Cumhuriyet dönük operasyonda tutuklanan 11 gazetecinin 9 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıktığı dava ikinci gününde devam ediyor. Duruşma Murat Sabuncu’nun savunmasıyla başladı. Sabuncu, “Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için 9 ay beklemek” dedi.
Cumhuriyet Gazetesi’ne dönük operasyonda tutuklanan 11 yazar, çizer, muhabir, avukatın yargılandığı davanın dün başlayan ilk duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
“FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “FETÖ propagandası yapmak” iddialarıyla açılan davanın 4 gün sürecek ilk duruşmasında 11’i tutuklu 17 kişi yargılanıyor.
Davanın dünkü duruşmasında Kadri Gürsel, Musa Kart ve Akın Atalay savunma yapmıştı.
Duruşmayı ilk gün olduğu gibi bugün de Aralarında TGS, TGC, Basın İş, IFJ, EFJ, IPI, RSF, PEN gibi çok sayıda ulusal ve uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcilerinin de bulunduğu çok sayıda kişi izliyor.
Sabuncu’nun savunması: Bunları yazmayana gazeteci denir mi?
Bugünkü duruşma Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun savunması ile başladı.
Savunmasına duruşmanın başladığı tarih olan 24 Temmuz’un Basın Özgürlüğü Günü olduğunu hatırlatarak başlayan Sabuncu, “Davanın başladığı gün gazetecilerin bayramıdır. Bizler bayram günü yargılanmaya başlanan gazetecileriz. Dün basın bayramıydı biz gazeteciliği, haberleri savunmak durumunda kaldık. Biz bugünü otosansürün yıkılması olarak kutlayacağız” dedi.
Sabuncu’nun savunmasından satırbaşları şöyle:
Bu davanın savcısı, bizi tutuklatan kişi FETÖ’den ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor ama tutuksuz. FETÖ şüphelisi savcı Murat İnam bize FETÖ iftirası atıyor. Müebbetle yargılanırken tutuksuz, biz dokuz aydır tutukluyuz.
4 yılda bin 400 manşet atılır. Bilirkişi içinden cımbızla çekip rapor yapıyor. İddianameyi hazırlayan savcılar ‘adeta’ları çok seviyor. ‘Adeta’larla dolu ‘adeta’ bir iddianame sayın başkan. Siz gazetenin yüzde 10’u dışında tüm gazeteyi, ailelerimizi dokuz aydır mağdur ediyorsunuz. Arkadaşımızın 5 yaşındaki çocuğunun mal varlığı bile sorgulanmış.
Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için 9 ay beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık. Benim hiç MASAK raporum yok. Ama savcı ‘zengin göstersin diye’ iddianameye MASAK raporu da var diye eklemiş.
28 yıllık gazeteciyim. En son Cumhuriyet’te çalıştım. TGC ve IPI üyesiyim. Üyesi olduğum örgütler gazeteci örgütleridir.
Ben gazetede 2014 yılında çalışmaya başladım. Ama siz 2013 yılında vakıfta olanları bana soruyorsunuz. O tarihte vakıf çalışanlarını tanımıyordum. Çay içmişliğim yoktur.Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim.
Bir gazeteci herkesle temas eder ama mesafesini korur. ‘Bylock’ kullanan 18.000 kişi varken 13 kişiyle görüşmüşüm. Bir gazeteci olarak binde birine bile temas etmemişim. Az olmuş. Cumhuriyet Vakfı Türkiye’nin en saygın isimlerinden oluşan ve tek amacı Cumhuriyet’i yaşatmak olan bir vakıftır.
Biz ağır tecritteyiz. “Görmek istersen denizi yukarıya çevir yüzü” derdi Sabahattin Ali. Biz tecritte yukarıyı da göremiyoruz. Bizim gökyüzümüz deniz gibi değil Sayın Başkan.
Herkes Ahmet Şık’ın kitabı İmamın Ordusu’nun peşindeydi. Korkusuz 100 kişi tarafindan basıldı. O 100 yayıncıdan biri de benim. Eskiden gazeteciler haberin ve tarihin tanığıydı artık meslektaşlarının yargılandığı davada tanıklıklar. Bu da tarihe geçecek.
İktidar temsilcilerinin, o gruba en ağır hakaretler eden gazetecilerin o zaman konuştuklarını buraya getirmeyi kendime yakıştıramam. 17-25 Aralıkta paralar, ayakkabı kutuları ortaya yayıldı. Abdullah Gül ABD’ye aracı gönderdi. Bunları yazmayana gazeteci denir mi? ‘Cumhuriyet 17 Aralık yayın yasağına uymayacak’ tweetinden darbeye destekle suçlanıyorum. Böyle bir suçu nasıl görmezdik? Bir gazeteci olarak teker teker manşetler üzerinden geçmek evimin basılmasından, kelepçeden, tecritten daha ağır geliyor.
Gazete Karınca