Ahmet Saymadi yazdı: Bugün 16 Mayıs. 16 Nisan tarihinde yapılan, başkanlık sistemini içeren anayasa değişikliği referandumunun üzerinden bir ay geçti. Hileli seçimden, ‘Evet’ çıkmış olması bir son değil. Hatta ‘Evet’’in bayraktarlığını yapanların çaresizliğinin, ikna kabiliyetinin ortadan kalkışının, projesizliğinin, sıkışmışlığının göstergesi.
AHMET SAYMADİ
Bugün 16 Mayıs. 16 Nisan tarihinde yapılan, başkanlık sistemini içeren anayasa değişikliği referandumunun üzerinden bir ay geçti. 16 Nisan Referandumu için AKP ve Saray “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dese de toplum açısından durum öyle değil. Referandumda hayır oyu verenler de evet oyu verenler de bu referandumun hileli olduğundan şüphe etmiyor. Hayır oyu verenler referandumda yapılan hilelere, şaibelere dair yeterince kanıtı ortaya koymuş durumda. Bu referandum hayır oyu veren herkesin aklına ‘‘Hileli seçim’’ olarak kazındı. Evet oyu verenler açısından da durum bir nevi “Hileli seçim”. AKP tabanında, “Reis gerekeni yaptı. Reis referandum sandığını koyuyorsa oradan ‘Evet’ çıkar” algısı hakim. AKP tabanındaki bu hissiyat, onlar açısından Erdoğan'ın gücünün kudretinin yeniden ispatı gibi.
Referandumda beri ‘Hayır’ oyu verenlere sadece iki seçenek anlatılıyor. Birinci seçenek seçimin hileli olduğunu belirtip, bundan sonraki bütün seçimlerin hileli olacağını varsayarak siyaset alanından çekilmek. Birinci seçenek: mızmızlanmak, oynamıyorum demek! Bu seçeneğin sonucu ‘‘Bin yıl sürecek bir 16 Nisan.’’ Nihayetinde AKP, 2019 yılında yapılacak olan başkanlık seçimine şimdiden hazırlanıyor ve anayasa değişikliği taslağındaki bütün değişiklikleri sırasıyla hayata geçiriyor. Ve biz kabul etsek de etmesek de 2019 yılında başkanlık seçimi için sandık önümüze gelecek. ‘Hayır’ diyenlere sunulan ikinci seçenek ise şimdiden bir ‘Başkan’ arayışına girmemiz.
Peki ‘Hayır’ diyenlerin, referandumun sonucunun hileli olduğunu söyleyenlerin, sokakta direnenlerin başka bir seçeneği yok mu? Var. Hem de çok şey var.
Referandum süreci boyunca çok dinamik bir sokak hareketi vardı. Hayır Meclisleri, Hak ve Adalet Platformu, Demokrasi İçin Birlik (DİB), İtiraz Hareketi gibi yeni özneler siyaset sahnesinde kendisini gösterdi. Hayır Meclisleri Gezi Direnişi’nden sonra ortaya çıkan ‘Forumlar’ deneyiminin üzerinde yükseldi. Bahsi geçen oluşumlar HDP ve CHP seçmenleriyle MHP muhalifleri arasında bir harç işlevi de gördü. Şimdi hem siyasi partiler hem de bu yeni yapılar arasındaki işbirliğini arttırmak, aralarında dayanışma ilişkileri kurmak, birbirinin önünü kesen değil, birbirini gözeten bir hat izlemek gerekiyor. Bir çatı altında olmasa bile; ortak çalışmalar ve deneyim aktarımları yapılabilir.
Çeşitli kesimlerden de yapılabilecekler hakkında önemli değerlendirmeler geldi:
Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş şöyle dedi: ‘‘Toplumun ‘Evetçiler’ ve ‘Hayırcılar’ olarak iki ayrı kamp şeklinde değerlendirilmesini yanlış ve tehlikeli görüyorum. Hele hele ‘Evet’ diyen seçmen kitlesinin demokrasi karşıtı ya da demokrasi düşmanı olarak ifade edilmesi siyasi körlükten ve halkı aşağılamaktan başka bir şey değildir. Hayır’ diyenlerin de ‘Evet’ diyenlerin de önemli bir kısmı demokrasiye ve özgürlüklere hasret kalmış halkın bizatihi kendisidir. Bu nedenle demokrasi bloğunu sadece ‘hayırcılar’ olarak ifade etmek, toplumun geri kalan yarısını haksızca itham etmektir. Herkes bilmeli ki, demokrasi ortak paydasında önümüzdeki dönem yeni ittifak olasılıkları şekillenebilir. Bu vesileyle, bizler demokratikleşmeye ve temel özgürlük ilkelerine, toplumsal barış perspektifine sahip olabilecek çalışmalara açık olacağız. Bu çalışmalar ‘Evet’ içinden de ‘Hayır’ içinden de olabilir.”
Eski CHP milletvekili ve AİHM Hakimi Rıza Türmen, beş alt başlığı olan bir ‘Demokrasi Projesi’ sundu. Türmen; 'Barış, çoğulculuk, katılımcılık, ortaklıkçı demokrasi ve yeni bir anayasa' başlıklarını barındıran projesi önemli bir zemin sunuyor.
Koç Üniversitesi'nden Siyaset bilimi öğretim üyesi Murat Somer Medyascope'da katıldığı bir programda, seçimsel otoriter rejimin inşa sürecinde olduğunu; henüz geçiş dönemi olduğunu belirtti. Somer; ‘Hayır’ diyenlerin asgari müştereklerini kapsayacak bir program ortaya çıkması durumunda ‘Hayır’ diyen bloğun dağılmayacağı hatta güçleneceğinin altını çizdi. Somer, ortaya çıkmaya başlayan bu sistemin neler getireceğinin ‘evet’ diyenler tarafından da tam anlamıyla kabul görmediğini ve anlaşılmadığını da vurguladı.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) MYK üyesi Kenan Kalyon, Siyasi TV’de yaptığı bir konuşmasında; şimdiden bir başkan arayışına girmenin yanlış olduğunu, 2019’a kadar birçok siyasi mesele ortaya çıkacağını, ‘Hayır’la birlikte ortaya çıkan dinamiklerin direniş hattını büyütmesi gerektiğini belirtti. Olağanüstü Hal KHK’larıyla görevinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başlatmış olduğu direniş-açlık grevi bile, 2019’a kadar sokağın hareketli olacağının habercisi.
Dolayısıyla, hileli seçimden, ‘Evet’ çıkmış olması bir son değil. Hatta ‘Evet’’in bayraktarlığını yapanların çaresizliğinin, ikna kabiliyetinin ortadan kalkışının, projesizliğinin, sıkışmışlığının göstergesi.
Bu referandum AKP tabanındaki çatlakları, kırılmaları ve yarılmaları da ortaya çıkardı. Buradan yürünmelidir; kadın hakları ve eşitliği, işçi-emekçi hakları, doğayı koruma gibi alanlarda enerjik bir muhalefeti yükselterek, AKP tabanındaki kadınları, işçi ve emekçiler, köylüleri kendi somut çıkarları üzerinden demokrasi ve özgürlük cephesine çekmek mümkündür.
Ama bugünden seçim hazırlıklarına da başlamalıyız. 2019’da (veya daha erken bir tarihte), 16 Nisan’da olanların yeniden başımıza gelmemesi için, şimdiden seçimde önümüze konulacak olan 160 bin sandığın her birini en az iki kişiyle koruyacak bir sandık güvenliği çalışmasına başlanabilir. Seçim sonuçlarını AA gibi anlık açıklayabilecek bir mekanizma kurulabilir. ''16 Nisan referandumunda sandığa gittim de ne oldu? Artık sandığa gitmeyeceğim'' diyenleri ikna edecek bir çalışma şimdiden başlarsa ciddi olumlu sonuçları olacaktır. Ve sokaktaki, meclislerdeki çalışmayı hiç kesmeden; sözümüzü söylemenin sadece seçim dönemlerinde oy kullanmaktan ibaret olmadığını durmaksıznın her yerde anlatmalıyız. Umudumuzu, azmimizi yitirmemeliyiz.
Aslında Siyaset Dergisi’nin kapağı çok güzel özetlemişti durumumuzu: “Toparlanın gitmiyoruz!”