Suriye’de HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesinin ardından geçen bir yıl, Alevi toplumu açısından ağır hak ihlalleri, katliamlar ve sistematik şiddetle geçti. İnsan hakları örgütleri ve sahadan gelen raporlar, bu süre içinde Alevilere yönelik saldırılarda 2 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini, yüzlerce kişinin yaralandığını, çok sayıda kadın ve çocuğun ise kaçırıldığını ortaya koyuyor. Son olarak Lazkiye’den gelen bilgiler, bölgede yeni ve organize saldırıların başladığına işaret ederken, DEM Parti’den uluslararası topluma ve Türkiye’ye acil müdahale çağrısı geldi.
DEM Parti: Sivillerin can güvenliği büyük risk altında
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Suriye’nin Lazkiye kentinde Alevilere yönelik organize saldırıların başladığına dair haberler üzerine kritik bir açıklama yayımladı. Açıklamada, özellikle Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde ev ve iş yerlerinin hedef alındığı, sivillerin yaşam hakkının ciddi tehdit altında olduğu vurgulandı.
Tülay Hatimoğulları, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Lazkiye’den gelen bilgilerin büyük bir endişe yarattığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’nin Lazkiye kentinde Alevilere yönelik organize saldırıların başladığı, ev ve iş yerlerinin tahrip edildiği haberlerini büyük bir endişe ile takip ediyoruz. Başta Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum olmak üzere herkesi, Suriye’de yaşananlara karşı kalkan olmaya çağırıyoruz. Olası katliamların önüne geçmek hâlâ mümkün.”
Hatimoğulları, sivillerin korunması için uluslararası mekanizmaların devreye sokulmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.
Bakırhan: Türkiye diplomatik kanallarla devreye girmeli
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise yaptığı açıklamada her geçen saatin kritik olduğuna dikkat çekti. Bakırhan, binlerce sivilin yaşamının tehlikede olduğunu belirterek Geçici Şam Hükümeti’ni gerekli önlemleri almamakla eleştirdi.
Bakırhan, şu çağrıyı yaptı:
“BM ve uluslararası toplum acilen harekete geçmelidir. Türkiye siyasi ve diplomatik kanallarla devreye girmeli, sivil halkın korunması için sorumluluk almalıdır. Daha büyük katliamlar yaşanmadan tüm siyasi ve toplumsal çevreleri sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyoruz.”
Bir yılın bilançosu: Sistematik ve mezhepçi şiddet
HTŞ’nin Ahmed Şara yönetiminde Şam’ı ele geçirmesinin üzerinden geçen bir yıl boyunca, ülke genelinde farklı halklara yönelik saldırılar yaşandı. Ancak insan hakları örgütlerinin ortak tespiti, saldırıların en yoğun, en sistematik ve en mezhepçi biçimde Alevilere yöneldiği yönünde.
Aleviler, Lazkiye ve Tartus başta olmak üzere sahil bölgelerinde yoğun olarak yaşarken; Humus, Hama ve Şam’ın bazı mahallelerinde de varlık gösteriyor. HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesinin hemen ardından ilk saldırıların bu bölgelerde başlaması dikkat çekti.
Adalet talebine kurşun
27 Aralık Cumartesi günü Suriye’de yaşayan Aleviler, federatif ve ademi merkeziyetçi bir yönetim talebiyle barışçıl gösteriler düzenledi. “İç savaş değil, adil bir yönetim istiyoruz” sloganlarıyla yapılan bu sivil protestolara, Şam yönetimine bağlı silahlı gruplar ateş açtı. Saldırıda en az 10 Alevi yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Merkez Yürütme Kurulu, yaşananlara ilişkin yaptığı açıklamada bu saldırının bir güvenlik müdahalesi değil, “açık ve bilinçli bir katliam” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “Elinde silah değil söz taşıyan insanların kurşunlanması, halktan duyulan korkunun ve acziyetin itirafıdır” ifadelerine yer verildi.
Mart katliamları ve çarpıcı rakamlar
HTŞ, 8 Aralık 2024’te Şam’ı ele geçirdikten kısa bir süre sonra, Mart ayında “Esad rejimi askerleri bulunuyor” gerekçesiyle Lazkiye’ye yönelik geniş çaplı saldırılar düzenledi. Ancak sahadan gelen veriler, bu saldırıların fiilen silahlı güçlere değil, Alevi sivillere yöneldiğini ortaya koydu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre bu saldırılarda 500’den fazla kişi hayatını kaybetti.
İnsan Hakları ve İnsani Takip Komitesi’nin 23 Mart 2025 tarihli raporunda ise 6–9 Mart tarihleri arasında Alevilere yönelik 25 ayrı katliam saldırısında 2 bin 246 kişinin öldürüldüğü açıklandı.
SOHR’un 25 Mart tarihli bir başka raporunda, Lazkiye, Tartus, Hama ve Humus’ta gerçekleşen 62 katliam saldırısında bin 659 kişinin katledildiği bilgisi paylaşıldı.
10 Mart Mutabakatı uygulanmadı
Şam yönetimi ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan ve kamuoyunda 10 Mart Mutabakatı olarak bilinen anlaşmada, Aleviler ve diğer halklara yönelik saldırıların durdurulması taahhüt edilmişti. Ancak sahadaki gelişmeler, bu taahhüdün hayata geçirilmediğini ortaya koydu.
Katliamların ardından kısa süreli bir duraksama yaşansa da, saldırılar yeniden başladı. Mart ayındaki katliamlarla ilgili hiçbir failin yargılanmaması, Temmuz ayında kamuoyunda büyük tepki yarattı.
Kaçırmalar, işkence ve infazlar
Alevilerin yaşadığı bölgelerin girişlerine kurulan kontrol noktalarında kaçırma, bireysel infaz ve işkence vakalarının arttığı bildirildi. Kasım ayında Humus’ta Alevilere yönelik yeni saldırılar düzenlendi, evler yakıldı. Protesto için sokağa çıkan binlerce Alevi, rejime bağlı güçlerin saldırısına uğradı.
Ardından Humus ve Hama’da silahlı gruplar tarafından açıkça yeni katliam çağrıları yapıldı.
Kadınlar, çocuklar ve inanç mekânları hedefte
ANF ve insan hakları örgütlerinin derlediği bilgilere göre saldırılar yalnızca toplu katliamlarla sınırlı kalmadı. Özellikle Lazkiye ve Tartus’ta Alevi kadın ve çocuklarının kaçırılması, zorla alıkonulması ve köleleştirilmesi vakaları arttı.
BM’nin Temmuz ayında yayımladığı raporda, yaşları 3 ile 40 arasında değişen çok sayıda kadın ve çocuğun gündüz vakti kaçırıldığı, ailelerinin tehdit edildiği ve hiçbir etkin soruşturma yürütülmediği belirtildi. Raporda cinsel saldırı, zorla evlendirme ve sistematik şiddet vurgusu yapıldı.
Uluslararası Af Örgütü ise Şubat–Haziran 2025 arasında en az 36 Alevi kadın ve çocuğun kaçırıldığını duyurdu.
Öte yandan Alevilerin ibadethaneleri de saldırıların hedefi oldu. Mart 2025’ten bu yana onlarca Alevi türbesi yakıldı ya da yıkıldı.
SYKP: Bu bir insanlığa karşı suçtur
SYKP Merkez Yürütme Kurulu, yaptığı açıklamada HTŞ’nin ideolojisi ve pratiğiyle bir terör örgütü olduğunu vurgulayarak, Alevilere yönelik saldırıların yalnızca mezhepsel değil; birlikte yaşam iradesine, eşitliğe ve barış talebine yönelik olduğunu ifade etti.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu suç insanlığa karşı suçtur. Uluslararası kamuoyunun ve bölgesel güçlerin sessizliği, bu suça ortaklıktır. Katliamların üstü örtülemez. Zulüm aklanamaz. Katillerden hesap sorulana kadar susmayacağız.”
Lazkiye’den gelen son bilgiler, saldırıların yeni bir katliam dalgasına dönüşme riskini ortaya koyarken, DEM Parti ve insan hakları örgütleri uluslararası toplumu acil ve etkili bir müdahaleye çağırıyor.
