10 gün önce “x’i boykot edin, BlueSky’a geçin” başlıklı yazımda neden Musk’ın x.com’unu bırakmak gerektiğini yazmıştım. Bugün buna “WhatsApp’ı boykot edin Signal’e geçin” diye devam edeceğim. Ama bunu zaten ben ya da dünya yeni söylemiyoruz. Hatta 2020’de AB Komisyonu da kendi elamanlarına söyledi.
Şimdi artık, sosyal medyanın merkezi ve kapalı kod olanlarını kullanmaya son vermek lazım. Bunu kendi kişisel verilerinizin ne olduğunu bilmediğiniz yerlere satılmasını ya da hükümetlere verilmesini önlemek için ya da okumak isteyeceğiniz bilgilerin/kişilerin sansürlenmesini istemiyorsanız yapmalısınız.
“Sosyal medya” hayatımıza, aşağı yukarı 2005’ler sonrasında girdi. Bunları, antik Yunan kentlerinin merkezinde halkın politik, dini, ticari her türlü konudaki gelişmeleri öğrendiği, fikirlerini açıkça beyan edebildiği “AGORA” meydanlarına benzetebiliriz. Yani demokrasinin bileşenlerinden birisi gibi gözüküyorlar. Halkın sesini duyuruyorlar.
Ancak halkın düşüncelerini bu derece aktarması hoşa gider mi? Noam Chomsky, Medya Gerçeği kitabında, 1985’lerde UNESCO altında yapılan “Medyanın demokratikleştirilmesi” çalışmasını işaret eder. Başlatılmış ama kısa süre sonra, vatandaşın sesinin duyulması kurulu düzende sıkıntı yarattığı için, sona erdirilmiş.
Sosyal medya şirketlerinin yeni hareket tarzı
Sosyal medya platformları için de benzer bir durum söz konusu. Hükümetler, kademeli olarak artan düzeyde, sosyal medyanın özgürlüğünden hoşlanmadıklarını ortaya koyuyor. Özellikle de otokrasiler hiç hoşlanmıyor. Demokrasi diye geçinenler de bir şekilde engellemeye çalışıyor. Sosyal medya şirketleri de gitgide buna daha fazla uyum gösteriyor.
2011’de New York polisi, Wall Street Occupiers konusunda Twitter’ı sıkıştırdı. Jack Dorsey neredeyse 1 yıl kadar direndi. Ama sonuçta mahkeme kararı ile kendisinden istenen bilgileri verdi. Aslında 2005-2010 aralığında, kendilerini henüz oluşturmaya çalışan sosyal medya platformları için kullanıcıları çok çok önemliydi. Mesela o dönemde Google, New York’taki “Çin’in antidemokratik yaklaşımlarına” yönelik protestolar nedeniyle Çin gibi dev bir pazardan çıkmayı göze almıştı.
Şimdi 2025’te artık böyle değil. Farklı dikey ya da yatay kitlelere hitap eden sosyal medya platformlarının ya engellenmeleri (dolayısıyla para kazanamaz hale gelmeleri) söz konusu, ya da paşa paşa kendilerinden istenenleri vermek zorundalar. Uzun uzun açıklamalar yayınlasalar da, Ekşi Sözlük’ün başına gelen de bu olabilir.
2009’larda kullanıcılarının protestosu ile Çin gibi dev bir pazardan çıkan Google’un şimdilerde hükümetlerle düşüp kalktığı ve kullanıcılarına pek aldırmadığı, bazen hükümetlere kişisel veri kapsamında gizli kalması gereken müşteri bilgilerini (Gmail) verdiği biliniyor. En azından Hindistan’da iklim aktivistinin 2 kişilik görüşmelerinin (mesela aktivist ve Greta Thurnberg arasındakinin) ya da maillerinin dava dosyasında gözükmesi bunu işaret ediyor. Tabii kullanıcı bilgilerini veren ya da hesapları askıya alan, kapatan sadece Google da değil, x.com, Facebook, Instagram, Linkedin ve hatta Zoom da böyle davranıyor.
Sosyal medya şirketlerinin başı globalde zaten dertte. Avrupa’da vergi vermiyor olmaları ve çok büyümeleri nedeniyle Avrupalı şirketlerin (ya da diğerlerinin) büyümelerini engelledikleri için dertte. ABD’de ise hem çok büyüdükleri, her alana el attıkları ve diğer şirketleri satın alma ya da önünü kesme yoluyla engelledikleri için tartışılıyorlar. Hatta eski ABD başkanı Biden hem Cumhuriyetçilere, hem Demokratlara, bunlara karşı birleşmek ve mücadele etmek için çağrı yapmıştı.
Sonuçta, sosyal medya şirketleri öyle büyüdüler ki, kimseye aldırdıkları yok. Tek düşünceleri “para kazanmayı sürdürmek” haline geldi. Asıl sermayeleri olan kullanıcıları harcayıp, para kazanmayı sürdürmek için hükümetlere istediklerini verme ikilemine düşüyorlar. Burada bahaneleri de sağlam; “yerel kanunlara uyuyoruz.”
Vatandaşın haberleşmesinin kontrolü
AKP hükümeti, 2020 yılında 5651 sayılı kanuna sosyal medya düzenlemeleri eklemişti. Yani istemedikleri mesajları ya da kişileri, sosyal medya firmalarına uygulayacakları para cezası, bant daraltma vs. ile kontrol altına almaya çalıştılar. Ancak haberleşmelerin 2 kişi ya da grup arasında kalan modellerini (yani WhatsApp, Gmail, Zoom vs) henüz kontrol edemiyorlar. Şimdi AKP’nin mart ayında TBMM’den son geçirdiği Siber Güvenlik kanunu ile bu sefer bu 2 kişinin ya da grubun arasında kalması gereken haberleşmeler için yeni düzenleme geliyor.
Yasanın adı Siber Güvenlik kanunu ama hedefi siber güvenlikten çok vatandaşın göz önünde olmayan haberleşmesinin kontrol edilmek istenmesi olarak değerlendiriliyor. Çünkü içeriğe bakıldığında, son yılların esas sorunlarına dair yeni önlem göremiyoruz. Halkın çok rahatsız olduğu telefon ve banka dolandırıcılıklarına karşı gerekli koordinasyonun yaratılmadığı, siber güvenlik açısından önemli olan bazı konuların ele alınmadığı anlaşılıyor. Çünkü kanun hazırlanırken, akademisyen ya da özel sektör siber güvenlikçilerinden görüş alınmadı. Kendilerine lazım olan maddeleri yazıp geçtiler. Kadroları da, zaten şu ana kadar siber güvenlikte herhangi bir başarısını göremediğimiz BTK’nın USOM ekibi ve Dijital Dönüşüm ofisinin elemanları ile oluşturdular. Yani eski tas, eski hamam.
Signal’e neden geçmeliyiz: WhatsApp konusundaki şaibeler
Genel perspektifi böyle çizdikten sonra WhatsApp ve x.com özelinde sorunlara yakından bakalım.
AKP’nin hedefinde WhatsApp mesajlaşmaları olduğu anlaşılıyor. Çünkü x.com gibi ortamlarda açık yazılan eleştirilerin vatandaşların başına çeşitli dertler açması yüzünden, muhalefetin yürütüldüğü önemli bir ortam WhatsApp platformu. AKP şimdi WhatsApp’ın bir temsilcilik açmasını istiyor ve önüne sosyal medya firmalarına yönelik getirilen bant daraltma, para cezaları gibi tehditleri koyuyor.
Bunun sonucu ne olabilir? Basit: WhatsApp engellenebilir, (gerçi WhatsApp 2023’de bant daraltmalara karşı önlem aldığını açıklamıştı) ya da daha kötüsü, acaba AKP talep ederse, bazı kişiler ya da gruplar arasındaki mesajlaşmalar şifresiz olarak verilebilir mi?
Olmaz diyemiyoruz. Çünkü 2021’de WhatsApp’ın düzenli olarak ABD’li savcılara platformun üzerindeki konuşmaları sunduğu ve/veya 15 bin kadar moderatörün bunları inceleyebildiği ortaya konulmuştu. Yani WhatsApp kendisinin iddia ettiği kadar güvenli değil. Zaten en azından meta verilerini (kimin kiminle, hangi gün ve saatte, ne sıklıkla konuştuğu, hangi cihazla, hangi IP’den konuştuğu vs) verdiği, kullandığı biliniyor.
Ayrıca çok güvenli olmadığını da, Canduri casus yazılımı ile hacklenmesinden ya da bazı bilgisayar korsanlarının WhatsApp kullanıcılarının telefonlarını açık açık satmasından görmüştük. Bu nedenle yapılan araştırmalara göre, ABD’liler artık Instagram ve WhatsApp’a güvenmiyor.
“Uçtan uca şifreleme” ve “yüksek gizlilik” iddiaları öne süren ama Gözetim Kapitalizminden nemalanan WhatsApp’a karşı, kısa bir süre önce önemli bir eleştiri Signal Başkanı Meredith Whittaker’dan geldi. Whittaker, Meta’nın (Facebook’un ana şirketi) WhatsApp’ı “uçtan uca şifrelenmiş” olarak sunmasını karşın, arka planda kime, ne zaman, ne sıklıkta ve ne kadar süreyle mesajlaştığınızla ilgili verileri toplamasını eleştirdi. Whittaker, “Meta verileri işlerken, WhatsApp gizliliği pazarlıyor” şeklinde suçladı. Bunu “gizlilik tiyatrosu” olarak adlandırdı: Çünkü yüzeyde şifreleme varken, altında gözetim mevcut.
Bu nedenle yazımızın başlığındaki tavsiyemizi hatırlatalım; bir an önce WhatsApp’dan Signal’e geçin. En azından hassas haberleşmelerinizi Signal üzerinden yapın.
Bunu sadece biz değil, bugünlerde bütün dünya yapıyor. Mart ortasında ABD üst yönetiminin Yemen konusundaki konuşmalarını Signal üzerinde yaptığının ortaya çıkması sonrasında yapılan araştırmaya göre ABD’li kullanıcıların yüzde 45’i, küresel kullanıcıların yüzde 28’i Signal’e geçti bile.
Dünya neden Signal’e geçiyor?
Çünkü Signal açık kaynaklıdır. Gizli bir gözetim olup olmadığını kontrol için kodu herkes tarafından incelenebilir. Bu önemli. Dolayısıyla, kodlarından hareketle, Signal sizin hakkınızda neredeyse hiçbir veri toplamaz — sadece telefon numaranız elindedir. Signal, bağışlarla finanse edilen, kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Signal her zaman yeni güvenlik özelliklerini (kaybolan mesajlar, mühürlü gönderici vb.) zorluyor. Çünkü Signal ile amaç sadece güvenli iletişim olarak veriliyor (en azından şimdilik).
Buna karşılık WhatsApp, uçtan uca şifreleme iddia etse de, uzun bir gizlilik skandalları geçmişi olan Meta’ya (Facebook) ait. Meta tonlarca veri toplar (kiminle, ne zaman, ne sıklıkla konuştuğunuz, cihaz bilgileri, IP adresi vb.). WhatsApp reklam içermez ama bilgilerinizi paylaştığı ve kullanıcı verilerinden kâr eden devasa bir reklam ekosisteminin (Meta) parçasıdır.
WhatsApp iş modeli güvenliğe odaklanmıyor; etkileşim ve para kazanmaya odaklanıyor. WhatsApp’ta (Meta altında) amaç karı artırmak için veri toplamaktır.
Bu arada Signal’in bir zamanlar WhatsApp’ın altyapısı olduğunu hatırlatalım. Ama WhatsApp’ı Zuckerberg’e satan 2 kurucu, Acton ve Koum, daha sonra sistemin güvenliğinin geldiği noktaya itiraz ederek ayrıldılar ve Acton Signal’i tek başına güvenlikli bir uygulama yapmak için uğraşıyor.
Özetle; Gerçek gizlilik, daha az risk için ve gizli veri madenciliği istemiyorsanız, Signal daha iyi bir seçimdir (en azından şimdilik, yarın değişirse durum bakarız).
x.com’u da bırakıp, merkeziyetsiz sosyal medyaya geçin (Mastadon, Bluesky)
x.com’u neden bırakmanız gerektiğini, 10 gün önce belirtmiştik. Bu yazıda başka bir kaç noktaya değinelim.
ABD’de 2020’deki “Goeorge Floyd’un polisler tarafından öldürülmesi” sonrasında patlayan “Black Lives Matter” olaylarında, Trump’ın şiddet öneren 2 tweet’inin altına uyarı etiketi eklenmişti. Arkasından 6 ocak 2021’deki Capitol Hill baskını sonrasında ise Trump’ın hesabı hem Facebook, hem de Twitter’dan bloklandı. O zaman henüz x’i almamış olan Elon Musk güya “ifade özgürlüğü”nü savunmuştu. Meğerse sadece Trump’ın ifade özgürlüğünden bahsediyormuş. Zaten bu nedenle x sürekli üye kaybediyor.
Jack Dorsey, zaten bu hükümetlerden gelen baskılar olayını fark etmiş, 2019’dan itibaren “merkezi olmayan” sosyal medya üzerinde çalışmaya ve yatırıma başlamıştı. “Neden Merkeziyetsiz?” diye hala soran var mıdır? Bu; sansürlenemez, kapatılamaz anlamına geliyor. Orası kapatılsa, başka bir IP’den devam eder. Bir başka önemli merkeziyetsiz sosyal medya da kendisini Satılık Olmayan Sosyal Medya diye sunan, Alman menşeli “Mastodon“dur, sırası gelmişken hatırlatalım.
Şimdi ‘neden x.com’u bırakıp, Mastodon ya da BlueSky’a geçmeliyiz’i özetleyelim;
x, Elon Musk’a aittir; yani ifade özgürlüğü, moderasyon ve algoritmalarla ilgili kararlar bir topluluk tarafından değil, tek bir kişi tarafından verilir. Bluesky ve Mastodon ise merkeziyetsizdir; hiçbir kişi veya şirket onları kontrol etmez.
x’in moderasyonu karmaşıklaştı: Musk devraldığından beri nefret söylemi, bot ve yanlış bilgi daha fazla arttı. Mastodon’da her sunucu kendi kurallarını belirler. Bluesky, istediğiniz içerik filtrelerini seçtiğiniz “birleştirilebilir moderasyon” üzerinde çalışıyor.
x’in akışı sizi bağlı tutmak için viral ve tartışmalı içerikler sunar. Bluesky ve Mastodon size manipüle edilmiş bir algoritma dayatmaz; takip ettiğiniz kişilerin gönderilerini kronolojik olarak görürsünüz. Bluesky kullanıcıların algoritmaları seçmesine (veya devre dışı bırakmasına) olanak tanır. Mastodon (Fediverse) varsayılan olarak kronolojiktir; zorunlu algoritmik beslemeler yoktur.
x, reklamlar ve etkileşim algoritmaları için kapsamlı kullanıcı verileri toplar. Bluesky ve Mastodon daha katı gizlilik politikalarına sahiptir ve Mastodon merkeziyetsizdir (tek bir şirket verilerinizin sahibi değildir).
Bluesky ve Mastodon açık kaynaklıdır — herkes işlerin nasıl yürüdüğünü görebilir. x artık platformunu nasıl çalıştırdığı konusunda kapalı ve gizlidir.
Bluesky’nin protokolü (AT Protokolü) sosyal kimliğinize sahip olmanızı ve hatta isterseniz başka bir uygulamaya geçmenizi sağlar. Mastodon Fediverse’nin bir parçasıdır. Takpçilerinizi kaybetmeden sunucular arasında seçim yapma ve hareket etme özgürlüğü de verir. X tamamen merkezileştirilmiştir—Elon Musk politika değişikliklerini tek taraflı olarak kontrol eder.
X çok daha toksik ve aşırı hale geldi. Öfke ve reklamları teşvik eden etkileşim odaklı algoritmalar kullanıyor. Mastodon ve Bluesky genellikle daha küçük, daha sağlıklı topluluklara sahip. Mastodon sunucuları topluluk tarafından modere edilir (iyi kurallara sahip bir sunucu seçin). Bluesky proaktif moderasyona ve kullanıcı odaklı raporlamaya sahiptir.
Kısa özet:
Bluesky ve Mastodon = Özgürlük, gizlilik, kontrol.
x = Merkezi güç, toksisite, manipülasyon.
SH’nin notu: Neredeyse bütün sosyal medya şirketlerinin alternatifleri ve bunlar arasında açık kaynak kodlu olanlar da var. Henüz bilinirlikleri ve dolayısıyla oralarda hesap açmış olanların sayısı az. Ama en ünlü platformlar tekelleştikçe ve gözetim kapitalizminin araçlarına dönüştükçe onlardan kaçışın, daha güvenilir alternatiflere yönelişin artması da olasıdır. İngilizce bilenler bir fikir edinmek için web uzerinde tarama yapabilir veya şu bağlantılara göz atabilir: https://opensourcealternative.to/alternativesto/facebook ; https://www.theknowledgeacademy.com/blog/alternative-social-media