İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasının ardından başlayan halkın isyanı 10. gününde. CHP’nin çağrısıyla milyonlar Maltepe Miting Meydanı’na akın etti. CHP’nin yanı sıra çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü, emek ve meslek örgütü de mitinge katıldı. CHP mitinge katılan sayısını 2,2 milyon olarak bildirdi.
Alanda sık sık “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Tayyip istifa” sloganları atıldı.
İstanbul Eme, Barış ve Demokrasi Güçleri “İnsanca onurlu bir yaşam için boykot, grev, direniş” pankartıyla, KESK “Darbeye hayır, halk iradesi engellenemez” pankartıyla alana girdi. Halkevleri ise “Halk Saray’dan büyüktür” sloganıyla yürüdü.
Dilek İmamoğlu: “Bu daha başlangıç”
Kürsüye ilk çıkan isim İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu oldu. Kürsüdeki konuşmasına şu sözlerle başladı:
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Bu daha başlangıç mücadeleye devam. Kendimiz için değil, evlatlarımız için! Türkiye için mücadeleye devam!
Yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin ayağa kalktığını söyleyen Kaya İmamoğlu’nun ardından söz alan Ekrem İmamoğlu’nun annesi Havva İmamoğlu mitinge katılanları “Her şey çok güzel olacak” ifadeleri ile selamladı.
İmamoğlu: “Ben değil, Erdoğan kendini aklamak zorunda”
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinden gönderdiği mektubun ilk bölümünü okudu. Çelik’in okuduğu bölüm şöyle:
Sevgili vatandaşlarım sevgili gençlerimiz, değerli çocuklarımız, yüreği adalet ve ülke sevgisiyle atan kıymetli kardeşlerim.. Merhaba. Adalet, demokrasi ve özgürlük talep ettiğiniz insanca yaşamak istediğiniz için bir araya geldiniz. Güler yüzünüzle, enerjinizle, sağ duyunuzla herkese örnek ve umut oldunuz. Her birinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun. Sizlerin ve ülkenin dört bir yanında ülkede haksızlığa karşı ayağa kalkan milyonların meselesi elbette Ekrem İmamoğlu değil. Bunu ben de çok iyi biliyorum. Mesele memleket meselesi. Adalet, demokrasi, özgürlük meselesi. Eğitim, üretim, paylaşım, hak, hukuk meselesi. Mesele ülkenin geleceği meselesi. Onun için gençler en öndeler. Çünkü gelecek kaygısını en çok gençler yaşıyorlar. Hayatlarının ellerinden kayıp gittiğini en çok onlar hissediyor. Gençler, gençliklerini çalanın kim olduğunu sorguluyorlar ve karşılarında tek bir kişiyi görüyorlar. O kişi bu ülkenin gençlerini anlamak için hiçbir gayret göstermedi. Kendisine oy veren gençleri bile yeterince dikkate almadı. Sadece gençleri ayrıştırmaya birbirine düşürmeye çalıştı. O kişi bugün de öyle yapıyor. Çünkü seçim kazanmak için hep birilerini düşman ilan etmek zorunda. Oysa bizim milletçe kardeşliğe ve dayanışmaya ihtiyacımız var. En çok da gençlerin birliğine ihtiyacımız var.
Gençler yarışmayı, rekabeti severler ama mutlaka mertçe olsun isterler. Gençler kim kazanacaksa bileğinin hakkıyla olsun isterler. Hangi siyasi partiden olursa olsun bütün gençlerin içinde adalet duygusu vardır, mertlik vardır. İşte onun için herkesten çok gençler seslerini çıkartıyorlar. Gençler meydanları dolduruyorlar. Gençlerin hepsiyle gurur duyuyorum. Gençler Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Vatandaşa saygı göster, milletin iradesine el uzatma’ diyorlar. Gençler, Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Faul yapma, mertçe yarış’ diyorlar. Ama Erdoğan bu seslere kulaklarını tıkıyor. Birbiri ardına haksız hukuksuz talimatlar veriyor. Yaptığı kötülükler milletimizin üzerine yeni ekonomik yükler bindiriyor. Herşeyi kendi yaptığı halde Erdoğan asla sorumluluk üstlenmiyor. Yıllardır ekonomik krizin sorumlusu olarak kimleri göstermediki; dış güçler, faiz lobisi, bankalar, pazarcılar, çiftçiler hatta bakkallar ve fırıncılar. Bir tek bu iktidar ve onun başındaki zat krizin sorumluluğunu üstlenmedi. Haksız, hukuksuz tutuklamaları, sıkı yönetim dönemlerini aratan uygulamaları yüzünden 3 günde Merkez Bankası’ndaki birikimin yüzde 40’ı 26 milyar dolar uçup gitti. Ama bu krizin sorumluluğunu da hiç utanmadan gençlerin demokratik tepkilerine, adalet talebiyle protesto hakkını kullanan milletimize yüklüyorlar. Amaçları bellidir; baskıyla, zorbalıkla, kara propagandayla milletimize boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Başaramayacaklar, başaramayacaklar, başaramayacaklar…
Bu millet yedi düvele boyun eğmemiş. Sandıktan kaçanlara, milli irade hırsızlarına mı boyun eğecek. Sevgili dostlarım ben size içimdeki memleket sevgisi kadar büyük uçsuz bucaksız hücremden sesleniyorum. Etrafımdaki taş duvarlar, demir parmaklıklar suçlular için, yaptıklarından pişman olanlar için aşılmaz engeller olabilir. Benim için bu parmaklıklar yok hükmündeler. Çünkü ben hiçbir suç işlemedim. Belediye başkanı olarak yaptıklarımdan pişmanlık değil, gurur duyuyorum. Devletin birçok kurumu tarafından 6 yılda bin 300 defa incelenmiş ve hepsinden aklanmış bir belediyenin yöneticisiyim. 48 idari, 51 şahsi soruşturmadan alnının akıyla çıkmış bir yöneticiyim. Devletin müfettişlerinin yıllardır bulamadığı suçları, şimdi gizli ve yalancı tanıkların ipe sapa gelmez ifadelerine dayanarak bulduklarını iddia ediyorlar. Onlara hadi oradan, hadi diyorum.
Bu uyduruk davada kendisini aklamak zorunda olan ben değilim. Yargıyı talimatla çalışır hale getiren, gizli tanıkların arkasına saklanarak beni saf dışı etmeye çalışan Erdoğan kendini aklamak zorunda. Ahmak Davası’ndan, kreşlerimizi kapatmak için açtıkları soruşturmaya… 30 küsur yıllık diplomamı baskıyla iptal ettirmekten, sözde yolsuzluk davasına kadar, bana yapılanların siyasi amaçlı, kirli bir operasyon olmadığını Erdoğan kanıtlamak zorunda. Erdoğan, bana karşı her hamlesiyle, seçimden kaçan, rakibinden korkan, biri olduğunu gösteriyor. Bu mertlikten uzak hamleleriyle kendisini seven vatandaşlarımızı utandırıyor, kendisine güvenenleri boşa düşürüyor. Varlığını koruyabilmek için elindeki yetkileri kötüye kullanan, hukukun ve demokrasinin dışına çıkan her iktidar acizdir, zavallıdır.
“İstikamet belirleyecek tek irade milletin iradesi”
Böyle iktidarlar, rakiplerini ortadan kaldırıp, tüm muhalifleri baskı altına almakla işe başlar ve sonunda ülkeyi göstermelik seçimlerle yönetilen, çağdışı bir hanedanlık haline getirirler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milletimizin feraset ve cesaretle yürüttüğü mücadeleyle kurulmuş olan Cumhuriyetimiz işte böyle bir tehdit altındadır. Daha önce de devletin gücünü kendi gücü zannedenlerin, kendi iradesini milletin iradesinden üstün görenlerin zorla, zorbalıkla bu ülkeye istikamet belirlemeye çalıştıklarını gördük. Milletimiz tüm bu dayatmaları, darbeleri bertaraf etmeyi başarmıştır. Türkiye’ye istikamet belirleyecek tek iradenin milletin iradesi olduğunu her seferinde kanıtlamıştır. Yine öyle olacak. Milletin iradesine değil; ele geçirdikleri devletin gücüne güvenenler yine kaybedecekler. Çünkü karşılarında siz varsınız, millet var.
“Zorbalığa, zalimliğe boyun eğmeyeceğiz”
Hukukun bittiği, yargının teslim olduğu noktada siz bir karar verdiniz. Başta gençlerimiz olmak üzere, ülkemizin her köşesinden milyonlarca vatandaşımız meydanlara aktı ve darbeye karşı direnişe geçti. Hep birlikte iktidarın hesabını boşa çıkardınız. Haklarınıza, geleceğinize, özgürlüğünüze sahip çıktınız. Tam da kurucumuz, kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, hepiniz ‘Özgürlük benim karakterimdir’ dediniz. Tam da İstiklâl Marşımızda dendiği gibi ‘Enginlere sığmadınız, taştınız’ ve ne büyük bir millet olduğunuzu bir kez daha kanıtladınız. Sizle hepinizle gurur duyuyorum. Sevgili Kardeşlerim; şimdi çok büyük, çok güçlü bir başlangıç yapıyoruz. Zorbalığa, zalimliğe boyun eğmeyeceğiz, demokratik bir yöntemle, mertçe mücadeleyle bu baskıcı rejimi tarihe gömeceğiz diyor Ekrem Başkanımız. Değerli İstanbullular dilerseniz Ekrem Başkanımızın mektubunun bundan sonraki bölümünü kendi görüntüsüyle hep birlikte izleyelim.”
“Maltepe Meydanı çok umutlu, çok dirençli, çok kararlı”
Ekrem İmamoğlu’nun mektubunun sonraki bölümleri yapay zekayla mitinge katılanlara izletildi. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
Dilerseniz. Ekrem başkanımızın bir kaç cümlesini hep beraber tekrar edelim. Ne dedi Ekrem Başkanımız, ‘Hiç korkmuyorum, çünkü aziz milletimiz birleşmiştir’ dedi, ‘Ayrılık gayrılık bitmiştir, millet vicdanda birleşmiştir. Millet adalette birleşmiştir. Korku duvarları yıkılmıştır. Gençler ayaktadır, kadınlar ayaktadır. Bu millet teslim alınamayacağını göstermiştir. Uçsuz, bucaksız hüçremden avazım çıktığı kadar haykırıyorum: Millet büyüktür. Millet büyüktür. Millet bütün bu iktidarlardan büyüktür. Ekrem İmamoğlu, Silivri 9 nolu cezaevi. Ekrem Başkanımızın mektubunu sizlerle paylaştım. Ben de sadece bir iki duygumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Dün Ekrem Başkanımızı Silivri’de ziyaret ettim. Kendisini çok umutlu, çok dirençli ve çok kararlı gördüm. Maltepe Meydanı da çok umutlu, çok dirençli, çok kararlı. Sizler çok umutlusunuz. Buradan bir şiirle bu umudu Türkiye’nin dört bir yanına gönderelim mi?
“Umut Silivri zindanında”
Umut, umut değerli dostlar üniversitede akademisyenlerin gözünde. Umut kalemini satmayan onurlu gazetecilerin düşüncelerinde. Umut tekeri döndüren şoförün bileğinde. Umut madeni delen, duvarı ören, çarkı dönderen işçinin nasırlı ellerinde. Ve umut dostlarım evde, okulda, fabrikada… Hayatın her alanında eşitlik arayan kadınların mücadelesinde. Umut korku duvarlarını yıka yıka gelen öğrencilerde ve umut… Ve umut Silivri zindanında ‘herşey çok güzel olacak’ diyen bir yiğidin güzel Türkiye hayallerinde. Ve umut Silivri zindanında ‘herşey çok güzel olacak’ diyen bir yiğidin güzel Türkiye hayallerinde. Her şey çok güzel olacak.”
(sendika.org)