Tahir Elçi’nin kızı Robert Kolej öğrencisi Nazenin Elçi, “Devlet istemediği sürece bu cinayet çözülmez. ‘Adalet yerini bulacak’ demek saflık, çocukluk olur” dedi.
28 Kasım 2015 günü basın açıklaması yaptığı sırada öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin kızı Nazenin Elçi, "Tetikçiyi bulmak, kurşunun kimin silahından çıktığını bilmek çok önemli olsa da onu kimlerin yönlendirdiğinin bilinmesi çoğu şeyi çözer. Ama işin arkasında kimin olduğunu ortaya çıkarmak bana imkânsız gibi geliyor. Çünkü devlet istemediği sürece bu cinayet çözülmez" dedi.
T24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Robert Koleji öğrencisi 18 yaşındaki Nazenin Elçi, babası ve işlenen cinayetle ilgili bazı açıklamalarda bulundu.
Nazenin Elçi'nin açıklamalarından bazı satır başları şöyle:
Bir tehlikenin olduğunu biliyordum. O bana 'Korkma' diyordu ama sürekli tehditler aldığını biliyordum Twitter’dan. O da söylüyordu ama korkutmamaya çalışıyordu. İçten içe gergin olduğunu düşünüyordum ama bize göstermek istemiyordu. Daha çok annem gergindi. Tedbirli olmaya çalışıyordu. Sürekli dışarı çıkarken 'Dikkat et' diyordu. Babam daha rahattı.
Okuldaydım, deneme sınavında. Cumartesi günüydü. Çıkmak istedim. Beni bekleyen bir öğretmen vardı. Seni müdürün odasına götürmem lazım, dedi. Ne oldu diye sordum, 'Bir şey yok, öğrenirsin. Benimle gel' dedi. Davranışlarından bir şey olduğunu anladım. Annemi aramayı düşündüm, ama korktum. Nedense babamı aramayı düşünmedim çünkü babama bir şey olduğunu içten içe biliyordum. Sonra telefonu elime aldım, bir sürü kişi aramıştı. Elim haberlere gitti. Nedense haberleri açınca görecekmişim gibi bir his geldi. Açınca siyah ekranın üzerinde 'Tahir Elçi öldürüldü' yazıyordu. İnanmadım. Gerisi zaten kötü… Diyarbakır’a geldim. Hâlâ inanmıyorum. O kadar gerçeküstü geliyor ki. Bazen telefonu elime alıyorum babamı aramak için ve arayamayacağımı fark ediyorum, şaşırıyorum.
Olay anını gösteren videoların hiçbirini izlemedim, izlemek de istemedim. Hatta bilmiyorum, o videolarda vurulduğu an var mı… Annem de izlememiş. Haberleri okuyorum sadece. Ama ölümünün ertesi günü internette bir fotoğraf gördüm. Babamın suratı, yakından… Kan içindeydi. O fotoğraf sonra kaldırıldı. Onu görünce ilk düşündüğüm “Kardeşim bu fotoğrafı görmemeli” oldu. Hiçbir çocuk babasını bu şekilde görmemeli. Ama sonra öğrendim ki kardeşim zaten görmüş o fotoğrafı. Annem de görmüş. Bana söylememişler. O ne hissediyordur o yaşta bilmiyorum.
Ben şöyle düşünüyorum; bir kaza olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmıyorum. Kişisel de değildir, organize olduğunu düşünüyorum. Ve ‘neden yapsınlar’ diye sorarsanız da babam her zaman “Barış istiyorum” diyordu. Ve onun gibi düşünen çok fazla insan yoktu. Barış isteyen sadece halk var. Babam da barışı istemeyen, söyledikleri işlerine gelmeyen, sözlerinden rahatsız olanlar tarafından öldürüldü. Suikasttı.
Soruşturmadan hiçbir umudum yok. Kaç gün olmuş hiçbir şey bilmiyoruz ve bilmeyeceğiz. 'Katili bulacağız, adalet yerini bulacak' demek saflık, çocukluk olur.
Evet. Umutsuzum çünkü katliamları belgeleyip yargının gündemine getiren bir Tahir Elçi artık yok. Babam gibi cesaretli ve dürüst bir hukukçunun yetişmesi kolay değildir. Bu özelliklere sahip insanların kıymetinin bilinmemesi beni bu noktada üzdü.
Tetikçiyi bulmak, kurşunun kimin silahından çıktığını bilmek çok önemli olsa da onu kimlerin yönlendirdiğinin bilinmesi çoğu şeyi çözer. Ama işin arkasında kimin olduğunu ortaya çıkarmak bana imkânsız gibi geliyor. Çünkü devlet istemediği sürece bu cinayet çözülmez.
Türkiye’nin nefret dolu bir ülke olduğunun hep farkındaydım, ama babam ölene kadar hiçbir zaman başka bir ülkede doğsaydım diye düşünmedim.
Öldüğünün ertesi günü, o an yanında olan eşyalarını, çantasını getirdiler. Tek başıma odama gittim, çantasını açtım, en son elinde olan çantayı… Ve oradaki her şeye teker teker baktım. Mesela tarağı vardı. Not defteri, kalemi vardı. Onları aldım. Hiç o çantanın içindekileri çıkarmak istemiyorum. Hep orada kalsın istiyorum. İstediğim zaman açıp bakmak istiyorum oraya. Benim için bir yarım kalmışlığın göstergesi çünkü. O da her insan gibi sabah kalkıp çantasını almış ama orada öyle kalmış… Fotoğraflara çok bakıyorum.