Burjuva basının bile “son yılların en kitlesel grevi” olarak duyurduğu ve 29 Ocak 2015 sabahı 22 fabrikada başlayan grev, Bakanlar Kurulu tarafından 60 gün erteleme kararıyla durduruldu. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, kararı antidemokratik bulduklarını belirterek greve devam edeceklerini açıkladı.
Grev erteleme yasası
12 Eylül döneminde çıkarılan 2282 sayılı Kanunun 34. ve 35. maddelerinde belirtilen “Grev ve lokavtın ertelenmesi”yle ilgili hükümler, şimdi yürürlükte olan 6356 sayılı Kanunun 63. maddesiyle aynıdır.
Madde 63 –Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlar.
Görüldüğü gibi, maddede belirtilen “gerekçe”lerin somut biçimde tanımlanmaması, hükümetlerin bu maddeyi istedikleri gibi esneterek, en geniş biçimde yorumlayarak, keyfi biçimde kullanabilmelerine imkan veriyor.
Milli güvenlik ve genel sağlığı bozucu grev
Milli güvenliği sarsıcı bir “yasal grev” nasıl olur?
İşçiler ne yaparsa milli güvenlik tehlikeye girer?
Metal iş kolunda yapılan bir grev genel sağlığı nasıl bozar?
Örneklerle arttırılabilecek birçok soru var tabii; ancak ne yasada ne de Bakanlar Kurulu’nun açıkladığı kararda somut hiçbir ifade yer almıyor. Yani bu bakanlar ve hükümet ne gördü de milli güvenlik ve genel sağlık tehlikeye girdi? Hiçbir açıklama yok.
Emek ve sermayenin uzlaşmaz çelişkisi
Meselenin başına “milli” kavramı getirilerek ulusal hassasiyetlere çağrı yapan bu karar açıkça işverenlerin lehine alınmış bir karardır. Zaten 2822 sayılı kanun 12 Eylül anayasasının bir ürünüdür ve işçi sınıfının grev silahına karşı işverenleri koruma-kollama yasasıdır. Darbeyle hesaplaşmak bir yana onun nimetlerinden faydalanan AKP 12 Eylül faşizmi döneminde çıkarılan pek çok yasa gibi, 2822 sayılı kanunu da hiç dokunmadan aynen uygulamaya devam ediyor. Çünkü AKP yerli-yabancı sermayenin hizmetkarıdır. Sermayenin huzurunu kaçıracak, onun kârını azaltacak ya da sekteye uğratacak hiçbir grev ya da direnişe müsaade etmez, yasal boşlukları kullanarak erteler, yasakların yetmediği yerde azgınca saldırır. Daha önce Şişecam ve THY grevlerinde yaptığı gibi.
Emek-sermaye savaşı dediğimiz tam da budur. Sermaye ve onun savunucuları ile emek ve onun savunucuları arasındaki temel meseledir. İşçiler emeğinin ve alınterinin karşılığı olarak hiç olmazsa insanca yaşayabileceği bir ücret ve çalışma koşulları ister; sermaye ise, kârını azami düzeyde tutabilmek için işçilerin istediklerini asgari düzeyde vermek, mümkünse de vermemek ister.
Sınıf dostları göreve
İşçi sınıfının çıkarına olan her şey sermayenin zararınadır. Tersi de doğrudur; sermayenin çıkarına olan işçi sınıfının zararınadır. Özellikle de işçi sınıfının taşıyıcı işkollarından en önemlisi olan metal sektörü, aynı zamanda sermayenin de en kârlı sektörüdür. Kısa ya da uzun vadede sanayi işkolu içerisinde özellikle de metal sektöründe büyük yatırımları bulunan büyük sermaye grupları açısından da bu grev hayati öneme sahiptir.
Durumun ciddiyetine uygun davranan sermaye ve temsilcileri hemen saldırıya geçip uydurma bahanelerle grevi durdurma kararını çıkardılar. Metal işçileri ise bu kararı tanımayacaklarını, grevi sürdüreceklerini açıkladı.
Sonuçta bu, salt 15 bin Birleşik Metal-İş üyesinin grevi değil, diğer konfederasyonlara bağlı metal sendikalarına ve hatta bütün işçilere örnek teşkil edebilecek niteliğe sahip bir grevdir. Bu grev başarıya ulaşırsa bütün işçiler, emekçiler lehine bir kazanıma, bir umuda dönecektir.
Bu grev sadece Birleşik Metal-İş’in değil varlık-yokluk mücadelesi veren sendikal hareketin grevidir. Bu grev yoksulların, asgari ücretli işçilerin, işsizlerin grevidir. Ve bu grevi, taleplerini, mücadelesini mahallelere, yaşam alanlarına, diğer iş kollarına duyurmak, anlatmak, sokaklara dökülmek devrimciler, komünistler olarak bize düşen görevdir. Metal işçileri işaret fişeğini çaktı, şimdi sıra sınıf dostlarında, sınıf devrimcilerindedir. Şimdi sıra, tüm emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadele örgütü HDK/HDP’dedir.
Sermaye ve temsilcilerine karşı işçi sınıfını savunmak, mücadelesini yaygınlaştırmak, onunla dayanışmak için görev başına! Emeğin yanına ezilenlerin öfkesini alıp, sınıf bilincimizi kuşanıp sokaklara, fabrika önlerine gitme vaktidir.
30.01.2015