Tersaneler sömürünün en yoğun yaşandığı sektörlerden. Ağır işkolu olmasına rağmen çalışma saatlerinden iş güvenliği önlemlerine kadar hiçbir kuralın uygulanmadığı tersanelerdeki örgütsüzlük dikkat çekiyor. Bunun en temel nedenlerinden birisi de taşeronluk. Taşeronluk örgütlenmenin önünde engel olurken, örgütsüzlük işçilerin daha fazla sömürülmesine neden oluyor. Böylece zincirleme olarak sömürü çarkı devam ediyor.
İşkolu, resmi olarak “gemi yapımı ve deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk” olarak tanımlanmış. İşkolunda Türkiye genelinde kayıtlı işçi sayısı yaklaşık 157 bin. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Temmuz ayı verilerine göre, bu işçilerden sadece 12 bin 220’si sendikalara üye. Yani işkolundaki örgütlülük oranı sadece yüzde 7.8
Sendika üye sayılarının düşük olmasının bir nedeni 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda yapılan değişiklik. Kanunun çıkması ile birlikte birçok sendikanın işkolu değişti ve üye sayıları da değişikliğe uğradı.
Yasa sendikalaşmanın önünü kapatırken, taşeronluk sisteminin önünü açtı. İşkolunda sendikasız ve güvencesiz çalışan işçi sayısı 140 bine dayanmış durumda.
DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, on binlerce işçinin sendikasız ve güvencesiz çalışmasına karşı örgütlenme çalışması başlattı.
“Taşeronluk yasaklansın, örgütlenme önündeki engeller kaldırılsın” şiarıyla çalışma yürüten Limter-İş, bir haftadır süren çalışmasını Tuzla ve Yalova tersanelerinde yoğunlaştırmış durumda. Sabah erken saatlerde işçilerin geçiş güzergahı olan Tuzla İçmeler Köprüsü’nde kurulan Limter-İş standına işçilerin ilgisi yoğun. Standta görüştüğümüz işçilerden Ali Bilal Taştan, çalışma koşullarının zorluğunu anlattı.
Taşeron işçi Taştan, “Taşeron sisteminde çalıştığımız zaman, üzerimize fazla iş yüklüyorlar” dedi, günde 10 saat çalıştıklarını, sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını ve 1700 TL maaş aldığını söyledi.
İşçilerin sendikalara duyarsız olduğunu ifade eden Taştan, “İşçiler sendikaya pek yanaşmıyor. Bazı sendikalar işçi haklarını savunmadığı için, patronla işbirliği içinde olduğu için, işçiler sendikalara pek güvenmiyor. Dürüst sendika ile diğer sendikaları seçemiyor” dedi. Taştan, tersane işçilerinin dürüst, işçinin yanında olan sendikalara üye olması gerektiğini kaydetti.
Bir diğer taşeron işçi Hasan Kılıç, asgari ücretle ve 3-4 yıldır zam almadan çalıştığını anlattı. 2008 yılındaki kazanımla çalıştıkları belirten Kılıç, “Benim tek sıkıntım sigortalarımızın asgari ücret üzerinden yatırılmasıdır” dedi. Sendikaya üye olmayı düşündüğünü söyleyen Kılıç, “Herkesin sendikaya üye olmasını istiyorum” diye konuştu.
Çalışma koşullarının iyi olmadığını kaydeden Kenan Bektaş ise “Bize tersanede iş elbisesi vermiyorlar. Vinçler yetersiz, bazı malzemeleri elle kaldırıyoruz. Sırtımız ağrıyor” dedi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olduğunu ifade eden Bektaş, çalışma saatlerinin de düşürülmesini istedi. Üzerlerinde patron baskısının çok fazla olduğunu kaydeden Bektaş, “İşçiler birleşirse taleplerimizi kazanırız, birleşmezsek sürünmeye devam” dedi.
Limter-İş Sendikası yöneticisi Levent Akhan, tersanelerde taşeron çalışmanın her geçen gün arttığını belirtti. Taşeron çalışmayla birlikte hem işçilerin yaşam koşullarının ağırlaştığını hem de sendikalaşma önündeki engellerin arttığını vurgulayan Akhan, yürüttükleri uzun soluklu mücadele ile birçok tersanede işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alındığını, ancak bunu tüm tersanelerde göremediklerini söyledi.
Yaşanan sorunları aktaran Akhan, servislerin olmadığını, işçilerin yevmiye ile çalıştığını, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatsız işten çıkarılabildiklerini, hafta sonu ve yıllık izinlerinin olmadığını belirtti.
İşçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için bir çalışma yürüttüklerini ifade eden Akhan, taşeronluk sisteminin kaldırılması, iş cinayetlerinin son bulması, işçilerin sigortalarının aldıkları ücret üzerinden ödenmesi, çalışma saatlerinin kısaltılması, sendikal örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması talepleriyle imza topladıklarını bildirdi.
Kampanyaya ilk olarak duyarlı işçilerin ilgi gösterdiğini, ancak sonraları ilginin arttığını ifade eden Akhan, “Gün geçtikçe kenarda duran, önyargılı olan, ne olduğunu fark etmeden bakıp geçen insanlar şimdi talepleri görünce kendisini görüyor ve yavaş yavaş geliyorlar. Başkanın etrafında toplanıp kendi taleplerini dillendiriyorlar. Ne yapılabilir diye konuşuyorlar. Ya da kendi dertlerini anlatıyorlar, gelip imza veriyorlar. Bunlar bizim taleplerimiz diyorlar” diye konuştu.
Haber: ETHA / Serdal Işık