Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Komünist şair Nazım Hikmet 119 yaşında…”Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda…”
Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nazım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.
Nazım Hikmet Ran'a bakıyoruz…
15 Ocak 1902 tarihinde Selanik'te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963'te Moskova'da yaşamını yitirdi. Dedesi Mevlevi tarikatından Nâzım Paşa. Midhat Paşa'nın yakın arkadaşı. Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunu, Kalem-i Ecnebiye'ye bağlı bir memur.
Hececi şairler arasında genç bir ses…
Annesi Celile Hanım, dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı. İlkokuldan sonra arkadaşı Vâlâ Nurettin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesi parasal sıkıntıya düşünce ertesi yıl Nişantaşı Sultanisi'ne devam etti. Dedesi Nâzım Paşa'nın etkisiyle şiir yazmaya başladı. 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi. 1919'da mezun oldu, Hamidiye Kruvazörü'ne güverte subayı olarak atadı. Aynı yıl kış aylarında daha önce yakalandığı zatülcenp hastalığı tekrar etti. Sağlık kurulu raporuyla 1920'de askerlikten çıkarıldı. Bu sırada hececi şairler arasında genç bir ses olarak ünlendi. Bahriye Mektebi'nden öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya hayrandı. Yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu. 1920'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada birincilik kazandı. Bu ödül ününü artırdı.
Bakü'de bir şiir kitabı: Güneşi İçenlerin Türküsü
Üniversiteyi bitirince 1924'te sınırdan gizlice geçerek Türkiye'ye girdi. Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. İzlendiğini anlayınca İzmir'e geçti. 1925'te Şeyh Sait isyanı nedeniyle başlatılan soruşturmalar sırasında gıyabında 15 yıla mahkum edildi. Tekrar yurtdışına çıktı. 1926'da çıkan aftan yararlandırılmadı. Gizli örgüt üyesi olmak suçlamasıyla 3 ay daha hapse mahkum edildi. 1928'de Bakü'de ilk şiir kitabı "Güneşi İçenlerin Türküsü" basıldı. Aynı yıl yine gizlice Türkiye'ye döndü. Yakalanıp Ankara'ya götürüldü. Kısa bir tutukluluğun ardından serbest kaldı. İstanbul'da Zekeriya Sertel'in yayınladığı "Resimli Ay" dergisinin yazarları arasına katıldı. 1929'da "Putları Yıkıyoruz" başlığıyla bir yazı hazırlayıp Abdülhak Hamid Tarhan, Mehmet Emin Yurdakul gibi dönemin etkili şairlerine yönettiği saldırılar büyük ilgi gördü. "1929'da "835 Satır", "Jokond ile Sİ-YA-U", ertesi yıl "Varan 3+1+1=1" kitapları yayınlandı. 1930'da "Salkımsöğüt" ile "Bahri Hazer" şiirlerini Columbia firmasının girişimiyle plağa okudu. Plak halktan büyük ilgi görünce hakkında şiir kitapları nedeniyle dava açıldı. 1932'de "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" ile "Gece Gelen Telgraf" kitapları basıldı. 1932'de "Kafatası", 1933'te "Bir Ölü Evi" adlı oyunları İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi.
Tutsaklıkla geçen bir ömür…
1932'de bir bildiri nedeniyle başlatılan tutuklamalar sırasında gözaltına alındı. 1933'te Bursa Cezaevi'ne gönderildi. 5 yıl hapse mahkum oldu. Kısa bir süre tutuklu kalıp salıverildi. 1935'de Piraye Altınoğlu ile evlendi. Akşam gazetesinde "Orhan Selim" takma ismiyle fıkralar yazmaya başladı. Yine farklı isimlerle romanlar, oyunlar, operetler yazdı. 1935'te "Taranta Babu'ya Mektuplar" kitabı yayınlandı. "Unutulan Adam" oyunu şehir tiyatrolarında sahneye kondu. "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" kitabı 1936'da yayınlandı.
Piraye Altınoğlu ve Nazım Hikmet…
1938'de Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı. Ankara Cezaevi'ne kondu. 15 yıl hapse mahkum edildi. İstanbul Cezaevi'ne getirildi. Askeri Mahkeme'de de ayrıca yargılanıp bir 20 yıl hapse daha mahkum oldu. 1940'ta önce Çankırı ve sonra Bursa Cezaevi'de kondu. 10 yılı aşkın cezaevlerinde kaldı.
Bursa Cezaevi…
Yazdıklarını yayınlatamamasına rağmen sürekli yazdı. Serbest bırakılması için başlatılan çabalar sonuç vermedi. 1950'de açlık grevine başladı. Sağlık durumu iyi olmadığı için İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. 1950'de yürürlüğe giren af yasasıyla tekrar özgürlüğüne kavuştu. Piraye Altınoğlu'ndan ayrılıp dayısının kızı Münevver Andaç ile evlendi. Doğan oğullarına Mehmed adını verdiler. Sürekli izlendiğini anlayınca tekrar yurtdışına gitmeye karar verdi. 1951'de Karadeniz yoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moskova'ya gitti.
Münevver Andaç ve Nazım Hikmet…
1951'de vatandaşlıktan çıkarıldı
25 Temmuz 1951'de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Yurtdışında birçok uluslararası kongreye katıldı. Kitapları birçok dile çevrildi. 1959'da Rus Vera Tulyakova ile evlendi. 1963'te bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Moskova'da Novodeviçiy Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Vera Tulyakova ve Nazım Hikmet…
İlk şiirlerini hece vezniyle yazdı. Ama içerik bakımından diğer hececi şairlerden uzaktı. Toplumsal içerikli bir şiir kurdu. Moskova'daki yıllarında özellikle geleçekçiliğin önemli isimlerinden Mayakovski'nin etkisiyle hece veznini bırakıp serbest şiire yöneldi. "835 Satır" kitabı yayınlandığında büyük şaşkınlık yarattı. Ama Ahmet Haşim, Yakub Kadri gibi şairler ondan övgüyle sözetti. Kendisini izleyen genç şairler de serbest şiire yöneldi. 1936'ya kadar yayınlanan kitaplarıyla Cumhuriyet dönemi şiirinin değerlerini kökünden sarstı. "Şeyh Bedrettin Destanı"nda ise şiirini tam anlamıyla bir ulusal bireşime ulaştırdı. Divan ve halk şiiri söyleyişlerini, çağdaş bir şiir anlayışı içinde eritti. En önemli eserlerinden "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı 1941'de cezaevinde yazmaya başladı. 2'nci Meşruriyet'ten 2'nci Dünya Savaşı'na kadar uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü bu eserinde destanlaştırdı. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı bu eser, yeni bir türün habercisi oldu. Şiir kitapları 1938'den 1965'e kadar Türkiye'de basılamadı. Ancak, ölümünden iki yıl sonra 1965'ten itibaren yayınlanabildi.
Şimdi şiirleri dilden dile dolaşıyor…
Şiirlerinden birçoğu Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Grup Yorum, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya gibi sanatçılar ve gruplar tarafından bestelendi.
Bestelenen şiirler:
Ahmet Aslan, Geberiyorum
Ahmet Kaya, Aynı Daldaydık
Ahmet Kaya, Şeyh Bedrettin (Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı şiirinden uyarlama)
Cem Karaca, Ceviz Ağacı
Cem Karaca, Çok Yorgunum (Mavi Liman şiirinden uyarlama)
Cem Karaca, Hasret (Davet şiirinden uyarlama)
Cem Karaca, Herkes Gibi
Cem Karaca, Hoşgeldin Kadınım (Hoş Geldin şiirinden uyarlama)
Cem Karaca, Kerem Gibi
Cem Karaca, Şeyh Bedrettin Destanı (Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı şiirinden uyarlama)
Edip Akbayram, Gidenlerin Türküsü
Edip Akbayram, Güzel Günler Göreceğiz (Nikbinlik şiirinden uyarlama)
Edip Akbayram, Korkuyorlar
Esin Afşar, Tahir ile Zühre Meselesi
Ezginin Günlüğü, Japon Balıkçısı
Ezginin Günlüğü, Seni Düşünmek Güzel Şey
Fikret Kızılok, Akın Var
Grup Baran, Güneşi İçenlerin Türküsü
Grup Baran, Salkım Söğüt
Grup Yorum, Ben Bir Asker Kaçağıyam
Grup Yorum, Bu Memleket Bizim
Grup Yorum, İnsanların İçindeyim
Grup Yorum, Veda
Taci Uslu, Piraye
Hüsnü Arkan, Bor Oteli
İlhan İrem, Hoşgeldin Kadınım
İlkay Akkaya, Beyazıt Meydanı
Mesud Cemil, Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş
Onur Akın, Sev Bakalım
Onur Akın, Seviyorum Seni
Ruhi Su, Kadınlarımız
Ruhi Su, Masalların Masalı
Ruhi Su, Onlar Ki
Sümeyra Çakır, Hürriyet Kavgası
Yeni Türkü, Mapushane Kapısı
Yeni Türkü, Öldükten sonra
Yeni Türkü, Sen
Zülfü Livaneli, Bulut Mu Olsam
Zülfü Livaneli, Hoşçakal Kardeşim Deniz
Zülfü Livaneli, Karlı Kayın Ormanı
Zülfü Livaneli, Kız Çocuğu
Zülfü Livaneli, Memetçik Memet
Zülfü Livaneli, Saat Dört Yoksun
Zülfü Livaneli, Vapur