtası ne çok sürprizle dolu. Putin, 8 Mayıs’ı bu kez Trump’ın önüne sürdü ve iş birliği teklif etti. AB’ye karşı, ABD-Rusya ittifakı. Aynı 2. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi. Hitler’in sonunu getiren son askeri harekât: Sovyet askerleri Berlin’e yürürken, ABD’den Normandiya çıkarması. Bugün neden benzer iş birliği yapılmasın? Putin’den korkunç bir tarih çarpıtması. 8 Mayıs bayrağına sürülen kara bir leke bu. Faşizmin karanlık mirası, bugünkü emperyalist şeflerin ajandasına, bukalemun gibi renk değiştirerek yerleşiyor.
Savaşa karşı barış, halklar arasında kardeşlik. Faşizme karşı demokrasi, kapitalist sömürüye karşı eşitlik ve sosyalizm. 8 Mayıs’ın doğru okunması ancak bu ilkelerle mümkün. Tüm halkların faşizme karşı zafer günü kutlu olsun.