19 Ekim Pazar günü Kıbrıs’ın kuzeyinde çok kritik bir seçim sınavı var. Cumhurbaşkanlığı seçimleri demedim. Çünkü bu seçimde toplumun tercih edeceği isim aynı zamanda “Kıbrıs Türk lideri” sıfatıyla çözüm sürecinde rol oynayacak kişidir. Seçimler tam da bu yüzden dikotomik bir düşünme sürecinin içine savrulmuştur. Ya en iyisi ya da en kötüsü seçilecek. İyi ya da kötü elbette ki göreli bir ayrım olarak algılanabilir; ancak bizi böyle bir algıya taşıyan, seçimin iki ana figürünün ortaya koyduğu siyasi eğilimlerdeki tezatlık seviyesidir…
Seçim sürecinde bir kreşendo ritmiyle çoğunluğun tercihi haline gelen Cumhuriyetçi Türk Partisi adayı Tufan Erhürman şu son raddede seçimi alacak pozisyonda görülüyor. Tufan Erhürman’ın, partisinin de siyasi geleneği gereği Kıbrıs’ta federal bir çözüme yönelik ortaya koyduğu ve savunduğu gelecek modeli öyle gösteriyor ki sağ kesimlerin de ilgisini çekmiştir. Diğer yandan, Türkiye’deki iktidarın tepeden aşağıya destek verdiği Ersin Tatar ise artık federal çözümün değil iki ayrı egemen devlet yapısının savunulması gerektiğini ve bu perspektif dışında görüşme masasına dönülmeyeceği ısrarını sürdürüyor.
Aslında her iki güçlü aday da savundukları görüşlerin tam karşılığı olmayan bir ikna diliyle propaganda yapmayı tercih etmişlerdir diyebiliriz. Amaçlanan federal çözüm muğlak tanımlarla tam anlamına muhtaç kalırken, diğer yandan iki ayrı egemen devlet politikasının uluslararası hukuk bağlamında nasıl gerçekleşeceği konusu da karşılık bulamıyor.
Seçimlerin bir başka tartışılması gereken yönü de artık kök Kıbrıslıların nüfus olarak azınlığa düşmesi. 74’den bu yana adaya taşınan nüfusun seçimlere yapacağı etki ortada. Demografik yapının böylesine dönüştürüldüğü bir ortamda Kıbrıslıların geleceği hakkında seçimler yoluyla söz hakkına sahip olması nedeyse imkânsız. Yine de adaya ilk gelenler arasında federal çözüme destek veren bir kesim vardı. Bunu Annan Planı referandumunda gördük; peki şimdi durum aynı mı? İşte bu seçimin sonuçlarının bize sunacağı göstergelerden biri de bu.
Aday sayısı sekiz. İki antagonist figürün dışında diğer iki aday politik karakter ortaya koyarak seçimlerin seyrine etki etmeye çalışıyorken diğer geriye kalanlar folklorik bir renk olmaktan öteye gidemiyor. Erhürman federal çözümün yararlarını biraz da kitlelerin yumuşak karnı olan konulara yönelik araçsallaştırırken Türkiye’deki iktidarın Ersin Tatar’a verdiği desteği (müdahaleyi) görmezden gelerek polemiğe girmemeyi tercih etmesi sol kesimlerin tepkisini almış hatta sandığa gitmeme kararlarını da pekiştirmiştir. Erhürman’ın bu “boykotçu” kesime karşı bir kader birliği söylemiyle yaklaşma konusunda tereddüt etmesi çözüm taraftarı kesimlerin desteğine engel olmuştur. Erhürman’ın seçim kazanma uğruna tercih ettiği muğlak dil oportünist kesimlerin kendi etrafında toplanmasına neden olmuşsa da ileride çözüme yönelik yürünecek yolda bir sorun çıkaracağı ortada.
Fakat, asıl mesele şu: Bizzat R. T. Erdoğan’ın ve tüm üst seviyedeki bürokratlarının ve, yetmedi, sporcu, şarkıcı, türkücülerin Ersin Tatar’a destek vermek için onca çabasından sonra seçimi kaybetmesi ne anlama gelir? R. T. Erdoğan “kim kazanırsa kazansın bizim için fark etmez” açıklaması yanıltıcı bir açıklama mıydı? Çünkü bu seçim süreci açık bir şekilde AK Parti’nin ve yandaşlarının prestij dayatmasına dönüşmüş durumdadır. İşte burada kafalar biraz karışık. Eğer iki aday arasında bir fark yoksa niye çözüm masasını devirecek olan bir görüşe destek verme ihtiyacı duyuldu. Yoksa bu bir sınav mı? Kitlelerin eğilim yoklamasına dönüşen bir seçim sürecinden mi bahsediyoruz? Bir başka anomali ise, KKTC anayasasına aykırı olduğu halde, iki devletliliği savunma ve federal çözümden vaz geçme meclis kararıyla deklare ediliyor. Bu şu mu demektir? “Erhürman seçimleri kazansa da ona federasyonu görüştürmeyeceğiz!” Görüldüğü üzere Kıbrıs’ın kuzeyi epeyce karışık; belki de tam da istenildiği gibi: Belirsizlik ve çözümsüzlüğün uzaması ve tanınmamışlığın fırsatlarından yararlanmak…
Şu notu da buraya düşelim: Sonuç, yani kimin kazanacağı son üç günde belirlenir. Burada işler böyle yürür… 2020 seçimlerinde Mustafa Akıncı seçimi alacakmış gibi görünürken hiç beklenmedik bir şekilde Türkiye’nin seçimlere müdahalesiyle Ersin Tatar seçimi kazanmıştı… Pazara az kaldı…