ABD Başkanı Donald Trump, Asya turunun son ayağı kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Pekin’de bir araya geldi.
İki saate yakın süren görüşme, resmi açıklamalarda “yakınlaşma” olarak sunulsa da, iki ülkenin küresel üretim zincirleri üzerindeki rekabetini yeniden dizayn eden bir diplomasi trafiği olarak öne çıktı.
Trump, toplantı sonrası yaptığı açıklamada, “Washington ve Pekin pek çok konuda hemfikir.”
dedi.
Kısa süre sonra kameralar önünde iki liderin yüzünde görülen “diplomatik tebessüm” yerini sessizliğe bıraktı.
Fentanil pazarlığı: ‘Tarife indirimi’ karşılığında kimyasal kontrol sözü
Trump, dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamada, Çin’le “çok yakında ticaret anlaşması” imzalanabileceğini söyledi.
Bu açıklamanın odağında ise “fentanil” adı verilen sentetik uyuşturucu maddesinin Çin’den ABD’ye girişi vardı. ABD başkanı, “Fentanil bileşenlerinin akışına karşılık olarak Çin mallarına uygulanan tüm tarifeleri düşüreceğiz,”
dedi.
Bu, insan yaşamını tehdit eden bir halk sağlığı krizinin, ticari bir koz olarak masaya sürüldüğü ilk örneklerden biri oldu.
Nadir toprak elementleri: Yeni soğuk savaşın ekonomik cephesi
Trump, görüşmede nadir toprak elementleri konusunun da “çözüldüğünü” açıkladı.
Bu elementler, akıllı telefonlardan füze sistemlerine kadar modern teknolojinin kalbinde yer alıyor. ABD, bu konuda Çin’e bağımlı olduğu için, iki ülke arasındaki gerginlik “teknolojik soğuk savaş” olarak anılıyor.
Trump’ın, “Artık Çin’den kaynaklanan bir engel yok,” sözleri, anlaşmadan çok bir ekonomik zafer ilanı olarak yankı buldu.
Ancak gözlemcilere göre, bu tür açıklamalar, iki ülke arasında süregelen ekonomik hegemonya çatışmasını yeniden üretmekten öteye geçmiyor.
Çin, ucuz emek gücüne ve ihracata dayalı üretim modelini sürdürürken, ABD, gümrük vergilerini “küresel sermaye akışını disipline etme aracı” olarak kullanıyor.
“Dünya ekonomisini havaya uçurmak istemiyoruz”
Toplantı sonrası her iki taraf da “istikrar” vurgusu yaptı.
Ancak Trump’ın ikinci döneminde yeniden ivme kazanan korumacı politikalar, ABD’nin ticari diplomasi adı altında yeni bir ekonomik bloklaşmanın merkezine yerleştiğini gösteriyor.
Fakat belli ki Trump’ın eli her zaman ve herkese karşı çok güçlü değil. Tehditleri sadece Çin’e ve Rusya’ya değil Kanada ve Meksika’ya karşı da sökmedi. Özellikle kendi kampındaki zayıf veya ükek siyasi kadrolara yönelik göz dağından sonuç aldığı ve onları kendisine daha da bağımlı kıldığı bir gerçek. Fakat dişli veya inatçı rakipler karşısında o tehditler sadece pazarlık masasını ve koşullarını yeniden düzenlemeye yönelik bir islev görüyor.

 
		
 
									 
					