Kürt Sorununun çözümü yönünde tarafların farklı tanımlar yaptığı, farklı beklentiler içerisinde olduğu yeni bir müzakere süreci yaşanıyor. Her ne kadar tarafların nasıl bir yol haritasına sahip olduğu net olarak bilinmese de PKK Lideri Öcalan’ın 27 Şubat’ta ilan ettiği Barış ve Demokratik Toplum manifestosunun ardından PKK kongresini topladı ve Öcalan’ın önerdiği yönde kararlar aldı. 11 Temmuz’daki temsili silah yakma seremonisinin ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un çağrısıyla TBMM çatısı altında “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kuruldu ve çalışmalarına başladı.
Emek, kadın, LGBTİ+, ekoloji, insan hakları, halk ve inanç hareketlerinin, gençlik örgütlerinin, sosyalist parti ve siyasal çevrelerin sözcülerine bu gelişmelere ve atılması gereken adımlara ilişkin görüşlerini sorduk.
ZIRHLI TREN / Sosyalist Gençlik Gazetesi
Siyasi Haber: Mevcut iktidar ve devlet aklının bir barışa izin vereceğini düşünüyor musunuz?
Zırhlı Tren: Tek Adam rejiminin yıllardır Türk emekçileri Kürt emekçi halkına düşmanlaştırarak, devletin bütün şiddet ve zor aygıtını gerektiğinde iki tarafa da boca ederek ayakta durduğunu göz önünde bulundurursak mevcut rejimin sınırları içerisinde “barış” ancak Kürt halkının demokrasi mücadelesini sonlandırmasıyla olacaktır ve rejimin de istediği özet olarak budur. Fakat biz Kürt halkının demokratik kazanımlarını elde etmeden bu mücadeleyi sonlandıracağını düşünmüyoruz.
Kürt halkının ayrılma hakkı dahil bütün demokratik hakları tanınmalı
19 Mart’tan bu yana kampüslerden yükselen gençlik hareketi, gençliği siyasi bir özne olarak geleceksizliğe ve yoksulluğa karşı ayağa kaldırdı. Siz, gençliğin sorunlarını Kürt sorunu ve yürütülen barış süreciyle nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
19 Mart’ın ardından yaşanan yükseliş, esas itibariyle düzen siyasetinin Tek Adam rejimini defetmenin tek yolu olarak gösterdiği ve hatta bunu dayattığı seçim zaferi stratejisinin ne kadar kırılgan ve gerçeklikten uzak olduğunu göstermiş oldu. Yaşanan yükseliş de ilk haftalarında gördüğümüz gibi düzen siyasetinin sınırlarına çarptı ve maalesef ki öfkeli kitlelere alternatif bir önderlik yaratılamadı.
Gençliğin sorunları bugün ikiye ayrılıyor: Ekonomik ve demokratik. Gençler işsizlik ve açlık sınırında ücret kıskacında ezilirken bir taraftan da siyasal demokratik haklarının her biri kampüslerden ulusal düzeye ellerinden alınıyor. Kürt sorunu da ekonomik ve demokratik olarak sorunların iç içe geçtiği bir ulusal sorun. Bu iki sorunun çözümü ise ancak emekçilerin daha iyi koşullarda yaşamak için örgütlenme hakkından tutun öğrenci gençliğin üniversitelerindeki yaşama müdahil olabilecekleri Öğrenci Temsilcileri Konseyleri’ni (ÖTK) seçme haklarına kadar her türlü örgütlenme hakkını garanti altına alacak siyasal demokrasinin tesisinden ve özellikle Kürt halkının ayrılma hakkı dahil bütün demokratik haklarının tanınmasından geçmektedir.
CHP’ye saldırılar Kürt halkını tarafsızlaştırma çabalarının bir parçası
AKP iktidarının bugüne kadar yürüttüğü barış süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıllar önce AKP iktidarı konjonktürel olarak Kürt halkının birtakım sorunlarını çözeceğini iddia ettiği bir dönemeçten geçti. Sonuç ise Kürt halkının demokratik haklarının tekrardan tanınmaması ve hatta Kürt illerinde büyük bir yıkım yaratan bir savaş oldu. Bugün bu dönemecin pilot koltuğundaki diğer aktör ise MHP. Bugün rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Tek adam rejiminin içeride ve dışarıdaki politikaları artık rejimin tahkimi için gerekecek oy desteğini onlara sağlamıyor. Yıllardır seçimlerde şapkalardan çıkan tavşanlar bugün yeni bir dönem için çıkarılamıyor. Bir taraftan CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen kayyum siyaseti de ortada. Tek adam rejimi DEM Parti ve bütünüyle Kürt siyasal hareketini teslim alamayacağını bilmekle beraber kayyum politikalarının bu sefer seçimlerdeki en büyük rakip olan CHP’ye karşı sürdürülmesi için Kürt hareketini tarafsızlaştırma çabasının bir parçası olarak görüyoruz mevcut süreci.
Komisyon Kürt halkının temel sorunlarını çözmekten uzak
Komisyonun çalışmalarına ilişkin eleştiri, öneri ve değerlendirmeleriniz neler?
Komisyon’un çalışmalarının niteliği henüz kurulma aşamasındayken bile belliydi. Komisyon bugüne kadar kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Kürt sorununun özü olan demokratik hakların tanınmasından ziyade kardeşlik gibi hamasi söylemler üzerinden tartışmalar yürütmekte. Örneğin komisyon toplantılarından birinde Kürtçe konuşan bir Barış Annesi’nin Kürtçe konuşmasına izin verilmemişti. Bu örnek bile tek başına komisyonun Kürt halkının temel ve en basit sorunlarını çözmekten ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.
Gençlerin demokratik haklar mücadelesini büyütmesi Kürt sorununun çözümüne katkıdır
Gençlerin barış sürecinde siyasi bir özne olarak yer alması sizce nasıl mümkün olabilir? Gençler bu sürece nasıl dahil edilmeli?
Gençliği ikiye ayırmak mümkün: İşçi ve öğrenci gençlik. İşçi gençliğin demokrasi mücadelesine en büyük katkısı işyerlerinde sendikal mücadeleyi yükseltmek ve sendikal bürokrasinin ülkenin demokratik sorunlarına karşı yumduğu gözü zorla açmak olacaktır.
Öğrenci gençliğin liselerde ve üniversitelerdeki Tek Adam rejiminin birer sureti rolü gören yönetimlere karşı hem okul içerisindeki demokratik hakları için mücadeleyi büyütmesi hem de onları geleceksizliğe sürükleyen bu patron düzenine karşı örgütlenmeleri Kürt sorunu dahil olmak üzere Türkiye’nin en yakıcı sorunları için en önemli eylemlerden olacaktır.
19 Mart’la birlikte üniversitelerde ortaya çıkan ÖTK’lar hem ülkenin en yakıcı demokratik sorunlarına karşı söz söylemiş hem de okul içerisinde öğrencilerin yaşamakta olduğu her türlü sorunu kendilerine gündem etmiştir. Söz konusu ÖTK’lar bugün hala birer embriyo aşamasında ve ilerletilmesi ancak öğrencilerin ortak talepler ve acil ihtiyaçları etrafında bir mücadele programı ile mümkün. Üniversitelerden belediyelere kayyum rejimine son vermek için gençlik emekçi halkın demokratik hakları için verdiği mücadelede sağlam bir müttefik olmalıdır.