GÜLFER AKKAYA yazdı: “Kadınlar o meydanda birlikti, kızkardeşti. Ne din, ne dil, ne ırk, ne milliyet… Başka hiçbir ayrım o meydana giremedi. Erkeklik politikaları üreten iktidara, devlete ve erkek egemen sistem dediğimiz patriarkaya karşı hepimiz yekvücuttuk. Karşımızda ise erkekliğin kolluğu erkek polisler vardı.”
GÜLFER AKKAYA
Bakan Süleyman Soylu 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşümüzle ilgili bir açıklama yapmış. Demiş ki “İstiklal Caddesi bizim kırmızı çizgimizdir.” Kime karşı? Kadınlara. Hani şu dünyayı döndüren emeğin sahibi olan, toplumun yüzde 50’sini oluşturan kesime.
Bu nedenle birkaç yıldır 8 Mart’ta kadın grevi yapan cinse.
Herkesten daha çok tüm sokaklarda, meydanlarda, caddelerde, parklarda, camilerde, yollarda, Soylu’nun aldığı maaşta kadınların karşılıksız ya da karşılığı erkeklerden daha az ödenen emeği var.
Kimin sırtında dönüyor dünya? Erkek Soylu kime nereyi kapatıyor? Kime yasak koyuyor, kırmızı çizgi çekiyor?
Buralar hep kadınların. Madem erkeklerden daha çok kadınlar üretiyor, madem dünya kadın emeği ile dönüyor… Madem Türkiye’nin yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, yandaşa peşkeş çekilerek ve sorumsuzca, plansızca yenen üretimin ana üreticisi kadınlar, o zaman o sokaklar, caddeler, meydanlar, parklar her yer kadınların. Oralara çıkmak en çok kadınların hakkı. Kime neyi yasaklıyorsun? Kimi nerden kovuyorsun?
Devam etmiş: “Maalesef bu çirkin olay meydana geldi. Beni ürkütür bu olaylar. Siz Kahramanmaraş olayının nasıl çıktığını biliyor musunuz? Ben Kahramanmaraş olaylarının, Çorum olaylarının nasıl çıktığını iyi okudum. Türkiye’de en kötü mesele, esas itibarıyla bizi korkutacak mesele, bizim fay hatlarımız üzerinden meselelerin tetiklenmesidir. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-dindar bunlar bizim fay hatlarımızdır ve bugüne kadar Batı bunu çok iyi kullandı. Allah muhafaza orada belli bir saatten sonra arkadaşlar bizi uyardılar, biz hemen süpürdük.”
Bakan Soylu’yu dilinden dolayı eleştirecek değilim. Herkes bakanın nasıl konuştuğunu biliyor. Ama Maraş ve Çorum gibi, planlı yürütülen ve ülkenin aydınlık yüzlü insanlarını hedef alan, yapanın bile sahiplenemediği, gizli bütçelerle, devlet maşalarına yaptırdığı insanlık suçlarına olay değil katliam denir.
Bu katliamların nasıl çıktığını iyi okuduğunu iddia eden Bakan’a 8 Mart Gece Yürüyüşüne yönelik yaptığı açıklamalara bakınca pek de iyi okuyamamışsınız demek geliyor insanın içinden.
Çoluk çocuğu ile süslenip püslenerek, slogan, düdük, döviz ve şarkıları ile kadınlar gününü kutlamaya gelen kadınların eylemini nasıl olur da planlı katliamlarla bir tutabilir ülkenin İçişleri Bakanı?
Gerekçesi ne? Yalan beyan. Kadınları ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Gece Yürüyüşümüzü hedefe koymak için “Ezanı ıslıkladılar” diye yazan, sonra “Yok öyle değilmiş, yanılmışım” diyerek özür dileyen ama bu yalanla maksadına ulaşan yandaş yazarın yalan beyanı.
Bu öyle bir yalan ki tutmadı, söyleyen de inanmadı, geri adım attı. Ama ülkenin İçişleri Bakanı ısrarla kadınlar üzerinden ülkede gerilimli fay hattı kuracak içerik ve dilde konuşmalara devam ediyor. İçişleri Bakanı’nın görevi nedir? Toplumda suni gerilim üretmek, ürettiği gerilimi yükselterek toplumu kutuplaştırmak mıdır? Yoksa toplumdaki gerilimleri ortadan kaldıracak politikalar mı üretmektir?
8 Mart Gece yürüyüşümüzde Türk, Kürt, Alevi Sünni ayrımı yoktu. O meydanda bir tek ayrım vardı: ‘Kadın-erkek ayrımı. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir, erkeklerle hesabımız var, alacaklıyız’ dedi kadınlar.
Bu hesabı almaya gelen kadınlar o meydanda birlikti, kızkardeşti. Ne din, ne dil, ne ırk, ne milliyet… Başka hiçbir ayrım o meydana giremedi. Erkeklik politikaları üreten iktidara, devlete ve erkek egemen sistem dediğimiz patriarkaya karşı hepimiz yekvücuttuk. Karşımızda ise erkekliğin kolluğu erkek polisler vardı.
Birileri bu kadın dayanışmasından, kadınların birliğinden rahatsız olmuş olmalı ki hemen ardından “ezan ıslıklandı” yalanı geldi.
Oysa ıslıklanan ezan değildi. Kadınlar erkeklik iktidarını ıslıklıyorlardı. İktidar, kadınların sesini, taleplerini bastırmak için, kadınların sesine karşı erkeklerin sesini yükseltmek çabasında. Yalan söylemekten çekinmeyen erkeklik korosu ile kadınları susturabilmek derdinde.
Susturmak istedikleri her gün erkeklerce katledilen, yaralanan, sakat bırakılan, ücretli ve ücretsiz alanda emeği, bedeni sınırsızca sömürülen, kimliğine erkeklerce el konan, benliği, kişiliği, duyguları, arzuları, hayalleri, tutkuları yok sayılan kadınlar.
Susturulmak istenen, bir tek gece bile yan yana gelebilmelerine tahammül edilemeyen kadınlar.
Susturulmak istenen, 8 Mart gecesi önü kesilen kadınlardı. Kadınların haklı ve her geçen gün güçlenen mücadelesiydi.
Erkekler nasıl her gün yan yana gelip kadınlara karşı iftira üretip ahlakçı yalanlar uyduruyorsa aynısını 8 Mart Gece Yürüyüşümüze karşı devletin erkek erkanı yapıyor.
Herkes biliyor, yalan söylüyorlar, amaçları yan yana gelerek güçlenen kadınları yalnızlaştırıp evlere tıkarak tekleştirmek.
Herkes biliyor, olan biten kadınların haklı mücadelesi karşısındaki çaresizlikleri.
Bakan bey kadınları süpürüp atmış sokaklardan. Öyle diyor.
O sokaklarda olmayıp camdan kulelerinden toplumu “yönettiğini” sananlara gerçek bilgiyi vermeye çekinenler olmuş belli ki.
Yok, öyle olmadı. Polisiniz kadınlara ve çocuklara gaz sıktı, cop ile vurdu, cinsiyetçi küfürler etti, kadınları tartakladı, itti. Tomalarınız önce önümüzü kapattı, sonra alan girdi, ama yine de sizin deyiminizle süpürülen olmadı.
Kadınlar dağılmadı, yürüyüşe devam ettiler. 8 Mart taleplerini daha geniş bir alanda, daha uzun saatler haykırdılar. Her yerdeydiler. Ve polisiniz çaresizce oradan oraya koşturdu. Üstelik kadınlar ve hakları o kadar meşru idi ki yer yer polisler kadınların önünden bu yüzden itiraz etmeden çekilmek zorunda kaldı.
8 Mart Gece Yürüyüşümüz bitip gece saat 22.00 gibi evime gitmek için Taksim Meydanı’na geldiğimde meydana girişi polisler kapatmıştı. Biriken kalabalığı geçtim polislerin yanına dek gittim. Polis bana “Geçişler yasak” dedi. “Neden?” diye sorduğumda şaşkınlık içinde “Siz bu eylemde yok muydunuz, kadınlar günü eylemi vardı, kadınlar buradaydı?” diye sordu.
İşte kadınların eylemini dağıtmanız için yolladığınız polisin kafasında bile kadınlar günü eylemimiz bu kadar meşruydu.
Olmaz mıydım? Seneye de olacağım. Olacağız.