Getir-götür ekonomisinin direniş örgütleri
Çelik, Türkiye’nin en güvencesiz çalışanlarından olan motokuryeler ve konaklama sektörü emekçileri için kurulan Turizm, Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası’nın (TEHİS) kurucularından. COVID-19 pandemisinin zirvesinde, Aralık 2020’de kurulan sendika, barlardan otellere, kafelerden teslimat sektörüne kadar geniş bir yelpazede güvencesiz ve “sahte serbest” çalışmaya karşı mücadele yürütüyor.
Kocaelili bir tersane işçisinin oğlu olan, arkadaşları arasında “Kubi” olarak bilinen Çelik, İstanbul Üniversitesi’nde antropoloji okudu, yüksek lisans tezini Antonio Gramsci’nin devlet teorisi üzerine yazdı. Sosyalist örgütler ve Kürt hareketiyle ilişkisi nedeniyle defalarca gözaltına alındı. “En kötü muameleyi Kürt olmadığım halde Kürt hareketiyle ilgilendiğim için görüyorum” diyor.
Yasal engeller ve yapısal güvencesizlik
TEHİS’in yalnızca 1.500 aktif üyesi var. Türkiye’de sendika yasaları, bir işkolundaki tüm çalışanların yüzde 1’inden fazlasını temsil etmeyen sendikalara toplu sözleşme hakkı tanımıyor. Bu oran, büyük sektörlerde on binlerce üyeye karşılık geliyor. Üstelik serbest çalışanların sendikalaşması da yasal olarak mümkün değil.
Yine de TEHİS, özellikle Yemeksepeti, Trendyol, Getir ve Vigo gibi dev şirketlere karşı yürüttüğü blokaj, iş bırakma ve kamu kampanyalarıyla kazanımlar elde etti. Teslimat işinin tehlike sınıfının yükseltilmesi, ücret artışları, ikramiyeler ve şirketleri çalışanlarını resmen kayda almaya zorlayan P1 formu bu kazanımlar arasında.
Kurye şubesi başkanı Seyhun Kavut, “2022 ile 2024 arasında en az 180 kurye yaşamını yitirdi. Gerçek sayı daha yüksek” diyor. Çelik ise “Yemeksepeti’nde 56 gün süren eylem yaptık” diye ekliyor.
Gençler ve yeni direniş dalgası
İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan protestolarda öne çıkan yeni kuşak, 2013’teki Gezi Parkı eylemlerinden farklı bir ruh taşıyor. Çelik, “Gezi’de umut vardı, bu kuşağın kaybedecek hiçbir şeyi yok” diyor. Ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve TL’nin tarihi değer kaybı gençler üzerinde derin bir etki bırakmış durumda.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) göre, çalışma çağındaki 65,7 milyon kişinin yalnızca üçte birinin yasal tam zamanlı sözleşmesi var. Kadınların kayıtlı tam zamanlı istihdam oranı ise beşte bir. Genç işsizlik yüzde 37,5 seviyesinde.
Şanlıurfa’daki BİRTEK-SEN temsilcisi Funda Bakış, sendikalı oldukları için işten çıkarıldıklarını anlatıyor: “Devletin tüm mekanizmaları karşımızda saf tuttu. Ama gençler için en büyük umut mücadeledir.”
Sendikalar ve gençlik arasındaki mesafe
Türkiye’de sendika üyelik oranı yüzde 3 gibi düşük bir seviyede. Birçok genç, geleneksel sendikaları bürokratik ve yaşamdan kopuk buluyor. Bu durum, TEHİS gibi taban örgütlerinin ve bağımsız platformların önünü açıyor.
Siyaset bilimi öğrencisi Özgür, “Sendikalar gençlerin enerjisini yakalayabilirse kendilerini yeniden canlandırabilir” diyor. İş sağlığı uzmanı Aslı Odman ise gençleri harekete geçiren şeyin idealizm değil, tükenmişlik olduğunu vurguluyor: “Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok ve bıktık.”
Odman’a göre, son protestolar sistem değişikliği talebinden ziyade “yırtıcı, diktatoryal kapitalizme” karşı kolektif bir direniş iradesini ifade ediyor.