Tarımda kullanılan pestisitlerin insan sağlığına ve ekosisteme etkileri uzun süredir tartışma konusu. Sel, kuraklık ve yangınlarla derinleşen iklim krizi, zararlı popülasyonlarını artırırken pestisit kullanımını da yaygınlaştırdı. İç pazarda denetimlerin yetersizliği kamuoyunda sıkça sorgulanırken, Tarım ve Orman Bakanlığı yeni bir düzenlemeyle pestisit ve hasat bilgilerinin elektronik sisteme kaydedilmesini zorunlu kıldı.
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle, bitki koruma ürünleri, pestisitler ve ürün hasat bilgilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı’nın oluşturduğu B Reçete Takip Sistemi’ne kaydedilmesi şart koşuldu. Bakanlık, bu sistemle “üretici kayıt defterlerinin doğrulanacağını” savunuyor.
Ancak bugüne kadar yalnızca kağıt üzerinde tutulan kayıtların yıllardır etkili bir denetime dönüşmemesi, yeni sistemin de gerçek bir kontrol mekanizması mı yoksa yalnızca dijital bir formalite mi olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Uygulama, pilot illerde 30 gün sonra, diğer illerde ise 1 Temmuz 2026’da yürürlüğe girecek. Bu uzun geçiş süresi, pestisit kullanımının yarattığı acil sağlık riskleri düşünüldüğünde “gecikmiş bir önlem” olarak değerlendiriliyor.
Yeni düzenlemeyle birlikte reçeteler de artık yazılı değil, B Reçete sistemi üzerinden düzenlenecek. Reçete yazma yetkisi, yalnızca bitki koruma bölümü mezunu ziraat mühendisleriyle sınırlandırıldı. Ancak reçete zorunluluğu bulunmayan ürünlerin bayiler ve toptancılar tarafından doğrudan satılmaya devam edecek olması, sistemin en zayıf halkalarından biri olarak öne çıkıyor.
Yaptırımlar da sınırlı:
Reçetesiz ilaç satan ya da kayıt tutmayan bayilere 5 bin lira idari para cezası uygulanacak. Tekrarı halinde yazılı uyarı ve nihayetinde yetki iptali öngörülüyor. Buna karşın, yıllardır yasaklı maddelerin piyasada dolaşabildiği bir sistemde bu yaptırımların caydırıcı olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.
Daha önce yasaklanan ya da kullanımı sonlandırılan ilaçları satanların belge iptali sürerken, denetim mekanizmalarının nasıl işleyeceği ve sahadaki kontrollerin kimler tarafından, hangi sıklıkla yapılacağı ise yine net değil.
Tüm bu düzenleme, artan toplumsal baskı sonrası atılmış bir adım olarak görülürken; pestisitlerin sofraya kadar uzanan etkileri göz önüne alındığında, asıl ihtiyacın şeffaf, bağımsız ve etkili denetim olduğu yönündeki eleştiriler güçleniyor. Dijital kayıt zorunluluğu tek başına, halk sağlığına yönelik riskleri ortadan kaldırmaya yetmiyor.
