Ekim ayının son günlerinde, Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimlerinden birine 2 gün kala, Uruguay Eski Devlet Başkanı Jose Mujica Türkiye’ye geldi. Gün içinde bir dizi etkinliğe katılan Mujica ve beraberindeki heyetin son durağı DİSK’in düzenlediği “İşçilerle Buluşma” etkinliğiydi.
Siyasi Haber/Zühre Kordon
Kendi ülkesindeki siyasi deneyimlerinden bahseden Mujica, iktidarda olan elit muhafazakarlara karşı kurdukları Geniş Cephe’nin yapısından ve bu ortaklığı kurarken nelere önem verdiklerinden örneklerle zenginleşen konuşmasında, özellikle sol hareketlerin birbirleriyle kavgaya tutuşmak ya da farklılıklarını derinleştirerek yarıkları büyütmek yerine, asıl kavgalarının kiminle olduğunu unutmadan ortak noktalarına odaklanmalarının önemine değindi. Özellikle sol hareketlerin gerçek düşmanı unuttukları her dönemde tıpkı Almanya’da Hitler’in ya da İtalya’da Mussolini’nin döneminde olduğu gibi, faşizmin kendine gelişecek alan bulduğunun ve iktidara gelebildiğinin altını çizdi
Kendi örgütlenmelerinde özellikle yerellerde hem mahalle dayanışmalarının hem de sendikal örgütlenmelerin birlikte oldukları ve eş düşümlü yol alan organizasyonlar kurduklarını belirten Mujica, stratejik farklılıklarına değil, birlikte mücadele edebilecekleri alanlara konsantre oldukça ve mücadele ettikçe güçlendiklerini özellikle vurguladı. Ancak farklılıklarından da kaçmadıklarını, bunları müzakere ederek ortaklaştıklarını da belirtmeden geçmedi.
Mücadelenin ve işçilerinin birliğinin hiç beklenmedik müttefikleri yarattığını deneyimleyerek öğrendiklerini ve bunun da işçilerin mücadeleden kaynaklanan birliklerinin gerçek bir güç olarak kabul edilmesini kolaylaştırdığını belirtti.
Uruguay Sendikalar Birliği Başkanı Fernando Pereira ise gerek Ankara’nın, gerekse Soma’nın acısını kalplerinde hissettiklerini belirttiği konuşmasını, başka ve uzak ülkelerde de olsalar işçilerinin dayanışmasının önemli olduğunu, ancak aynı zamanda direnişlerini/mücadelelerini ortaklaştırmanın da yollarını bulmaları gerektiğini belirterek devam ettirdi ve dünyada hala en geçerli cümlelerden biriyle bitirdi: “Dünyanın bütün işçileri, birleşin”
Mujica sözü tekrar alarak 2 yıl önceki bir anısını paylaştı: “ Uruguay’ın küçük bir kentinde dolaşıyorduk, önümüze Türk bir işçi çıktı, anlamadığım bir sürü şey söyleyerek ve “Sunca” “Sunca” diye bağırıyordu. Sunca bizim İnşaat işçileri sendikamız. Bu işçiler, Türk, Polonyalı ya da Romanyalı, çalıştıkları fabrika inşaatından paralarını alamıyorlardı. Sunca onların mücadelelerine sahip çıktı ve aslında sendika üyesi olmadıkları hatta vatandaşı bile olmadıkları bu ülkede kısa sürede haklarını almalarını sağladı. Bu şovenist olmayan bir sendikal hareketti ve ülkem, sendikal hareketimiz adına çok mutlu oldum. O işçiler de sonrasında Sunca’nın doğal müttefikleri haline geldiler.
Flento Amplio’nun ülkedeki kadın hareketine katkısının ne olduğu yönünde gelen bir soru üzerine, buna aslında en iyi cevabı yoldaşı , eşi Lucia’nın verebileceğini belirten Mujica, kısaca şunları söyledi:
Flento Amplio’nun tabanında pek çok kadın bulunmaktadır. Kadınlar, Latin Amerika’daki ülkeler arasında ilk kez Uruguay’da seçme ve seçilme haklarını, ayrıca 1914’de özgürce boşanma haklarını aldılar. Üniversiteyi bitirme oranı kadınlar arasında erkeklere oranla çok daha yüksek ve aynı zamanda beyaz yakalı, üst düzey mevkilerde kadınların sayısı erkeklerden daha fazla. Ancak hala aynı işi yapan erkek ve kadın arasında maaş farkı var ve kadınların sendikal mücadeleye ve siyasete katılımları erkeklere göre oldukça düşük.
Eski Tupamaros gerillalarından olan, 6 kez vurulan ancak hayatta kalarak bugün 80 yaşına gelen Jose Mujica, 14 yıllık hapishane hayatının 10 yılını tecritte geçirmiş ve ardından girdiği siyasetteki mücadelesini Urugay’ın devlet başkanlığına kadar taşımış bir modern zaman kahramanı. Sorulan bir soru üzerine, Kürt özgürlük mücadelesi ve HDP hakkında detaylı yorum yapmaktan kaçınarak bizi biraz buruk bıraksa da “kendi özgürlüğü ve kaderini tayin için mücadele eden her kesimin yanında olduğunu söyleyerek” göz kırpmaktan geri durmadı.
Ancak onun tüm konuşmasına damgasını vuran sözleri sanırım şunlar oldu:
“ Köksüzleşenler darbe yaşayanlar değil, darbe yaşadıktan sonra kollarını iki yana sarkıtıp devam etmeyenlerdir”
Kollarını hiç iki yana sarkmayanların anısına…