44 mahpusun test sonucunun pozitif çıktığı Silivri Cezaevi’nde virüs yayılıyor. Avukatlar ve ailelere hiçbir bilgi verilmiyor. Cezaevi müdürü, “Virüs cezaevine gönderilen mektuplar yoluyla girmiş olabilir. Test sonucu pozitif çıkanlar koğuştan ayrıştırıldı” demekle yetiniyor.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 44 mahpusun test sonucunun pozitif çıktığını açıkladığı Silivri L Tipi Cezaevi’nde salgın yayılıyor. Koronavirüse yakalanan mahpus sayısının açıklanandan daha yüksek olabileceği belirtiliyor. Mahpus yakınları, Covid-19 tanısı konan veya Covid-19 semptomları taşıtan mahpusların hastaneye kaldırılmadığını ifade ediyor.
Gazete Duvar’dan Hacı Bişkin’in haberi de bu iddiaları doğruluyor. Habere göre, Silivri Cezaevinde kalan bir mahpus geçtiğimiz hafta telefonla ailesini arayarak virüs belirtisi taşıyan birinin koğuştan ayrıştırıldığını, kendisinin de virüs semptomları taşıdığını iletti. Kuru öksürük ve kemik ağrıları olmasına rağmen revire çıkartılmadığını belirten mahpusun ailesi durumu avukatlarına bildirdi. Ailenin avukatı Deniz Dilek, Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak müvekkilinin hastaneye kaldırılması için başvuruda bulundu. Ancak Dilek’e yanıt verilmedi. Dilek, bir avukat meslektaşının, “Seninle aynı koğuşta olan müvekkilimin test sonucu pozitif çıkmış” sözleri üzerine cezaevinin yolunu tuttu.
E Nabız sistemi üzerinden müvekkilinin koronavirüs testinin pozitif çıktığını öğrenen Dilek’e Cezaevi’ne gittiğinde müvekkili ile görüşemeyeceği, test sonucunun pozitif çıktığı söylendi. Bu ana kadar da avukata ve aileye durumla ilgili hiç bir resmi makamdan haber verilmedi.
Kendisine verilen bilginin ardından cezaevi müdürüyle görüşen Dilek’in avukatıyla görüşemeyecek durumunda olan bir mahpusun neden hastaneye kaldırılmadığını sorusuna cezaevi müdürü, “Covid-19’un cezaevine gelmesinde hiç kimsenin kusuru yok. Virüs cezaevine gönderilen mektuplar yoluyla girmiş olabilir. Test sonucu pozitif çıkanlar koğuştan ayrıştırıldı” yanıtını verdi.
‘Virüsün nedenini mektuba bağlayarak mahpus ailelerini suçlamak istiyorlar’
Dilek, cezaevi müdürlüğüne koronavirüs le ilgili izolasyon çalışmaları, hastaneye sevk edilen ve test sonucu pozitif çıkan kaç mahpusun aynı koğuşta kaldığı gibi sorular içeren bir dilekçe vermek istiyor. Dilekçesi önce kabul edilmiyor. Sonra dilekçe alınıyor ancak alındı belgesi verilmiyor. Avukat Deniz Dilek süreci şöyle anlatıyor, ““Önce memurlar dilekçemi çeşitli sebeplerden dolayı kabul edemeyeceklerini söyledi. İtiraz edince bir memur dilekçemi alıp götürdü. Ancak ‘Alındı’ nüshasını vermedi. Nüshayı sorunca ‘Salgın nedeniyle dilekçeler bir gün sonra işleme alınıyor’ dedi. Dalga geçer gibi… Çelişki şurada: Dilekçeyi bir gün bekletiliyorlar ama mahpuslara gönderilen mektuplar hemen mi veriliyor? Mektubun postada geçen süresini anlatmıyorum bile! Bu insanların dışarıyla tek teması gardiyanlar. Salgının cezaevine nasıl girdiği de çok gizli değil. Virüsün nedenini mektuba bağlayarak mahpus ailelerini suçlamak istiyorlar.”
Müvekkili revire kaldırıldı, durumu hakkında bilgi alamıyor
Avukat Deniz Dilek hiçbir sorusunun yanıtını alamıyor. 9 Mayıs gecesi E Nabız sisteminden müvekkilinin revire kaldırıldığını öğrenen Dilek, “Acil bir şey mi oldu bilmiyoruz. Ailesine de bilgi verilmedi. Ne işlem yapıldığını da bilmiyoruz. Cezaevi de hiçbir bilgi vermiyor. Zaten cezaevinde ölüme yaklaşmazsanız revir göremezsiniz” ifadelerini kullanıyor.
SiyasiHaber
Müvekkilinin tutuklu olduğu için infaz yasası düzenlemesinden yararlanamadığını belirten Dilek, olası bir kötü durumda bütün yetkililerin bundan sorumlu tutulacağını söylüyor. Dilek, “Bu salgının bana göre son çıkan af yasası ile de ilgisi var” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor, “Tabii ki kimse hasta olmasın herkesin insan olmaktan kaynaklı temel hakları var. Ancak hükümlü yani suçu sabit insanlar yasadan yararlandı, benim müvekkilim gibi halen masumiyet karinesine sahip insanlar tutuklu halde, bu salgının kurbanı oluyor. Belki de ölecekler. Bu, Türk yargısının tutuklu yargılama hastalığının bir sonucu. Yargımız tutuklama bağımlısı. Adli kontrol diye yasal düzenleme var. Ancak bunu uygulayan çok az mahkeme görürsünüz. Aslında devletçi anlayışa sahip yargıçlar bile burada bir çelişki içerisinde. Serbest yargılama olursa bunca güvenlik birimiyle bu kişileri yakalayamayacağını düşünüyor. Bunun elbette siyasi iklimle de doğrudan alakası var.”