TUNCAY YILMAZ – Diğer Yazıları
İlk güzel haber Yunanistan’dan, SYRİZA’dan geldi. Uzunca süredir kapitalist krizin ve neoliberal politikaların faturası ödettirilen Yunan emekçileri IMF-AB ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) çetesi TROIKA politikalarına hayır dediler seçimlerde. Seçimler yıllardır sokakta sürdürdükleri mücadelenin yeni bir aşaması oldu sadece, yoksa bir başlangıç değildi. Yunan emekçileri yıllardır grevlerle, direnişlerle TROIKA’ya ve onun dikte ettiği, PASOK hükümetinin harfiyen uyguladığı kemer sıkma politikalarına sokakta karşı koyuyordu zaten. Ama seçimlerde Yunanistan’daki sosyalist partilerin oluşturduğu SYRİZA cephe partisinin birinci parti çıkması ve TROIKA kuklası PASOK’un yerlerde sürünmesi hepimizin içinin yağlarını eritti adeta. SYRİZA ne yapacak, onu hangi zor dönemeçler bekliyor ayrı bir tartışma konusu. Burada önemli olan Yunan emekçilerinin ve ezilenlerinin TROIKA çetesinin soygun planına hayır demeleriydi. Zaten SYRİZA başkanı Çipras (Tsipras), seçimleri kazandıktan sonra yaptığı seçim konuşmasında “Bu zafer Yunanistan emekçilerinindir” diyerek durumu tescilledi.
İkinci güzel haber Kobane’den geldi. 134 gündür emperyalizm destekli IŞİD çetesine karşı direnen Kürt halkı ve dostları sonunda karanlığı Kobane’den def etti. Kafa kesen, kadınları çocukları köle yapıp pazarlarda satan, kendinden olmayana her türlü zulmü reva gören bu cihatçı çeteler esasında Yunanistan’daki TROİKA’nın muadili sayılabilecek çevreler tarafından yaratıldı/desteklendi. Başta ABD olma üzere emperyalist devletler çoğunluğu Müslüman olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasını küresel sisteme daha fazla dahil edebilmek, neoliberal politikalarını daha rahat uygulayabilmek, yer altı ve yer üstü zenginliklerine daha rahat el koyabilmek için bölgeye adeta terör pompaladı. Bölgedeki pastadan daha fazla pay almak isteyen ve yeni nizamın kendi çıkarlarına uygun kurulmasını isteyen bölge devletleri/hükümetleri, sermayesi de aynen PASOK’un yaptığı gibi emperyalistlerin kirli politikalarına çanak tuttular, bu politikaların ortağı oldular.
Kobane’de Kürt halk direnişinin durdurduğu IŞİD sadece dayattığı yaşam tarzı açısından değil dayandığı ekonomi politik sistem açısından da ezilenlerin ve emekçilerin aleyhine bir sistemdi. IŞİD’in tekfirci İslam paradigmasında toplumun yarısı olan kadınların zaten hiçbir hakkı, hukuku yok. İşçi’nin sendika, örgütlenme, grev hakkı yok. Demokratik eylem yapacağım, hakkımı arayacağım diyenin kafasını kesiyorlar! Ez cümle, Kobane’de durdurulan ve moral olarak yenilgiye uğratılan IŞİD sadece bir mezhebe, bir halka, bir bölgeye değil, dünya işçi sınıfının ve ezilenlerinin eşitlik özgürlük mücadelesine karşı bir güçtü. O yüzden Kobane’deki zafer halayı sadece Kürt Halkının değil, hepimizin, tüm emekçilerin ve ezilenlerin halayıydı.
Şimdi sıra Metal işçilerinde. Türkiye işçi sınıfının en önemli ve belirleyici iş kollarından biri olan metal iş kolunda örgütlü Birleşik Metal İş’e bağlı 42 fabrikada 15 bin işçi greve gidiyor.
Metal işçilerinin grevinin başarıyla sonuçlanması sadece greve giden 15 bin işçiyi değil, metal iş kolunda toplu sözleşme yapabilen 120 bin, sefalet koşullarında çalışmalarına rağmen toplu sözleşme dahi yapamayan geri kalan bir milyon metal işçisini;
Türkiye çapında tüm işkollarında ancak 700 bini toplu sözleşme yapabilen kayıt dışı dahil 12 milyon işçiyi ve ailelerini doğrudan etkileyecektir.
Metal işçileri ve Birleşik Metal İş sendikası böylesine bir süreçte aldığı kararla sadece işçileri ve patronlarını değil tüm toplumsal kesimleri etkileme kapasitesi olan bir siyasi hamleyi de başlatmış oldu. Uzunca süredir Türk sermayesi ve hükümeti bu alanda adeta köpeksiz köyde değneksiz gezercesine rahat dolaşıyorlardı. İstedikleri kararı alıp, istedikleri uygulamayı başlatıyorlardı. Soma’da, Ermenek’te, Torunlar inşaatta işçi katliamı yaşanıyor ama onlar hiçbir şey olmamışçasına hayatlarına devam ediyorlardı. İşte Türkiye işçi sınıfının en geniş bölüğünün, en örgütlü kesiminin aldığı bu grev kararı hükümeti ve devleti esaslı bir tarafından daha kuşatacaktır. Hükümete o ya da bu sebeple destek veren, bunca rezalete karşın bilmem kaç seçimdir onu birinci parti çıkaran geniş halk kesiminin gerçekle yüzleşmesinin, bu köhnemiş sisteme baş kaldırmış diğer toplumsal kesimlerle buluşmasının önünü açacaktır.
Türkiye egemenleri son süreçte iki önemli dinamiğin yarattığı büyük türbülansla iyice sersemlemiş durumda. Bunlardan birincisi 30 yıldır devam eden ve Rojava-Kobane’yle birlikte yeni bir boyuta sıçrayan Kürt özgürlük mücadelesi, diğeri Gezi halk isyanı. O günlerde de söylüyor, yazıyorduk. Bu tabloyu tamamlayacak olan işçi sınıfının üretici kesimlerinden gelecek katılımdır. İşte Metal işçilerinin grevi coğrafyamızdaki mücadele dinamiklerini biraz daha birbirlerine yakınlaştıracak, birleştirecek rolü oynayabilecek tarihsel imkan olabilir.
Metal işçisi kazanırsa, bu kazanım çalışan 16 milyon işçiye ve ailelerine, yani en az 40 milyon insana umut olacaktır.
Metal işçisi kazanırsa muhafazakar politikalardan geri adım atmayan sermaye hükümeti AKP’yi bir kez daha sendeletecektir.
Metal işçisi kazanırsa batıyı nasıl olsa idare ediyorum diye müzakerelerde ayak direyen AKP hükümetini biraz daha sıkıştıracaktır.
TUNCAY YILMAZ – Diğer Yazıları
Metal işçisi kazanırsa çalıştaydan çalıştaya oyalamak istediği Aleviler nezdinde AKP hükümeti daha da zayıflayacaktır.
Metal işçisi kazanırsa bir gecede köylülükten şehirli nüfusa “terfi” ettirilerek daha da yoksullaştırılan milyonlarca yoksul köylü haklarını istemek ve kazanmak için daha umutlanacaktır.
İşte bu yüzden, metal işçisi sadece kendisi için değil, hepimiz için direniyor. Tıpkı Kobane gibi, tıpkı Syriza gibi. O zaman bize düşen de bu direnişle dayanışmamızı büyütmek, tıpkı Syriza’nın TROIKA’yı PYD/YPG’nin IŞİD’i ezdiği gibi Metal işçilerinin de MESS’i (Metal Sanayicileri Sendikası) ezmesini sağlamaktır. Tıpkı “DGM’yi ezdik sıra MESS’te” dediğimiz gibi…
Ezilenlerin ve emekçilerin önderliğine soyunan bütün güçlerin şimdi bundan daha önemli bir gündemleri olamaz. Göstermelik değil gerçek bir dayanışma için hiç vakit geçirmeden Kobane ruhuyla, Syriza ruhuyla mücadeleye atılma zamanı.