HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan partisinin grup toplantısında konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündemin öne çıkan gelişmelerini değerlendirdi. Konuşmasına Kürt Dil Bayramı'nı kutlayarak başlayan Buldan, konuşmasını bir süre Kürtçe sürdürdü.
Soma Katliamı
Daha sonra Soma Katliamı'nın 5. yıl dönümünü hatırlatan Buldan, "Bu katliamın sorumlusu iş veren tahliye edildi. Davanın avukatlarından Selçuk Kozağaçlı'nın dediği gibi işçi öldürmek tedbir almaktan daha ucuzdur. Bu da mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Soma'da aynı zamanda adaletin de katledildiğini gördük. Soma'da hayatını kaybeden işçileri saygıyla anıyor, bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğimizi, emekçilerin sesi olmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz" dedi.
Yarın görülecek olan Şule Çet davasını da hatırlatan Buldan, "Kadınalrın dayanışması bu davada bir kez daha kendisini gösterecek. Bu davanın takipçisi olacağız" dedi.
Buldan'ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:
"Bu hafta Kayıplar Haftası. Kayıpların akıbeti ortaya çıkmadıkça ve failler yargılanmadığı sürece gelip geçecek tüm iktidarlar faillerin koruyucusu olacaktır. Tüm failler yargılanıncaya kadar bu mücadele sürecek.
Bu ülkede bütün sorunların kaynağı hak hukuk ve adaletin olmayışıdır. Keyfi bir yönetim yaşıyoruz. İmralı'daki tecridin tüm Türkiye'ye yayıldığını görüyoruz. Top yekün tecrit altındayız. İktidar yandaşı değilseniz tecrit aldındasınız. Konuşan sanatçılar da tecrit altında. Saray yönetimi sanatçıları 28 Şubat'taki gibi fişlemeye başladı.
Açlık grevleri
Beyaz tülbentli annelere cezaevleri önünde yapılan işkenceye tanıklık ediyoruz. Dün Batman'da anneler ve vekilizmiz Feleknas Uca 'biz devletin bekçisiyiz' diyen polislerce darp edildi. İl başkanımız gözaltına alındı. Gebze'de Bakırköy'de, Kızıltepe'de cezaevlerinin önünde çocukları ölmesin diye, annelerimiz cezaevlerinin önünde oturma eylemi yapıyor. Annelerimize saldıran polisler için yargıyı göreve çağırıyoruz.
Türkiye'nin daha fazla uçuruma sürüklenmemesi için, Sayın Öcalan iktidarından muhalefetine tüm kesimlere açık bir mesaj iletti. İki avukat İmralı'ya giderek Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçeklştrmişti. Oradan gelen mesaj önemlidir. Ülkenin geleceğine dair umutları yeşertmek için bu çağrı göçrmezden gelinemez. Demokrasiden yana tüm kesimler tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya.
Herkesi açlık grevleri konusunda sorumluluk almaya çağırıyoruz. Avukat görüşleri gibi hukuki bir talebin acilen garanti altına alınmasını istiyoruz. Bu talebin karşısında durmak ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ölümlerin yaşanmaması için hükümet acil adım atmalı ve tecridi sonlandırmalıdır. Buradan tüm annelere söz veriyoruz, bu sorun sadece sizin sorununuz değil. Bu soruna karşı sizlerle birlikte mücadele etmeye söz veriyoruz."
Yerel seçim ve YSK tepkisi
Bir diğer konu seçimler. 31 Mart seçimleri AKP'nin seçim işleri komisyonu gibi çalışan YSK, İstanbul seçimlerini iptal etti. Tıpkı HDP'lilerin mazbatalarını iptal etmeleri gibi. İstanbulluların iradesini gasp ettiler. Şaibeli olan seçim değil, YSK'dir. Bu açıkça bir sandık darbesidir. Çıkmış utanmadan 'oylar çalındı' diyorlar. Halkın aklıyla dalga geçiyorlar. İstanbul'da oylar değil, AKP ve YSK eliyle halkın iradesi çalındı. Daha geçen hafta bölgede 10 muhtarın mazbatasına el konuldu. YSK kendisini halk iradesinin üstünde görüyor. Biz bunları hep söyledik ama ne yazık ki sesimiz yeterince duyulmadı. HDP'li belediyelerin gaspı da İstanbul'un gaspı da YSK eliyle yapılan bir sandık darbesidir. 26 belediyemizi tecrit altına almaya çalışıyorlar şimdi de. Cizre'de emniyet amiri 'kanuna aykırı ama yapacağız' diyorlar. Bunlar darbe mekaniğinden besleniyorlar ve cesareti Ankara'dan alıyorlar. Halkımızın iradesine sonuuna kadar sahip çıkacağız, el konulan belediyelerimizin de yerlerde tekmelenen annelerimizin hesabını da 23 Haziran'da sandıkta bir kez daha soracağız, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Önemli olan demokrasiye sahip çıkmaktır. Cizre'ye sahip çıkmayan, İstanbul'a da sahip çıkamaz. Halk iradesini gasp eden bu darbe mekaniğine karşı tüm toplumsal kesimlerin mücadele etmesi gerekir. Bir otoriter sistemle karşı karşıayyız. Beyaz tülbentli annelere saldıran elle, İstanbul'da, Bölge'de mazbataları gasp eden el aynıdır. Cizre'de kanunu tanımıyorum diyen zihniyetle, İstanbul'da halk iradesini yok sayan zihniyet aynıdır.
Böylesi bir ortamda İstanbul'da, ani hep dünya 5'ten büyüktür diyor ya, biz de halk YSK'deki o 5 adamdan büyüktür diyoruz. HDP demokrasinin yanındadır, HDP ezilenlerin, iradesi gasp edilenlerin, barışın, özgürlüğün yanındadır. HDP 31 Mart'ta güç dengesini değiştirdi. Otoriter anlayışı geriletti. Türkiye halklarına umut verdi. Türkiye 31 Mart'taki kararlılığını 23 Hziran'da sürdürecek. Daha güçlü bir Demokrasi İttifakı diyoruz. Halklarımızın nefes alabbilidiği, kimsenin kimseye öteki demediği toplumsal uzlaşıya dayalı bir demokrasi ittifakından söz ediyoruz. Demokrasi'Nin yolu İstanbul kadar Cizre'den de geçmektedir. AKP-MHP blokunun uygulamalarına hep birlikte ses çıkarmazsak eksik kalacaktır. Adaletsizliğe her yerde birlikte karşı çıkalım.
Seçimleri kaybedince demokrasiyi hatırladılar. Bu baskıcı rejimle yönetemeyeceklerini kendileri de görüyor aslında. Ama önemli olan ne yaptıklarıdır. Annelere her gün saldırıyorlar, aydınlar cezaevine atılıyor, sanatçılar fişleniyor. Soruyoruz, demokrasi reformunuz bu mudur. Hukuku devre dışı bırakan bir hükümet hangi demokrasi reformunu yapacak. Hiç kuşkunuz olmasın asıl demokrasi reformunu halkın kendisi yapacak."
(Evrensel)