Kıbrıs’ın kuzeyinde “seferberlik çağrısına uymama” suçlamasıyla yargılanan Kıbrıslıtürk vicdani retçi Hasan Rahvancıoğlu’nun ilk duruşması 27 Kasım’da Lefkoşa’daki Askeri Mahkeme’de yapıldı Barış savunucularının ve demokrasi güçlerinin yoğun desteği altında gerçekleşen duruşmada, yargı süreci usule ilişkin gerekçelerle 22 Ocak 2026 tarihine ertelendi.
Mahkeme Önünde Enternasyonal Dayanışma
Adanın her iki yarısından ve Avrupa’dan sendikalar ve hak örgütlerinin dayanışma gündeminde yer alan duruşmayı izlemeye gelenler arasında Avrupa Vicdani Ret Bürosu (EBCO), Türkiye’den SYKP, Kıbrıs’tan Sol Hareket ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenleri Sendikası (KTOEÖS) temsilcileri ve adanın her iki yarısından barış aktivistleri vardı.
Mahkeme önünde toplanan aktivistler, “barış hakkının yargılanamayacağı” mesajını verirken, Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi’nden Murat Kanatlı, sürecin hukuki ve siyasi çelişkilerine dikkat çekti.
“Hukuk Tanımazlık ve Siyasi İrade Eksikliği”
Duruşma sonrası konuşan Murat Kanatlı, devlet aygıtının kendi hukukunu dahi çiğnediğini vurguladı. Anayasa Mahkemesi’nin vicdani reddi “anayasal bir hak” olarak tanımlamasına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye aleyhine verdiği emsal ihlal kararlarına rağmen, yargılamaların ısrarla sürdürülmesi “sistematik bir yıldırma politikası” olarak yorumlandı.
Kanatlı, sürecin siyasi boyutuna dair şunları kaydetti:
“Ortada AİHM tarafından tescillenmiş bir hak ihlali var. Türkiye Cumhuriyeti, AİHM nezdinde bu ihlali kabul edip tazminat ödemeyi kabul etmişken, yerel savcılığın bu durumu görmezden gelmesi kabul edilemez. Üstelik Meclis’te bekleyen bir yasa taslağı mevcut. Bu taslak yasalaşsa sorun kökten çözülecek ancak UBP–YDP–DP hükümeti, anayasal bir hakkın teslimi konusunda adım atmamakta direniyor.”
Restleşme: “Ne Para Öderiz Ne Hapis Yatarız”
Hasan Rahvancıoğlu hakkında toplamda üç ayrı dava dosyasının bulunduğunu hatırlatan Kanatlı, barış mücadelesinden taviz verilmeyeceğinin altını çizdi. Kanatlı, aktivistlerin para cezası ile hapis tehdidi arasında seçim yapmaya zorlanmasına karşı çıkarak açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:
“Bizden uzlaşma beklemesinler. Özgürlüğümüzü pazarlık konusu yapmayacağız. Ne bir gün, ne bir saat, ne bir dakika, ne bir kuruş vermeyeceğiz!”
