Kuşadası İsmail Cem Barış ve Dostluk Meydanı’nda bir araya gelen yurttaşlar, 10 Ekim’de sokak ortasında öldürülen gazeteci Hakan Tosun ve ölümünün üzeri karartılan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş için adalet talep etti. Kuşadası Kent Dayanışması, Kuşadası Kadın Platformu ve Kuşadası Çevre Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen eylemde geniş katılım sağlanırken, “Rojin’e ne oldu?”, “Hakan’a ne oldu?”, “Adalet istiyoruz” sloganları atıldı.

Basın açıklamasında ilk olarak Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş’in bir yıl önceki şüpheli ölümü hatırlatıldı.
27 Eylül 2024’te kaybolan Rojin’in 18 gün sonra cansız bedenine ulaşıldığı belirtilerek, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun “suda boğulma” şeklinde rapor verdiği, ancak dosyaya kısıtlama getirildiği ve baroların dahi erişiminin engellendiği vurgulandı.

Yakın zamanda dosyaya giren yeni raporda Rojin’in bedeninde iki erkek DNA’sı tespit edilmesine rağmen, ilk raporda bu bulgunun yer almadığı hatırlatıldı. Kadın platformları, bu çelişkilerin ve “intihar algısı” yaratılmaya çalışılmasının Türkiye’de kadınların adalet mekanizması içinde nasıl yalnız bırakıldığını gösterdiğini söyledi.
“Bir yıldır süren soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Deliller karartıldı, gerçekler saklandı. Rojin için adalet istiyoruz ve soruyoruz: Rojin’e ne oldu?” denildi.
Açıklamanın ikinci bölümünde, 10 Ekim 2025’te İstanbul Esenyurt’ta saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden gazeteci Hakan Tosun’un ölümü gündeme getirildi.
Çevre talanlarına, işçi direnişlerine ve doğa mücadelelerine dair haberleriyle bilinen Tosun’un, aldığı darbeler sonucu “kimliksiz” olarak hastaneye kaldırıldığı, 27 saat boyunca acil serviste tutulduğu ve ancak olay basına yansıyınca yoğun bakıma alındığı hatırlatıldı.

Kamera kayıtlarının polis tarafından toplanmaması, sonradan silinmesi ve şüphelilerle kolluk kuvvetlerinin temas kurması ciddi tepkilere neden oldu.
Basın açıklamasında, “Hakan’a saldıranlar kimlerdi, bu cesareti nereden buldular? Bu olay bir asayiş meselesi değildir. Gazetecilerin güvenliği, ifade özgürlüğü ve çetelerin devlet gölgesinde büyümesi meselesidir” denildi.
Eylemde sık sık “Adaletin yüzyılı, kadınların ve gazetecilerin korunabildiği yüzyıl olmalı” vurgusu yapılırken, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı yasanın etkin biçimde uygulanması çağrısı yinelendi.
Açıklama, Hakan Tosun’un sözleriyle tamamlandı:
“Umudumuzu yitirirsek yenilmiş oluruz, yüzümüzdeki gülümseme giderse ölmüş oluruz, boynumuzu eğersek o zaman bitmiş oluruz. Biz çok güçlüyüz.”