Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, Çağlayan Adliyesi’nde bir açıklama yaparak gazetecilerin serbest bırakılması çağrısında bulundu. Açıklamada, “Türkiye’yi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan hakikatin ışığıdır. Bu ışık da özgür gazetecilerin ve haber alma hakkına sahip çıkanların ellerindedir” denildi.
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, Cumhuriyet yazar, yönetici, muhabir ve avukatlarının yargılandığı davaya ilişkin Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamada, Türkiye’nin dünyadaki en büyük gazeteci hapishanesi durumuna geldiği belirtilirken, iktidarın hapishanelerde hiçbir gazeteci bulunmadığını iddia ettiği kaydedildi. Gazetecileri hapishanelerde tutabilmek için her duruşmada yeni bahaneler uydurulduğunun altı çizilen açıklamada, “Haber vermek, haber almak ve haber olmak haktır. Basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin” ifadeleri kullanıldı.
Koordinasyon adına Cumhuriyet gazetesinden Faruk Eren konuştuğu açıklamada, Avukat Yaprak Türkmen ve Ercan Karakaş da açıklamalarda bulundu.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Gazetecilere yönelik baskıların simgelerinden, Cumhuriyet Davası’nın üçüncü duruşması bugün görülecek.
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper bir kez daha hakim önüne çıkacak. Daha ilk duruşmada iddianamenin çökmesine rağmen arkadaşlarımızın cezaevinde tutulmasındaki ısrar devam ediyor.
Arkadaşlarımız, aylardır mesleklerinden, sevdiklerinden ve özgürlüklerinden mahrum. Bugün buradan arkadaşlarımızı da alıp gitmek istiyoruz.
Sadece beş arkadaşımız için değil. 160'tan fazla gazeteciyi tutuklayan Türkiye, dünyadaki en büyük gazeteci hapishanesi durumuna geldi. Bu tabloyla gurur duymayın, aksine utanın ve gazetecilerin özgürlüklerini geri verin.
İktidar ise ısrarla hapishanelerde hiçbir gazetecinin bulunmadığın iddia edebiliyor. Bizler arkadaşlarımızın gazeteciliğinin tanığıyız. Onların yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar nedeniyle tutuklandıklarını biliyoruz. Hatta sadece biz değil, görmek isteyen herkes bu gerçeğin farkında.
Onlarca gazete, dergi, televizyon, yayınevi ve haber ajansı kapatıldı. Binlerce gazeteci işsiz kaldı.
Hakikatin peşindeki gazeteler ve gazeteciler, iktidarın uygulamalarını eleştiren her haber nedeniyle soruşturma ve davalara maruz kalıyor.
Sahada haber takibi yapan gazeteciler silahla tehdit edilmeye varan baskılarla engelleniyor. Yüzlerce internet sitesi Anayasa'ya aykırı erişim engeli kararlarıyla kapatılırken, sansür ve otosansür olağanlaşıyor.
Gazetecilerin tutuklanma gerekçeleri arasında “yayın politikasının değiştirilmesi, gazetenin zarara uğratılması” dahi yer alabiliyor. Arkadaşlarımızı hapishanelerde tutmak için her duruşmada yeni bahaneler uyduruluyor.
Dışarıda kalabilen gazeteciler, her şeye rağmen halkın haber alma hakkı için, basın özgürlüğü için, demokrasi için hakikati dillendirmeye devam ediyor.
Türkiye'yi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan hakikatin ışığıdır. Bu ışık da özgür gazetecilerin ve haber alma hakkına sahip çıkanların ellerindedir.
Haber vermek, haber almak ve haber olmak haktır. Basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin.
Gazetecilere özgürlük.