Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Diyarbakır’a giderek tarihi Sur ilçesindeki yıkımı yerinde inceledi. Dernek, iki günlük inceleme ve gözlemlerini açıklayarak, “Yüzlerce yıllık arkeolojik katmanlar yok edildi, Sur onarılamaz yaralar aldı” dedi.
Eğitim Sen Diyarbakır 1 Nolu Şube’de düzenlenen basın toplantısına Arkeologlar Derneği İstanbul Şube yönetici ve üyelerinin yanı sıra Sur’un Yıkımına Hayır Platformu da katıldı.
3 kişilik heyetle 2 gün boyunca inceleme
Toplantıda ilk olarak konuşan Sur’un Yıkımına Hayır Platformu Eşsözcüsü Büşra Cizrelioğlu Sadak, ilk günden bu yanan Sur’da yaşanan yıkım ve talana karşı mücadele ettiklerini belirterek, bu kapsamda kendilerini yalnız bırakmayan Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’ne teşekkür etti.
Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Yiğit Ozar da, tarihi Suriçi’nde 2015 yılından beri yaşanan yıkımı endişeyle takip ettiklerinin altını çizerek, 3 kişiden oluşan bir heyetle yıkımın yaşandığı Sur ilçesinde 2 gün boyunca inceleme ve gözlemlere bulunduklarını vurguladı.
Önümüzdeki süreçte rapor hazırlayarak yayımlayacaklarını dile getiren Ozar, çatışmalardan zarar gören kültürel varlıkların onarılmak yerine yıkılarak yeniden inşa projelerinin uygulandığını belirterek, “Bunun sonucunda pek çok tescilli kültür varlığının, Hellenistik/Roma dönemlerine dayanan sokak dolgusunun çatışmalar bittiği halde halen girişe yasak olan beş mahallede tamamen ortadan kaldırıldığını gördük. Bu yaşam alanında yüzlerce yıllık süreklilik sonucunda oluşan arkeolojik katmanların da iş makineleriyle yapılan kazılar sonucu kayıplar verdiği açıktır. Kaybın ne olduğu, hafriyatlar sırasında açığa çıkan buluntuların akıbetine yönelik ciddi şüphelerimiz oluşmuştur” dedi.
‘Onarılması güç yaralar almıştır’
Ozar, yasağın devam ettiği 6 mahalle dışında Lalabey ve Alipaşa mahallerinde yapılan yıkım nedeniyle de mahallelerin özgün sokak dokusunu yitirdiğini söyledi. Dicle Vadisi Projesi ile Hewsel Bahçeleri’nin Diyarbakır Surları ile bütünleştiği kültürel peyzajın, yapılaşmaya açılmaya çalışıldığını ifade eden Ozar, şöyle devam etti: “Bilindiği üzere Diyarbakır Kalesi ve Hewsel Bahçeleri UNESCO Dünya Mirası Alanıdır. Ayrıca 599 tescilli kültür varlığı barındıran Suriçi, kentsel sit alanıdır ve Dünya Mirası Alanı tampon bölgesindedir. Yasal statülerle devlet tarafından korunması gerekli anılan alanlar, devletin ilgili birimleri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu kararları ve yasal değişikliklerle etkisizleştirilmiştir. Çatışma süreci sonrası inşaat odaklı politikalar için de bir fırsat olarak görüldüğünden koruma kanunlarına, çağdaş, evrensel ve bilimsel koruma ilkelerine aykırı uygulamalar meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Sonuçta bugün, Suriçi’nin 6 mahallesinin yüzde 72’si yıkılmış; kentin özgün tarihsel dokusu hem yapısal hem de demografik olarak onarılması güç yaralar almıştır.’’
Sur’da yaşanan yıkımdan sonra alana tüm katmanlarıyla hakim Diyarbakır Kalesi ile Hewsel Bahçeleri’nde Alan Yönetim Başkanlığı uzmanlarının tespit yapmasına izin verilmediğini kaydeden Ozar, bunların yerine Kültür Bakanlığı’nın görevlendirdiği ve alanı tanımayan ekiplerin gözleme dayalı ve bilimsel olmayan tespitlerle yetinildiğine dikkat çekti.
Arkeologlara çağrı yaptı
Meslektaşlarının bu alanlardan uzaklaştırılmasına tepki gösteren Ozar, şöyle dedi: “Üzüntü verici bir diğer mesleki gözlemimiz ise, yıkım ve koruma mevzuatının etkisizleştirilmesi için gerekli bilimsel manipülasyonunun aktörlüğünü yüklenen meslektaşlarımız ve ilgili bilim dallarından uzmanların da var olmasıdır. Anayasal görevleri arasında yaşamı ve kültür varlıklarını korumak olan devlet için yozlaştırılmamış haliyle kanunlar ve imzasının bulunduğu uluslararası anlaşmalar da bu yolu göstermektedir.”
Ozar, tüm meslektaşlarını Diyarbakırlılar ve Sur’la ilgili olan demokratik kitle örgütleriyle ilişkili halde gözlem ve belgeleme yapmaya çağırdı.
(MA)