Bürokratlara yönelik çağrısına ilişkin konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV’de gazeteci Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’na, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “Belediye başkanlarımızın görevlerine devam etmelerini istiyorum. Nedeni de şu: Öncelikle, belediye meclislerinde çoğunluğumuz yok.” ifadelerini kullandı.
Bürokratlara yönelik çağrısına da değinen Kılıçdaroğlu, “Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Ama her belgeyi alıp hemen kamuoyu önüne çıkmıyoruz, önce onu doğrulatıyoruz. Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.” dedi.
“Belediye başkanlığını başka bir partiye teslim etmiş oluruz”
Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:
“Belediye başkanlarımızın görevlerine devam etmelerini istiyorum. Nedeni de şu: Öncelikle, belediye meclislerinde çoğunluğumuz yok. Onun olmadığı yerde biz belediye başkanlığını başka bir partiye teslim etmiş oluruz. O zaman İstanbullu bize ne diyecek, Ankaralı bize ne diyecek? O bağlamda kafamda ciddi soru işaretleri var.
İkincisi şu: Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.”
Kanal İstanbul ihalesi
Kanal İstanbul’a ilişkin yaptığı, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir.” açıklaması hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bu açıklamalarınızın geri dönüşleri oluyor mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Aklı başında olan hiçbir sanayici de, yatırımcı da, işinsanı böyle savurganca bir yatırımın, Türkiye’ye hiçbir yararı olmayacak bir yatırıma kaynak ayırılmasını zaten doğru bulmuyor. Bunun doğru olmadığını herkes kabul ediyor. Siz belli kişilere rant aktarıyorsunuz. Biz eğer bu ülkeyi yönetmeye talipsek, bu ülkenin kaynaklarının savurganca kullanılmasını istemeyiz.
Üretmeli, alın teri dökmeli, istihdam yaratmalı, ihracat yapmalı, iç piyasayı sağlamalı, Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da Türkiye güçlü olmalı. Bütün ülkelerle ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı.
“Kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum”
Siz bu ihaleye girenleri getireceksiniz, onlara işi vereceksiniz, onlar dünyanın parasını kazanacak ama öbür tarafta milyonlarca kişi işsiz olacak… Bu doğru değil. Bu ihaleye kim katılırsa, kim alırsa ağır bedeller ödeyecek. Kesinlikle kimsenin bu ihaleye girmesini istemem, yabancı sermayenin de.
Bu ülkenin kaynaklarını hiç kimse savurganca kullanamaz. Fakirin fukaranın hakkı vardır. Siz kalkacaksınız birisine milyar dolarlar aktaracaksınız…
Ya bu ülkenin Çankırı’sı yok mu, Çorum’u yok mu, Kayseri’si yok mu, Rize’si yok mu, Elazığ’ı yok mu? Anadolu’nun içi boşaldı. Bir dönem, ‘Anadolu kaplanları’ diye bir kavram vardı.
Anadolu’da çıkıp, her ilde üç aşağı beş yukarı her ilde insanlar yatırım yapar ve istihdam yaratırlardı.
Arkadaşlara dedim ki, ‘Allah aşkına bir bakın bakalım ne oldu bu Anadolu kaplanları.’ Yok ortada. Her şeyi İstanbul’a aktarırsanız bu olmaz. Ülkenin dengeli büyümesi lazım.
Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum.
“Bütün bilgiler geliyor”
Kılıçdaroğlu, ‘yanlış işlere imza atan’ bürokratlara yönelik uyarısının hatırlatılması üzerine şu açıklamalarda bulundu:
“O mesajdan sonra ertesi gün bütün devlet dairelerinde konuşulan buydu. Onlara şu güvenceyi veriyoruz: Siz devletin memuru olduğunuz sürece, yasalara uygun hareket ettiğiniz sürece, kanun dışı tekliflere karşı çıktığınız sürece başımızın üzerinde yerininiz var. Ama siz, yasadışı teklifler gelir, yolsuzlukların altına imza atarsanız bunun sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğa katlanacaksınız. Tarih de verdik, ‘Bu tarihten sonra istemiyoruz’ diye.
Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Ama her belgeyi alıp hemen kamuoyu önüne çıkmıyoruz, önce onu doğrulatıyoruz. Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.
Bizim çağrımız, bu ülkenin saygınlığı içindir, bu ülkenin güzelliği içindir, bu ülkenin kaynaklarının savurganca harcanmaması içindir, vatandaşın ödediği vergilerin birilerine tahsis edilmemesi içindir. Herkes görevini yasal sınırlar içinde yaptığı sürece başımızın üzerinde yeri var.”
“Erdoğan açıkça tehdit ediyor”
Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet’ açıklamasının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
“Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım. Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…
Savcı sormuş bizim avukata, dedim ki ‘Benim bilgimden önce sayın Erdoğan’ın bilgisine başvurmanız lazım.’ Bunları hangi gerekçeyle ifade ediyor? ‘Dur bakalım daha başına neler gelecek’ diye sayın Akşener’e bunu söylemesi, demek ki, ‘Bundan sonra gelecekleri ben biliyorum. Daha bu başlangıç. Asıl bundan sonra olacak’ diye açıkça tehdit de var burada.
Bu tehdidi yapan sıradan bir insan değil. Devletin bir numarası, en tepede oturan kişi. Dolayısıyla bu tehdit de sıradan bir tehdit değil. Bu tür insanlar var zaten. Ruh hastası bir sürü insan var. Her an silahı alabilir, ateşleyebilir, başka şeyler yapabilir.
O açıdan tehdit konusunda herkesin dikkatli olması gerektiği yönündeki bir düşüncemdi. Gelen bir duyumun seslendirilmesiydi. Bu duyum da sıradan bir duyum değil. İktidar sahiplerinin davranışları ve söylemleri aslında bu duyumun ne kadar güçlü olduğunu da bize gösteriyor.