Ablukanın ardından Mardin’e bağlı Doğanlı ve Koruköy’e ulaşım sağlandı. Evlerin yıkıldığı ve hayvanların öldürüldüğü köylerde 7’den 70’e herkes, işkence gördüğünü söyledi
Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Koruköy (Xerabê Bava) ve Doğanlı (Talatê) köylerinde günlerce süren ablukanın ardından, yaşananlar heyetler köye girince gün yüzüne çıktı. Geçmişte de gözaltında kayıp, köy boşaltmaları gibi uygulamaları yaşayan köy halkı, son yaşadıkları “zulmü” hiçbir dönem yaşamadıklarını dile getirdi.
Evden çıkamadılar
Koruköy'de baskın sonrası 17 gün gözaltında tutulan Sabri Bayhan, evin içinde bulunan merdivenin altına saklanarak askerlerin açtığı ateşten kurtulabildiğini belirterek, “Evimizin her yerine kurşunlar yağıyordu. Jandarmaya telefon açtıktan sonra durdular ve bizi evden çıkardılar” ifadelerini kullandı.
Köydeki ablukaya ilişkin konuşan Bayhan, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Evden çıkarırken üçer, dörder kişi üzerime gelip dövüyorlardı. Beni bahçenin ortasına atıp, küfrediyorlardı. Sonra beni yerde sürüklediler. Bana, ‘Bize onları görmedim deme’ dediler. Ben kimseyi görmediğimi söyledim. Bir suçum olsa niye karakolu, jandarmaları arayayım dedim. Bütün evimi silahlarla taradılar.” Ardından zırhlı araçla İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldüğünü söyleyen Bayhan, evinin karargâh, çatısına ise mevzi yapıldığını söyledi.
Bir kadın yaşananları şöyle anlattı:
“6 tane helikopter geldi. Bizleri bombaladılar. Gelen timler çok kötüydü. Çoğu Kürtçe konuşuyorlardı. Biz çok asker gördük ama hiç böyle işkence görmedik. Erkekleri köy meydanında toplayıp işkence ettiler. Tüm hayvanları öldürdüler. İnekler içeriye attıkları ateşten boğularak öldü. Hepimiz içerde esirdik, tutsaktık. Ama onlar evlere istedikleri gibi girip hareket ediyorlardı. Vahşetti.”
Abdi Aykut’un oğlu ise babasından hâlâ haber alamadıklarını söyledi. Babasının dişleri tamamen kırıldığını, bir kulağını kopardıklarını; ancak yapılan bu işkence, sağlık raporuna yansımadığını aktardı. Bunlara şahitlik eden kız kardeşinin o günden beri kimseyle konuşmadığını belirtti.
Çocuklara işkence
Köyde abluka başladığı zaman anne ve babasının gözaltına alındığını dile getiren 12 yaşındaki E.G., “Annem ve babam gidince biz de ninemlere gittik. Oraya da gelip evi darmadağın ettiler, televizyonumuzu kırdılar. Bize, ‘Yerlerini söylemezseniz sizlere işkence edeceğiz’ diyorlardı. Biz ‘Bir şey bilmiyoruz’ deyince, ‘Yalan söylüyorsunuz, yerlerini söylemezseniz evinizi yıkar, yakarız. Babanızın ölene kadar cezaevinden çıkmasına izin vermeyiz’ diyorlardı. Erkek kardeşime işkence ettiler. Benim de omzuma vuruyorlardı. Amcamın evini yakıp ‘Biz yakmadık diyorlardı. Hayvanlarımızı ilaçlayıp öldürdüler. Köydeki herkesi topladılar sonra zırhlı araçlara bindirip götürdüler. Hepsine işkence ediyorlardı” diye anlattı.
Hayvanları öldürmüşler
Geçimini sağladığı birçok büyükbaş hayvanın öldüğünü sözlerine ekleyen Bayhan, “Tavuklarımın bile çoğunu öldürdüler ve yediler. 40 tane tavuğum vardı. Şu an 3- 4 tane kalmış tüm odunlarımı yakmışlar ve tavuklarla ızgara yapmışlar. Doğum yapmak üzere olan ineğim bile ölmüş. Ben o hayvanlarla geçimimi sağlıyordum” dedi.
Ablukayı anlatan bir başka köylü Ahmet Göktaş ise, “Camiye bile gitmemize izin vermediler. Biz, ‘Müslüman değil miyiz, bırakın cuma namazına gidelim’ dediğimizde bile izin vermediler. ‘Yasak’ deyip bizim gitmemizi engellediler” ifadelerini kullandı. Göktaş, “Bize ‘Gelin sizinle bir işimiz var’ dediler. Sonra da, ‘Burada sığınak var mı’ diye sordular. Ardından da bir cenazenin başına götürüp, ‘Bunu tanıyor musunuz’ dediler. Biz hayır deyince de, ‘Tanıyorsunuz ve bize yalan söylüyorsunuz’ diye baskı uyguladılar” dedi.



(ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ, T24)