Kadıköy Kültür Evi’nin üçüncü yılı, Kültür Evi’nde 27 Eylül akşamı coşkuyla kutlandı. Bahçede toplanan kalabalığın enerjisi, Ciwan, İrfan Bükenler, Efe Gümüş ve Karavan’ın müzikleriyle birleşince ortaya hem sıcak hem de güzel bir dayanışma atmosferi çıktı. Kuruculardan ve Yönetimi Kurulu üyesi Eylem Uluçay ile Kadıköy Kültür Evi’ni konuştuk.
Siyasi Haber: Kadıköy Kültür Evi’nin bu üç yıllık hikayesini sizden dinleyelim istedik. Nasıl başladınız, bugün neredesiniz?
Eylem Uluçay: Kadıköy Kültür Evi 2022 Eylül’ünde, kendi alanlarında sözünü özgürce söylemek isteyen bir grup üniversite öğrencisi ve genç sanatçının bir araya gelmesiyle kuruldu. Üniversitelerimizde kayyum rektörler ve yönetim baskısı, alanlarımızda ise sansür ve bir tür tek tipleştirme vardı. Zor ve baskı iktidarının kültürel hegemonya baskısına karşı alternatif bir alan olarak burayı kurguladık. Başlangıçta küçük bir dayanışma alanıydık, zamanla bu mekan, farklı alanlardan insanları buluşturan, üretim ve tartışma zeminine dönüşen bir kolektif haline geldi. Bugün, yalnızca bir mekan değil, birlikte düşünmenin, üretmenin ve dayanışmanın mümkün olduğunu hatırlatan bir politik deneyim alanıyız. Bu üç yılda hem fikrimiz hem de kolektif yapımız olgunlaştı; bireysel katılımlarla kolektif bir hafıza oluşturduk. Bugün sinemadan resime, tiyatrodan müziğe pek çok alanda bir üretim ve paylaşım alanıyız.
Kültür Evi’ni var eden kolektif ruh, bugün nasıl bir dayanışma pratiğine dönüştü?
Kuruluşumuzdan bu yana bizi ayakta tutan şey, ortak bir eşitlikler zemininde buluşma iradesi oldu. Dayanışma bizim için yalnızca kriz anlarında değil, gündelik pratiklerde de birbirine alan açmak, emeği görünür kılmak, farklı sesleri aynı masada buluşturmak demekti.
Hep söylüyoruz başlangıçta sadece çatımız ve bir alanı birlikte yaratmak için irademiz vardı. Emeğini koyan oldu, sandalyesini getiren oldu, projeksiyon cihazından tutalım bahçemize ektiğimiz çiçeklere kadar birlikte biriktirdik.
İçinde yaşadığımız koşullar bugün bir öğrencinin, bir işçinin, bir sanatçının kültürel ve sosyal etkinliklere kolaylıkla erişebileceği bir imkanı sunmuyor. Dolayısıyla bütün bu haklarımız için bir taraftan mücadele ederken bir taraftan da bizim olan, bağımsız, kolektif, eşitlikçi, kapsayıcı, eleştirel bir alanı var etmeye çalıştık.
Bu üç yıl içinde bizi en çok etkileyen şey, bir etkinlik ya da atölyeden çok, bu birlikteliğin kendisiydi. Örneğin kira krizinde dayanışma kampanyaları yürüttük, boykot günlerinde dayanışma çayımızı demledik, Filistin’le dayanışma etkinlikleri düzenledik, deprem sonrası dayanışma ağlarına dahil olduk. Bütün bunları yaparken zorluklarla da karşılaşacağımızı biliyorduk. Örneğin Şubat 2023 depremleri sonrasında sınırlı bir bütçeyle bölgeye ulaştık. Akut dönemde dayanışma çadırlarında faaliyet sürdürdük ardından çocuklarla atölye çalışmaları düzenledik. Bütün bu faaliyetlerin arkasında İstanbul’da dernekte kalan arkadaşlarımız vardı. İlk günden itibaren çalışmalarımızı sürdürebilmemiz için bütün imkanları zorladılar. Birkaç cümleyle anlatılan bu süreçler her seferinde bizlere yalnız olmadığımızı, daha atacak çok adımımız olduğunu hatırlattı.
Günümüz koşullarında kültürel üretim alanları giderek daralıyor. Kadıköy Kültür Evi bu daralmaya karşı nasıl bir alternatif oluşturuyor?
Kültürel alanın sermayeye hizmet ettiği, bağımsız üretimin giderek zorlaştığı bir dönemde Kadıköy Kültür Evi, erişilebilir, dayanışmacı ve ortak bir üretim zemini sunuyor. Bizim için önemli olan, genç sanatçıların, öğrencilerin ya da bağımsız üreticilerin yalnız hissetmemesi. Bu nedenle mekanımızda atölyeler, sergiler, film gösterimleri, tartışma buluşmaları ve okuma grupları düzenliyoruz. Üretimin ticarileştirilmediği, eleştirel çalışmalara yer açan, sözün farklı biçimlerde dolaşabildiği bir alan yaratmaya çalışıyoruz.
Kültür Evi’nin geleceğe dair öncelikleri neler?
Önümüzdeki dönemde mekanın kapasitesini artırmak ve daha fazla kişiye erişebilmek istiyoruz. Kadın+ların, gençlerin ve genç sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri alanları çoğaltmayı hedefliyoruz. Ayrıca üniversite kulüpleriyle, yerel dayanışma ağlarıyla, diğer bağımsız kültür inisiyatifleriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla daha güçlü bağlar kurmayı hedefliyoruz. Uzun vadede ise Kadıköy Kültür Evi’nin “bağımsız kültür politikası” üretebilen bir merkez haline gelmesini istiyoruz.
Son olarak, Kadıköy Kültür Evi sizin için ne ifade ediyor?
Sanırım Kültür Evi’nin öznesi olan herkes için farklı bir cevabı olabilir bu sorunun. Belki en dışarıdan bakıldığında sadece bir mekan ama bizim için çok daha fazlası tabii. Kimi zaman bir tartışma masası, kimi zaman bir ortak sofra, kimi zaman bir sahne, kimi zaman dostlarla buluşma yeri. Ama her durumda, birbirimizi dönüştürdüğümüz bir alan. Bireysel olarak burada büyüdük, birlikte düşünmeyi öğrendik, kolektif bir dilin mümkün olduğunu deneyimledik. Bu yüzden Kadıköy Kültür Evi bizde hem bir ev duygusu hem de mücadele alanı olarak yer ediyor, yani hem nefes aldığımız hem de birlikte söz kurduğumuz bir yer.