Tam adı Rasih Ulaş Bardakçı. Bugün 68 kuşağının sembollerinden olan sosyalist devrimci önder Ulaş Bardakçı’nın ölüm yıldönümü…
Yaşar Kemal'in güzel dizeleri, Grup Yorum'un bestelerinde buluştu, ve belkide bir çok insan, onun adını dinlediği ezgilerden öğrendi: Ulaş kardaş, can veriyor, yüreğim düştü ateşe…
2016'da, 44 yıl sonra da sosyalistler, Ulaş'tan aldıkları bayrağı, en ileriye taşıyacaklarını haykırıyorlar. Unutmak, affetmek değil, mücadeleyi tırmandırmak "Ulaş" olmaktır diyorlar…
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) önderlerinden Ulaş Bardakçı, 19 Şubat 1972'de, bundan 44 yıl önce polislerle girilen çatışmada ölümsüzleşti.
Olay Hürriyet gazetesinin, 20 Şubat 1972 tarihli sayısında aynen şöyle aktarılmış:
"Güvenlik güçleri, dün sabaha karşı Fındıkzade ve Arnavutköy'de (İstanbul) düzenlenen operasyonlar sonucunda, Ekim 1971'de İstanbul Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi'nden kaçan THKP-C üyesi Ulaş Bardakçı'yı ölü, Ziya Yılmaz'ı da ölü olarak ele geçirdi. İlk operasyon sabaha karşı 03.15'te Fındıkzade'de düzenlendi. Ziya Yılmaz'ın evini 18 Şubat'ta tespit eden güvenlik güçleri, evi gözaltına aldı. Ancak şüphe çekmemek için eve giriş geceye bırakıldı. 19 Şubat'ta saat 03.00'e doğru anarşistlerin bulunduğu bina güvenlik güçlerince sarıldı. Çelik yelekli bir polis ekibi apartmana girerek, önceden sağlanan bir anahtarla dairenin kapısını açtı ve içerdekilere 'teslim ol' çağrısı yaptı. Çağrıya silahla karşılık verilince güvenlik güçleri daireyi kurşun yağmuruna tuttu. 6 dakika süren çatışma sonucu evde bulunan Ziya Yılmaz ile birlikte Şerafettin Serdar, Osman Cahit İyigün ve Hüseyin Özkan adlı kişiler yaralı olarak ele geçirildi. İkinci operasyon ise sabah saat 07.00'de Arnavutköy'de yapıldı. Aldıkları ihbar üzerine Ulaş Bardakçı'nın saklandığı ve bir katında siyasi polis müdürü Mahmut Dikler'in oturduğu apartmanı kuşatan güvenlik güçleri çemberi daraltarak binaya yaklaştı. Bu sırada içeriden ateş açıldı. Güvenlik güçleri de ateşe karşılık verdi. Bu arada çelik yelek giymiş iki polis, karşı daireden çatışmanın olduğu daireye girdiler ve diğer görevliler de Ulaş Bardakçı'nın ateş ettiği odaya yaklaşarak taramaya başladılar. Ulaş Bardakçı aldığı kurşun yaralarıyla olay yerinde öldü. Fındıkzade ve Arnavutköy'de yapılan operasyonlarda 1 albay ve 2 polis yaralanırken, 9 örgüt üyesi de sağ olarak yakalandı."

THKP-C Davası İddianamesi'nde ise olaya şöyle yer verilmiş:
"Ulaş Bardakçı'nın Arnavutköy Üvez Sokak No. 8/1'deki evde gizlendiği istihbar edilmesi üzerine, 19 Şubat 1972 günü saat 07.00'de mezkur mahalle Komiser Muavini Alican Özgenler başkanlığında polis memurları Reşat Okutan, Tamer Gürbüz, Tayfun Ergüven, Turan Koçak, Salim Somun ve Habib Gür'den müteşekkil tim gelmiş, ayrıca ev çevresinde asker ve toplum zabıtası kuvvetlerince çevre emniyeti alınmasını müteakip Alican Özgenler, Reşat Okutan, Tamer Gürbüz ve Turan Koçak, Ulaş Bardakçı'nın gizlendiği öğrenilen Lale Arıkdal'a ait daire kapısını çalmışlardır. Görevliler, kapıyı açan Lale Arıkdal'a evde arama yapacaklarını, başkaca kimse olup olmadığını sorduklarında, adı geçenin gayet soğukkanlı bir şekilde evde yalnız oturduğunu başka bir kimse olmadığını beyan etmesi üzerine tim mensupları derhal eve girerek salon salomanje, bir küçük oda, bir küçük koridor, mutfak ve 2 odadan ibaret dairede arama yapmaya başlamışlardır. Komiser muavini Alican Özgenler ve görevli memurlardan ikisi Lale Arıkdal'dan gerekli görülen bazı konuları sorarken, polis memuru Reşat Okutan küçük koridor nihayetindeki odaya girmiş, oda kapısı soluna düşen köşedeki karyola üzerinde bir erkek ceketinin bulunduğunu görerek arkadaşlarına burada erkek elbiseleri var diye seslendiğinde bu sırada karyolanın karşısındaki duvara bitişik bulunan vinylexten mamul gardrop ön tarafının açıldığını, bir tabanca namlusunun dışarı doğru uzatıldığını görmesiyle birlikte, Ulaş Bardakçı tarafından tabanca ile atışa başlanılmıştır. Bu durum karşısında polis memuru Reşat Okutan ile oda penceresi dışında bulunan diğer görevliler de karşı atışta bulunmaları sonucu, Ulaş Bardakçı, isabet eden kurşunlar sebebiyle ölmüş, görevli polis memuru Reşat Okutan ve Tamer Gürbüz hayati tehlike arzedecek şekilde yaralanmışlardır.
Oğuzhan Müftüoğlu, Ulaş'ın öldürüldüğünü Ertuğrul Kürkçü ve Mahir Çayan'la birlikte öğrendiklerini anlatıyor ve şöyle söylüyor.
‘’En yakınımdaki insanlardan ilk kayıp Ulaş’tı. Daha önce de ölen arkadaşlarımız oldu. Ölümleri biraz metanetle karşılamaya çalışırdık, nasıl olsa biz de bir yerde vurulup ölebilirdik. Hatta şakalaşırdık, fotoğraf çektirelim de ölünce pankartlarda yakışıklı bir resmimiz olsun diye… Ulaş’ın öldürüldüğü gün Ertuğrul (Kürkçü) ve Mahir (Çayan) ile birlikteydik. Gece sabaha karşı nöbette olan Ertuğrul bizi 'Ulaş’ı öldürdüler' diye ağlayarak uyandırdı. Gözyaşlarımızı tutamadık."
Oğuzhan Müftüoğlu’
Yaşar Kemal'in Ulaş Bardakçı için yazdığı şiir:
Ulaş
Hele Ulaşa ulaşa
Ulaş benziyor güneşe
Ulaş kardaş can verirken
Görenlerin aklı şaşa
Ulaş canım ulaş gülüm
Sana yakışmıyor ölüm
Sana demedim mi kardeş
Düşman hayin düşman zalim
Ulaş benim gülüm güzel
İnsanlığım yolum güzel
Kardeş sen ölükten sonra
Vallah billah ölüm güzel
Döğünürü yanyana
Haberin olmadı mı sana
Yüreğindeki kırk kurşun
Ağır gelmiyor mu sana
Şu boğazın günden yanı
Gitti gelmez Ulaş hani
Bu dünya güzel olacak
Bu insan güzel olacak
Ulaş kardeş koçyiğitim
Görmeyecek güzel günü
Dağlar taşlar geldi dile
Bu dünya kalır mı böyle
Öcümüz yerde kalmaz
Sinanıma selam söyle
Kadirime selam söyle
Sinan Kadir Hüseyinim
Soylu dağım yüce kinim
Ulaş selam et ostlara
Bizi durduramaz ölüm
Bu zalim günler geçecek
Bu zalim günler geçecek
Düşmanlar ağu içecek
Bundan sonra yeryüzünde
Çiçekler Ulaş açacak
Çiçekler Kadir açacak
Çiçekler İlkay açacak
Bundan sonra yeryüzünde
Çiçekler dostluk açacak
Generaller generaller
Kızıl kanda kanlı eller
Sizi yeneriz birgün
Bize Türk milleti derler
Hele Ulaşa ulaşa
Ulaş benziyor güneşe
Ancak sen ölürsün böyle
Böyle yiğit biz ölürüz
Düşmanların aklı şaşa
Ulaş benziyor güneşe
Bundan sonra yeryüzünde
Hep çiçekler Ulaş aça
Yaşar Kemal