Ankara’daki Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde aralarında 30 yılı aşkın süredir tutuklu olanların da bulunduğu 12 kadın, şartlı tahliye haklarını kazandıkları halde serbest bırakılmıyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi üyesi Avukat Sipan Cizreli, cezaevinde dört yıldır hiçbir kadın tutsağın tahliye edilmediğini belirterek, bu durumun “hukuk dışı ve sistematik bir uygulama” haline geldiğini söyledi.
Avukat Sipan Cizreli, 2021 yılında yürürlüğe giren yasa değişikliğiyle birlikte “iyi hal” şartının getirildiğini, ancak bu uygulamanın pratikte “pişmanlık dayatması”na dönüştüğünü vurguladı. Cizreli, “Türkiye genelinde 119 cezaevinde siyasi tutuklular bulunuyor. Diğer cezaevlerinde genellikle bir ya da iki kez erteleme yapılmasına rağmen sonrasında tahliyeler gerçekleşiyor. Fakat Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde 2021’den bu yana hiçbir kadın şartlı tahliyeden yararlanamadı,” dedi.
Dernek olarak yaptıkları incelemelerde 24 kadın tutuklunun tahliye hakkının engellendiğini belirten Cizreli, “Bu kadınlardan 13’ü cezalarının tamamını doldurduktan sonra serbest bırakılabildi. Hâlen 12 kadın tutsak, tüm yasal haklarına rağmen cezaevinde tutuluyor. Kadınların değerlendirmesine göre Sincan Cezaevi bir ‘pilot bölge’ haline getirildi ve sistematik olarak tahliyeler engelleniyor,” ifadelerini kullandı.
Cizreli, uzun yıllardır cezaevinde bulunan kadınların ciddi sağlık sorunları yaşadığını da belirtti: “Tahliyesi engellenen kadınlardan beşi 30 yılı aşkın süredir tutuklu. Örneğin Sermin Demirdağ 33 yıldır cezaevinde. Uzun süreli tutukluluk hem fiziksel hem psikolojik yıpranmaya neden oluyor. Tahliyelerin keyfi biçimde engellenmesi sağlık hizmetlerine erişimi de geciktiriyor.”
Avukat Cizreli, İdari Gözlem Kurulu’nun kararlarının da hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek, “Dört yıldır alınan kararları inceledik; hepsi kopyala-yapıştır şeklinde hazırlanmış. Her tutuklu için aynı gerekçeler kullanılıyor, hiçbir kişisel değerlendirme yapılmıyor,” dedi.
Cizreli, bu uygulamanın yalnızca kadın tutuklulara yönelik sistematik bir baskı biçimi haline geldiğini ve yargı denetiminin fiilen ortadan kalktığını belirterek, “Hukukun rafa kaldırıldığı, tahliyenin keyfiyete dönüştüğü bir dönemden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.
