Son KHK ile 10 yıldır eğitim verdiği Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden uzaklaştırılan Yrd. Doç. Ceren Akçabay, “Bizim yaşadıklarımız bir yana, öğrencilerimizin eğitimine de çok büyük bir darbe vuruldu” dedi.
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çalıştığı okuldan atılan öğretmen ve akademisyenlerin sayısı 33 bini aştı. Son olarak geçen hafta 330 akademisyen daha görevinden alındı. Hükümet yetkilileri ihraçların “FETÖ ile mücadele kapsamında” yapıldığını söylese de, görevinden alınan ve aralarında ülkenin en önemli profesörlerinin bulunduğu akademisyenlerin çoğunun PKK ile Türk Ordusu arasındaki çatışmaların durması için geçen yıl kaleme alınan ‘Barış Bildirisi’ne imza atan isimler olması dikkat çekiyor.
İhraçların yaşandığı üniversitelerdeki siyasal bilimler, hukuk, tıp, iletişim gibi pek çok fakültede eğitimci sıkıntısı yaşanıyor. Bu durum, on binlerce öğrencinin eğitiminin sekteye uğraması anlamına geliyor. Öte yandan görevden alınan nitelikli eğitimci kadrolarının yerine kimlerin atanacağı da tartışma konusu. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelere atama yapma görevine sahip Yükseköğretim Kurumu’ndan (YÖK) henüz bir açıklama yapılmış değil. Öğrenciler, KHK’lar ile giderek daha fazla sayıda öğretmenin görevden alınması ile 2017’nin eğitimde ‘kayıp yıl’ olacağı endişesini dile getiriyorlar.
Lisans dersleri ve seminerler kaldı
Geçen hafta Olağanüstü hâl (OHAL) yetkilerine dayanarak çıkarılan son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile de 330 akademisyen görevinden ihraç edildi. Böylelikle toplamda aralarında ülkenin en önemli profesörlerinin yer aldığı 4 binin üzerinde akademisyenin de çalışma hakkı elinden alınmış oldu. En fazla bilim insanını ihraç edildiği fakülte Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi oldu. Türkiye siyasal tarihinde “Mülkiye” adıyla efsaneleşen okulda, Barış Bildirisi’ni imzalayan 23 akademisyen ihraç edildi. İhraç edilenler arasında 16 profesör, 10 doçent yer alıyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya’nın verdiği bilgilere göre, ihraç nedeni ile lisans düzeyinde 24 ders ve 3 seminerin, Siyaset Bilimi yüksek lisans düzeyinde 14 ders ve 2 seminerin verilme olanağı kalmadı. Ayrıca 50 tez çalışması danışmansız kaldı. Son KHK ile birlikte Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden de üçü profesör beş akademisyen ihraç edildi. Bölümde yalnızca dört akademisyen kalırken, ihraç edilen akademisyenler Tiyatro Bölümü’nün fiilen işlevini yitirdiğini belirtiyor.
Son KHK ile görevden alınanlar ile birlikte 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ihraç edilenlerin sayısı 33 bin 65’e ulaştı. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ihraçlarla ilgili Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “İhraç etmekten de memnun değiliz. Ama bunu yapmaktan başka da çare yok. Eğer siz bunları kamunun dışında tutmazsanız, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'nin suikastı gibi olaylarla hatta daha büyük olaylarla karşı karşıya kalırsınız” ifadelerini kullandı. Öte yandan kamuoyunda oluşan tepkiler sonrasında, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli tarafından ihraç listelerinin yeniden değerlendirilmek üzere YÖK’e gönderileceği ve yanlışların düzeltileceği açıklaması geldi. Ancak bu sürecin ne kadar zaman alçağı belirsiz.
Boşalan kadrolara YÖK’ün atama yapması gerekiyor. Ancak atamaların kısa sürede yapılması pek mümkün görünmüyor. Son KHK ile 10 yıldır eğitim verdiği Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden uzaklaştırılan Yrd. Doç. Ceren Akçabay, “YÖK bu atamaları yaparken, bu kadar yetişmiş kadroyu nerden bulup çıkaracak merak ediyorum” diyor. Barış Bildirisi’ne imza attığı gerekçesiyle görevden alınan ve ‘Toplumsal Eğilim ve Hukuk’ üzerine çalışmalarıyla tanınan Akçabay, yaşadıklarını “Hayatımızı adadığımız mesleğimizden ve öğrencilerimizden koparıldık” sözleri ile özetliyor.
Öğrencilerinin bu süreçte kendilerini hiç yalnız bırakmadığını anlatan Akçabay’a göre, başta Hukuk Fakültesi öğrencileri olmak üzere pek çok üniversiteli kendini “geleceksiz” hissediyor. Çoğu zaman kendisini öğretmenleri olarak teselli ederken bulduğunu anlatan Akçabay, “Bizim yaşadıklarımız bir yana, öğrencilerimizin eğitimine de çok büyük bir darbe vuruldu” diyor. OHAL düzenlemelerini ‘yasal’ kılan şeyin “FETÖ ile mücadele” gerekçesi olduğunu hatırlatan Akçabay, şunları söylüyor:
“Oysa bizim tasfiye edilmemizin bu mücadele ile uzaktan yakından ilgisi yok. Masumiyet karinesi ve ifade özgürlüğü ayaklar altına alındı. Birlikte çalıştığımız pek çok insanın biz atılırken sessiz kalması çok acı bir şey. Vakıf ve kamu üniversitelerinde ders vermemiz yasaklandı. Barolar Birliği ise avukatlık yapmamıza onay vermiyor. Pasaportlarımıza el konulduğu için yurtdışındaki iş ve eğitim fırsatlarını değerlendiremiyoruz. Şu anda biz ve öğrencilerimiz bu çaresizliği yaşıyoruz.”
( Deutsche Welle Türkçe)