Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

    1 Eylül 2025

    TELE1’e 5 gün ekran karartma cezası uygulandı

    31 Ağustos 2025

    İzmir’de katliam: 15 can zehirlenerek öldürüldü

    31 Ağustos 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      90’larda diziler eleştiriyordu, bugün haberler susuyor

      30 Ağustos 2025

      Körlükler ve akılsızlıklar ülkesinde kadın olmak

      30 Ağustos 2025

      İklim politikalarında engelli hakları perspektifi: Adaletin ölçütü

      29 Ağustos 2025

      Bağımsız yaşam: Merhametin değil, adaletin eseri

      24 Ağustos 2025

      Bolu’da siyasi ikbal, sosyal medya ve fenomen belediye başkanı

      22 Ağustos 2025
    • Seçtiklerimiz

      Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

      1 Eylül 2025

      Irkçılığa dair

      31 Ağustos 2025

      Geç faşizme karşı bir anlamlandırma yöntemi önerisi: Konjonktürel analiz

      31 Ağustos 2025

      1970’lerin krizi: Sosyalist blok çözülürken Çin nasıl yükseldi?

      31 Ağustos 2025

      Trump’ın ‘güney’ cephesi: ABD donanması Venezuela kıyılarında

      30 Ağustos 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Cemil Aksu: Ekolojik mücadele demokratikleşme mücadelesinin bir boyutudur

      31 Ağustos 2025

      Ecehan Balta: “Kalıcı barış, ekolojik adalet olmadan mümkün değildir”

      31 Ağustos 2025

      Shleymun Elber Rhawi: “Süryani halkı barışa, özgürlüğe ve demokratik bir topluma en çok ihtiyaç duyan halklardan biridir.”

      31 Ağustos 2025

      Mahir Gürz: Süreç demokratik bir zemin ve muhtevadan uzak

      30 Ağustos 2025

      Mert Büyükkarabacak: Ekmek kavgasını onurlu barış mücadelesiyle birleştirmeliyiz

      29 Ağustos 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

    Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

    FEHİM TAŞTEKİN Evrensel için yazdı: Gazze soykırımı karşında dürüstçe adımlar atamayan Türkiye’nin, Suriye’de İsrail’le hesaplaşabilmesi gerçekçi bir senaryo değil. Türkiye’nin dahil olduğu ittifak düzeninin patronu ABD, Tel Aviv ile Ankara arasındaki didişmeyi hoş karşılamıyor. Ama Trump iki müttefiki arasındaki uyumu kimin sahasında sağlayacak? Net olan şey; bu denklemde bir taraf rahat, diğer taraf tedirgin.
    Fehim Taştekin1 Eylül 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    İsrail tarihi Levant’ta üç katmanlı bir güvenlik mimarisi tasarlıyor. En çok duyacağımız kelime ‘arındırma’; askerden, silahtan ya da insandan…

    İlk katman Filistin. Ve bu halkada Gazze Şeridi’ni yaşanamaz kılmaya dönük hızlandırılmış soykırım, Batı Şeria’da yerleşimci terörü, mülksüzleştirme ve ilhak planları ve Doğu Kudüs’te ağır çekimde gasp operasyonları var. Güncel motivasyon Filistin devletinin var olabileceği herhangi bir temel bırakmamak.

    İkinci katman Lübnan. Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve Lübnan’ın teslim alınmasındaki stratejik hedef için Suudi-Amerikan baskı mekanizmaları bütün gücüyle devrede.

    Üçüncü katman Suriye. Burada üç halkalı bir stratejik kurgu önümüze seriliyor. İlki Golan Tepeleri’nden Kuneytra, Dera, Süveyde ve Şam kırsalının batısını kapsayan alanları tampon bölgeye dönüştürmek. Asker ve silahlardan arındırılmış tamponu sağlam tutabilmek için bölgenin öteki ucunda Dürzilerle rahat etkileşimin kurulabildiği Süveyde’nin en azından idari olarak merkezden koparılması gerekiyor.

    İkinci halkada yeni Suriye ordusunun ağır silahlardan mahrum bırakılması, hava savunma ve füze sistemlerinin kurulmaması, ülke hava sahasının bütünüyle İsrail hava araçlarına açık tutulması yer alıyor.

    Üçüncü halka yeni Suriye’nin ittifak ilişkilerini ilgilendiriyor. Burada da üç husus öne çıkıyor:

    – Suriye’nin eski güç denklemine dönmemesi. Yani İran ve Hizbullah gibi İsrail’e düşman herhangi bir gücün tekrar varlık göstermemesi.

    – Kırılgan ve edilgen Suriye tasarımını bozacak askeri desteğin önlenmesi.

    – Suriye’de İsrail’in operasyonel özgürlüğünü kısıtlayacak ya da etkileyecek yabancı güçlerin konuşlandırılmaması.

    İsrail’den minnettarlık beklemek!

    İsrail en azından Suriye tarafında bu düşe erişebilecek duruma geldiyse bunda AKP iktidarının son 14 yılda fecaat arz eden politikalarının payı büyük.

    Malum her şey bir kötülükle başladı. Bu kötülük de Amerikan hegemonyasının Irak’tan sonra Suriye’yi çökertme planına ortaklık sunmaktı; muhalefetin silahlandırılması, sınır illerinin Peşaverleştirilmesi ve Türkiye’nin cihatçı otobanına dönüştürülmesiydi. Ondan sonra gelen zikzaklar ve müdahalelerin hiçbiri ilk kötülüğün sonuçlarını ortadan kaldıramadı.

    Ve şimdi öyle bir noktaya gelindi ki, Türkiye’nin Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) üzerinden tasarladığı Suriye ile İsrail’in hedeflediği Suriye karşı karşıya geliyor. Bu da yeni bir hesaplaşmayı gerektiriyor.

    İsrail, AKP’ye en önemli düşmanının dağıtılması konusundaki hizmetlerinden dolayı minnettarlık duymuyor. Üstelik Türkiye’nin Suriye’deki adımlarını kendisine tehdit sayıyor. İsrailli yetkililer ve yorumcular Türkiye’yi İran’ın yerini alan ‘Kötülük Ekseni’ olarak resmediyor.

    Türkiye’nin Şam’la yapılan eğit-donat anlaşmaları çerçevesinde El Kaide ve IŞİD’den gelen güçleri düzenli orduya dönüştürmeye dönük çabaları HTŞ’ye yatırım yapan ana aktörlerin de işine geliyor. İstedikleri Suriye’yi HTŞ’nin mezhepçi ve şiddet düşkünü kadrolarıyla elde edemeyeceklerini ya da bunun ellerinde patlayacağını biliyorlar. HTŞ’ye açtıkları kredinin karşılığını alabilmeleri için disipline edilmiş ve biraz devlete benzemiş organize bir muhataba ihtiyaçları var. Fakat ne kadar dönüştürülürse dönüştürülsün, HTŞ, Türkiye’nin içinde bulunduğu oyun planlardaki temel zayıflık ve kara deliğe denk geliyor. Aynı HTŞ, İsrail için tarihi fırsat anlamına geliyor.

    Kuşkusuz İsrail’in Suriye’deki saldırganlığı Ebu Muhammed el Colani’ye şans verme kararını koruyan ve bunun sonuçlarını görmek isteyen Trump yönetimini de kasıyor. Şam’ı ziyaret eden Kongre üyelerinin Washington’a dönüşte İsrail’e ‘Saldırıları durdur” diye seslenmesi Beyaz Saray’daki eğilime tercüman oluyor.

    ABD, İsrail’le barışmış, ilişkilerini normalleştirmiş, Abraham Anlaşmalarına katılmış ve ABD’nin orta Doğu düzenine transfer edilmiş fonksiyonel bir Suriye’yi tercih ediyor.

    Trump, Colani’ye açtığı krediyi İsrail ile normalleşme şartına bağlamış olsa da İsrail şu anda sadece tampon planını kalıcı hale getirecek bir güvenlik anlaşmasıyla ilgileniyor ki, bu anlaşmanın Suriye’de dört halkalı güvenlik mimarisinin temeline koyduğu koşulları karşılamasını da dayatıyor.

    7 Ekim’den sonra Levant’ta birbirini tetikleyen çöküşlerle birlikte İsrail bütün sınırları aşabilecek duruma geldi. Ve 7 Ekim’in sadece Gazze’de değil Lübnan ve Suriye’de de tekrarlanmasını önleme yönündeki sahte gerekçeyi yakılmış ya da çiğnenmiş topraklar hedefi için kullanıyor.

    Tam olarak ABD Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın dediği gibi; “İsrail açısından yetki alanları, sınırlar ve sınırlamaların nerede olduğuna dair nosyon değişti. İsrail’in kafasında Sykes-Picot sınırları anlamsız. 7 Ekim’in bir daha yaşanmaması için dilediği yer ve zamanda dilediğini yapacak.”

    Fakat mesele bir yerden sonra, hedeflenen tamponun ötesinde, Suriye’nin merkezi bir devlet olarak mı inşa edileceği yoksa federal sistemle idari bölünmeye mi tabi tutulacağı sorusuna gelip çatıyor.

    Önce “Federalizm işlemez” diyen ve Süveyde’deki olaylardan sonra federalizme yakın alternatiflerin aranması gerektiğini söyleyen Barrack, yeniden ilk pozisyonuna döndü. Geçen haftaki demecinde “Suriye’de Dürziler Dürzi ülkesi, Kürtler Kürt ülkesi, Aleviler Alevi ülkesi istiyor. Suriye’de birlik ve uzlaşma dışında bir B planı olan var mı? Yok. B planı kaos” dedi. Ve Netanyahu’nun aksine Colani’ye güvendiğini ve inandığını vurguladı. Colani’nin hedeflerinin Amerikalılarınkiyle uyumlu olduğunu belirtti.

    Ortada bir uyumsuzluk var. Trump ayrık uçları nasıl birleştirecek? Spesifik olarak da Suriye’de merkezi bir sistem hedefleyen ve askeri üs edinmeyi kafaya koyan Türkiye ile bu hedefleri tehdit sayan İsrail arasındaki çıkar çatışmasını nereye bağlayacak?

    İsrailli ağızlara bakarsak Türkiye’nin Suriye’de kalıcı üs edinmesi ve askeri varlık olarak mevcut konumundan güneye sarkması kırmızı çizgi olarak görülüyor. Biriniz güneye, diğeriniz kuzeye bakın” demek Trump’ın tarzına uyuyor. Fakat tam anlamıyla ‘hakim’ olmak istiyor.

    Şimdiye kadar Ankara’nın meselesi, SDG’nin dağıtılması ya da sistem içinde eriyecek şekilde entegre edilmesiydi. Fakat İsrail’in Şam’a dayatmalarıyla sorun bunun ötesine geçiyor.

    Ankara gerek özerklik talepleri gerekse İsrail’in dayatmaları karşısında HTŞ’nin sağlam durmasını bekliyor. Diğer yandan Trump’ın Erdoğan’a yapacağı jestlere bel bağlıyor. Fakat “Ya Trump’ın Colani’ye açtığı kredi tükenirse” diye bir korku alttan alta onu huzursuz ediyor. Aynı şekilde ABD’nin baskılarıyla İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması imzalanır da Ankara’nın manevra alanı daraltılırsa diye bir endişe beliriyor.Bu ihtimaller, SDG’nin entegrasyonu hedefiyle belirlenmiş takvimde zaman baskısına yol açıyor. Ankara’dan gelen açıklamaların tekrar tehditkar bir tona bürünmesi sanırım bununla ilgili.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 26 Ağustos’ta “Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak. Kıblesini şaşırıp kendilerine yeni yabancı patronlar arayanlar kaybedecek” dedi. Ardından Milli Savunma Bakanlığı, Şam’ın her türlü destek talebine karşılık verileceğini açıkladı. Bilahare Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TBMM’de İsrail’in hassas noktaları kaşıdığını belirtti; “Suriye’nin kadim topluluklarının çarpık hedefler doğrultusunda istismar edilmesine asla izin vermeyeceğiz” diye çıkıştı.

    Suriye’yi lime lime eden koalisyonun bir numaralı ortağı olmayı marifet sayan AKP kadrolarının miyopluğu şuradan ileri geliyor: Bu senaryonun devamını kendilerinin yazabileceğini zannettiler. “Orta Doğu’da bizden izinsiz yaprak kımıldamaz” diyen nevzuhur İttihatçılar İsrail’e bir milim geri adım attıracak irade gösteremediler. Ne Gazze’de ne Suriye’de…

    Gazze soykırımı karşında dürüstçe adımlar atamayan Türkiye’nin, Suriye’de İsrail’le hesaplaşabilmesi gerçekçi bir senaryo değil. Türkiye’nin dahil olduğu ittifak düzeninin patronu ABD, Tel Aviv ile Ankara arasındaki didişmeyi hoş karşılamıyor. Ama Trump iki müttefiki arasındaki uyumu kimin sahasında sağlayacak? Net olan şey; bu denklemde bir taraf rahat, diğer taraf tedirgin.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Irkçılığa dair

    31 Ağustos 2025

    Geç faşizme karşı bir anlamlandırma yöntemi önerisi: Konjonktürel analiz

    31 Ağustos 2025

    1970’lerin krizi: Sosyalist blok çözülürken Çin nasıl yükseldi?

    31 Ağustos 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Mehmet Murat Yıldırım

    90’larda diziler eleştiriyordu, bugün haberler susuyor

    Mine Söğüt

    Körlükler ve akılsızlıklar ülkesinde kadın olmak

    Elif Gamze Bozo

    İklim politikalarında engelli hakları perspektifi: Adaletin ölçütü

    Elif Gamze Bozo

    Bağımsız yaşam: Merhametin değil, adaletin eseri

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Fehim Taştekin

    Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

    Ohannes Kılıçdağı

    Irkçılığa dair

    Şebnem Oğuz

    Geç faşizme karşı bir anlamlandırma yöntemi önerisi: Konjonktürel analiz

    Ümit Akçay

    1970’lerin krizi: Sosyalist blok çözülürken Çin nasıl yükseldi?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    DEM Parti’li Altın: Mevsimlik tarım işçisi kadınların güvencesizliği sona ermeli

    22 Ağustos 2025

    BM: Küresel ısınma 2,4 milyar işçiyi tehdit ediyor, hızlı önlem şart

    22 Ağustos 2025

    TÜMTİS: Platform Turizm 500 çalışanın maaşını ödemedi

    22 Ağustos 2025
    KADIN

    Temmuz ayında en az 28 kadın katledildi: Şiddet yayılıyor, sessizlik büyüyor

    6 Ağustos 2025

    Patriarkayı yık

    22 Haziran 2025

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.