KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, seçimler öncesi Yeni ÖZgür Politika Gazetesi’nde bir yazı kaleme aldı, Bese Hozat yazısında AKP’nin savaş hazırlığı yaptığını belirtti. Yazının tamamı şöyle;
***
”AKP kararlı bir biçimde savaşı sürdürüyor. Aylardır Türkiye kentlerinden Kürdistan’a askeri güç ve ağır silah sevkiyatı yapılıyor. Şu anda bütün karakol ve kışlalar doldurulmuş durumda. Her yerde operasyonlar, opüs ve top saldırıları var. Ordu seçim sonrası için Kuzey Kürdistan’da büyük bir savaşa hazırlanıyor. Benzer bir hazırlığı Rojava ve Suriye’ye yönelik de yapıyor. DAİŞ ve El Nusra çetelerini eğitiyor, çetelere düzenli olarak silah taşıyor. AKP’nin taşıdığı silahlarla DAİŞ Suriye’de savaşı derinleştiriyor.
AKP seçimde başarıyla çıkarsa Türkiye’yi hem içerde ve hem de dışarda çok büyük bir savaşın içerisine koyacaktır. 30 Ekim tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında savaş kararının alındığı bir gerçektir. AKP iç güvenlik paketiyle bu kararın yasal dayanaklarını oluşturdu. Ağrı provokasyonunun ve HDP’ye saldırıların arka planında bu kararın olduğu açıktır. Erdoğan ve AKP diktasına meşru zemin hazırlayan iç güvenlik paketi ve her gün onlarca insanın tutuklanması bu yeni savaş stratejisinin pratik adımlarıdır. AKP tüm demokratik muhalefetin en başta da Kürtlerin ve Kadınların sesini keserek seçim sonrası içte ve dışta topyekün savaş kararını hiçbir engele takılmadan uygulamak istiyor.
Erdoğan’ın, “Kobanê düştü, düşecek. Sıra Afrin’e ve Cizre’ye gelecek” açıklaması, ölçü tanımaz Kürt düşmanlığının ve Türkiye’nin dışına taşmış bu kirli savaşın çok açıktan bir itirafıydı. AKP’nin desteği ile şu anda DAİŞ ve El Nusra Afrin’e saldırıya hazırlanıyor, aylardır da Cizre Kantonu’na saldırıyor.
Erdoğan liderliğindeki AKP Kürt sorununu demokratik müzakere yoluyla çözmek istemedi. Süreç müzakere aşamasına gelip dayandığında Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur, PKK terör sorunu vardır” çıkışı bu gerçeğin bir sonucuydu. Erdoğan’ın bu söylemi AKP’nin Kürt sorununu terör sorunu olarak gördüğünü, çözümden de PKK’nin tasfiyesini anladığını tekrar da olsa çok açık bir biçimde ortaya koydu. Erdoğan’ın Dolmabahçe deklarasyonunu reddetmesi, müzakereye ve izleme heyetine karşı çıkması, Önder Apo’nun üzerindeki ağır tecrit durumunun devam etmesi, Erdoğan ve AKP’nin Kürt sorununa taktiksel yaklaşımının ifadesi olduğu kadar topyekün bir savaş konseptinin de uygulamalarıydı.
AKP savaşı hiç durdurmadı, ateşkes tek taraflı kaldı. Erdoğan’ın devleti ve hükümeti 4 yıldır Rojava’da Kürtlere karşı amansız bir savaş veriyor. Her gün Rojava’dan Kürt şehirlerine, köylerine ve evlerine gencecik insanların cenazeleri gidiyor. Bunları AKP vuruyor, DAİŞ ve El Nusra çete örgütleri AKP’nin Suriye JİTEM’idir.
AKP seçim programını ve sonrasını tamamen PKK’yi bitirme, demokratik muhalefeti ezme, Rojava’da kurulan demokratik statüyü tasfiye etme, Türkiye’de ve bölgede faşist hegemonyasını geliştirme üzerine kurmuştur. Kuzey Kürdistan’daki kapsamlı savaş hazırlıkları ve toplumsal baskılar, Suriye’de DAİŞ, El-Nusra ve Ahrar el-Şam çete örgütlerine verdiği siyasi, askeri ve ekonomik destek bu stratejinin çok önemli bir parçasıdır.
AKP devleti Kobanê savaşında bizzat örgütlediği DAİŞ çetelerinin yanında yer aldı. Dağlarda PKK ile savaşan birçok general ve subay, JİTEM ve Özel Harpçı, DAİŞ’in savaş koordinesinde görev yaptı, savaşa katıldı. Halen de bu durum devam ediyor. AKP HDP’yi baraj altında bırakarak Kuzey’de olduğu gibi Rojava’da ve Suriye’de yürüttüğü savaşı derinleştirme hesapları yapıyor. Musul’a girmeyi, Irak’a askeri güç göndermeyi planlıyor.
AKP içte ve dışta topyekün savaş stratejisini rahatlıkla uygulamak için Önder Apo’nun yıllara dayanan büyük çözüm çabalarını istismar etti. AKP, Önder Apo’nun büyük bir özveride bulunarak geliştirdiği demokratik çözüm arayışlarına taktiksel yaklaşarak açık diyaloga dönüşen bu çabaları araçsallaştırmayı bir sanat haline getirdi. AKP neoliberal, Kürt düşmanı politikalarıyla en büyük ustalığı süreci araçsallaştırıp Önder Apo’nun çabalarını ve toplumun barış taleplerini suiistimal etmede gösterdi. Dolmabahçe deklarasyonu ve Önder Apo’nun tarihi Newroz manifestosu AKP’nin bu sahte yüzünü tümden deşifre etti. Bu durum barış ve demokratik çözüm özlemi içinde bulunan Kürtlerde ve Türkiye toplumunda AKP’ye karşı büyük bir hayal kırıklığına ve öfkeye yol açtı. Daha önce AKP’ye destek veren birçok aşiretin ve kesimin HDP’ye geçmesi bu kırılmanın bir sonucu olarak gelişti.
Bu iki yıllık süreç AKP’nin Kürtlerle ilişki biçimini, Kürt sorununa gerçek yaklaşımını çok açık bir biçimde ortaya koydu; bir kez daha açığa çıktı ki AKP’nin Kürtlerle ilişkisi tamamen hegemoniktir, sömürgecidir ve soykırımcıdır.
AKP Kürt sorununda demokratik ilişki anlayışını, demokratik çözüm politikasını esas almış olsaydı, bugün Türkiye’nin gerçek barışı sağlanmış, demokrasisi inşa edilmiş olacaktı. Bu olmadı; çünkü AKP, PKK’yi tasfiye politikasından hiçbir zaman vazgeçmedi. Erdoğan ve Akdoğan’ın HDP’yi ‘tehlikeli bir proje, demokrasiye karşı bir tehdit, kaosun nedeni’ olarak görmelerinin, toplumda da böyle bir algı yaratmaya çalışmalarının nedeni bu inkarcı ve imhacı zihniyettir. HDP’nin anti-darbeci demokratik karakteri bu darbeci faşist zihniyetle çarpışınca gerçek yüzleri ortaya çıktı.
Demokratik siyasete tahammülü olmayan, Kürtleri siyasetin dışında bırakmak isteyen bir zihniyet Kürt düşmanı, soykırımcı bir zihniyettir. Bu zihniyet asla Kürt sorununu çözemez, Türkiye’yi demokratikleştiremez. Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için soykırımcı AKP’nin mutlaka iktidardan düşürülmesi gerekiyor. Bunun tek yolu da HDP’nin barajı geçmesi, demokrasi güçlerinin güçlenmesidir.
Kısacası Erdoğan ve AKP üzerinden uygulamaya geçen bu büyük savaş senaryosu, HDP baraj altında bırakılarak eşzamanlı kapsamlı bir iç ve dış savaş hamlesiyle sonuca götürülmek isteniyor.
Bunun için Diyanet’in görevlendirdiği misyoner imamlar, Erdoğan’a ve AKP yetkililerine bağlı özel savaş ekipleri, JİTEM ve Özel Harpçılar, Kürdistan’daki sivil kurumları, tarikatları ve camileri dolaşarak tehditler savuruyorlar. Halka, “ya AKP’ye oy vereceksiniz ya da bertaraf olacaksınız” diyorlar. Halkı korkutup sindirerek AKP’ye oy devşirmeye çalışıyorlar.
AKP’nin ülke içinde ve bölgede Türkiye’yi içine koyduğu bu büyük kaostan ancak ve ancak HDP kurtarabilir. HDP’nin barajı aşması, demokrasi güçlerinin meclise girmesi, Türkiye’de demokrasi mücadelesini güçlendirecek ve Türkiye’yi içine girdiği bu derin girdaptan çıkaracaktır. Türkiye’nin barışı ve demokrasisi, AKP’nin yenilgisiyle, demokrasi güçlerinin zaferiyle mümkün olacaktır.
Demokratik çözümün adresi HDP’dir. HDP Kürt sorunun demokratik çözümünün, Demokratik Cumhuriyet inşasının ve barışın tek güvencesidir. Savaşsız ve barış içinde demokratik bir Türkiye için herkes HDP’ye oy vermelidir. 8 Haziran sabahı barış umuduyla uyanmak isteyen herkes kararını şimdi vermeli, sandıklara sahip çıkmalıdır.”