TÜİK’in Eylül 2025 İşgücü İstatistikleri raporu, işsizliğin resmi olarak sabit kaldığını gösteriyor. Ancak sendikalar ve bağımsız araştırma kurumları, geniş tanımlı işsizlikteki artışa, kayıt dışı çalışmanın yaygınlığına ve kadın-genç istihdamındaki kırılganlığa dikkat çekiyor. Uzmanlara göre tablo, görünürde istikrarlı; gerçekte ise güvencesizlikle derinleşen bir emek krizi yaşanıyor.
Eylül 2025 verileri: resmi oran sabit, gerçek işsizlik artıyor
TÜİK verilerine göre Eylül 2025’te mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 8,6 olarak gerçekleşti.

- İşsiz sayısı 3 milyon 75 bin kişi,
- Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7,4, kadınlarda yüzde 11,1,
- 15–24 yaş arası gençlerde yüzde 14,9 oldu.
İstihdam oranı ise yüzde 48,9’a gerilerken, istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre 200 bin kişi azaldı.
Yıl boyunca işsizlik oranı ortalama yüzde 8,5–9 bandında seyretti. Son beş yıllık ortalama (2021–2025) ise yüzde 10,1 düzeyinde. Bu tablo, Türkiye’de işsizliğin yapısal karakterini koruduğunu gösteriyor.
Son beş yılda “görünür düşüş”, gerçekte derin kriz
TÜİK verileri, beş yılda işsizliğin azaldığı izlenimi verse de geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 25’in altına inmedi. DİSK-AR’a göre geniş tanımlı işsiz sayısı 12 milyonu aştı; kayıt dışı istihdam oranı yüzde 30, kadın istihdam oranı ise yalnızca yüzde 35,7 düzeyinde.
Yıllara göre tablo şöyle:
- 2021: yüzde 12,0 (pandemi sonrası toparlanma)
- 2022: yüzde 10,4 (kısmi iyileşme)
- 2023: yüzde 9,7 (deprem ve ekonomik kriz etkisi)
- 2024: yüzde 8,9 (yatırım ve inşaatta dalgalanma)
- 2025: yüzde 8,6 (resmî oran)
Uzmanlar, bu görünürdeki düşüşün esasen “istatistiksel daraltma” sonucu oluştuğunu vurguluyor.
Sendikalar ve partiler: “veriler makyajlanıyor”
DİSK-AR, TÜRK-İŞ ve KESK gibi konfederasyonlar, işsizliğin “dar tanımla” açıklanmasının gerçeği gizlediğini savunuyor.
Sendikalara göre “iş aramaktan vazgeçenler”, “ücretsiz izinliler” ve “eksik zamanlı çalışanlar” hesaplamalara dahil edilmediği için tablo gerçeği yansıtmıyor.

Sosyalist ve emek odaklı partiler —SYKP, TİP, EMEP, SOL Parti— işsizliği sermaye birikim politikalarının sonucu olarak değerlendiriyor. Bu partiler, özellikle kadın ve genç emeğinin değersizleştirildiğine dikkat çekerek, kamusal istihdam ve örgütlü mücadelenin güçlendirilmesi çağrısı yapıyor.
İktidar cephesi ise “işsizliğin kontrol altında olduğu” tezini sürdürüyor. Ancak bu söylem, düşük ücretli, güvencesiz ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlaşması gerçeğini gizliyor.
Kırılgan istihdamın sınıfsal arka planı
Kapitalist kriz koşullarında sermaye, emeğin yeniden üretim maliyetini düşürmek için güvencesizliği sistematik hale getiriyor. TÜİK istatistiklerinde işsizliğin düşük görünmesinin nedeni, işgücüne katılmayanların istatistik dışı bırakılması.
Kadın ve genç emek marjinalleştirilirken, göçmen işçiler ucuz işgücü olarak sisteme entegre ediliyor. Bu durum, yerli işçiler üzerinde ücret baskısı yaratarak sermaye lehine yeni bir denge yaratıyor. Bu nedenle, göçmen emeğini de kapsayan ortak sınıf mücadelesi hattı kaçınılmaz hale geliyor.
