İktidarların nüfus politikaları yabancısı olduğumuz şeyler değil kuşkusuz. İşgücüne mi ihtiyaç var, kutsal annesin. Nüfus mu fazla geldi “cahilliğe” karşı doğum kontrol yöntemleri kampanyaları.
Bugün ise kalkınmanın unsuru olarak nüfusun merkeze alındığı bir egemen iklim görüyoruz. “İnsan sermayesine” sürekli bir vurgu var. Türkiye’nin rekabet gücü olarak genç nüfus gösteriliyor, Çin’e öykünerek. Bu genç nüfusun yaratıcısı elbette kadınlar. Bununla da sınırlı değil, kadınlar ucuz işgücünün potansiyel havuzu. Hem bakım emeğini sağlamak hem istihdama katılmak kreş desteğinden tutalım da esnek işlerin yaratılmasına yönelik politikaların değişmez bileşeni olarak karşımıza çıkıyor.
Ekonomik vizyon
2000-01 krizi sonrası Türkiye ekonomisi için sadece büyüme ivmesinin yakalanması değil aynı zamanda üretim yapısında da ara ve yatırım malları üretimine doğru bir dönüşüm anlamına geldi. Bu süreçte geleneksel sektörler önemini kaybederken teknoloji yoğun sektörler öne çıktı. Bununla birlikte üretim yapısında yaşanan dönüşüm ithalata bağımlı bir üretim yapısını ortaya çıkardı.
Uygulanan ekonomi politikalarla reel sektör için elverişli bir ortam sağlandı. Reel sektörün dışarıdan borçlanmaya gitmesi ile yani dış finansmanla sürdürülen bu büyüme 2008 küresel krizi ile kesintiye uğradı. Kriz Türkiye ekonomisini de etkiledi, büyüme oranları düşüş gösterdi. 2002-2008 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,9 oranında büyüme gerçekleşirken, 2008’in IV. çeyreğinde ekonomi yüzde 6,2 oranında küçüldü. Uluslararası likidite ve pazar olanaklarında yaşanan daralma Türkiye’nin küresel krizin etkilerini daha yoğun hissettiği alanlar oldu.
2002-2008 yıllarında gerçekleşmiş olan sürekli büyüme trendi izleyen yıllarda yakalanamasa da Türkiye, sermaye birikimi düzeyinde bugün bir eşiğe gelmiş bulunuyor. Bu eşik, yüksek katma değerli, ileri teknoloji ürünlerinin üretimini gerçekleştirebilecek düzeye gelebilmek. Türkiye’nin önümüzdeki dönem için sanayileşme haritasının izlenebildiği en önemli metinlerden biri Sanayi Strateji Belgesi bu talebi net olarak ortaya koyuyor. Söz konusu belgede uzun dönemli vizyon “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak” olarak ifade ediliyor.
Bu uzun dönemli vizyon kapsamında 2011-2014 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Stratejisi’nin genel amacı, “Türk Sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak” olarak belirtiliyor.
Bu vizyona ve genel amaca yönelik olarak ise orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının arttırılması, düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması, becerilerini sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığının arttırılması, şeklinde üç temel stratejik hedef tespit edilmekte (Sanayi Strateji Belgesi, 2010: 10). Buna göre yatırım ortamının iyileştirilmesi, bunun için gerekli alt yapının oluşturulması, rekabet gücünün arttırılması, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesine hız verilmesi, esnek istihdamının yaygınlaştırılması, AR-GE ve inovasyonun geliştirilmesi gibi öncelikler belirlenmiş durumda (Ergüneş, 2013).
İşsizliğe rağmen nüfus politikaları
Ana akım medyada önemli ekonomi yazarları Türkiye’ye yönelik iki şeye sürekli dikkat çekiyor: Orta gelir tuzağına girilmesi istenmiyorsa, yani belirli bir büyüme gösterdikten sonra durgunluktan çıkamayan ülkelerin durumunda olunmak istenmiyorsa, Türkiye iki şeyi yapmalı: nitelikli işgücü yaratmalı, ihracatında yüksek katma değerli ürünlerin oranını arttırmalı. Yüksek öğretim yasasındaki değişimde bunun için değil mi zaten?
Ucuz emek gücüne dayalı büyümenin sınırlarına gelindiği, sadece bununla işlerin yürütülemeyeceğinin sürekli tespit edildiği bir ekonomide beş çocuk biraz da olsa kafa karıştırıyor. Aynı zamanda pervasız neo-liberal politikaların uygulanmasında olmazsa olmaz konsolidasyon politikası haline gelmiş muhafazakarlığın tüm toplumun hücrelerine nüfus ettirilmesi olmasın bu?
Kaynaklar:
Ergüneş, N. Sanayileşme Stratejisinden Hareketle Türkiye’de Mali Disiplin Üzerine Değinmeler, Maliyeye Müştereklerden Bakmak içinde, İktisat Dergisi, basım aşamasında, sayı 522, 2013.
T.C. Sanayi Bakanlığı (2010) Türkiye Sanayi Strateji Belgesi, 2011-2014, 2010, http://www.sanayi.gov.tr/Files/Documents/sanayi_stratejisi_belgesi_2011_2014.pdf.